Necip Fazıl ya da devlet parasıyla yıldız olmak!
Fotoğraf: Envato
Unutmadınız değil mi, Başbakan, İstanbul’da yapılan, AKP’nin gençlik toplantısında “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlik” istiyoruz diye seslenmişti. Necip Fazıl Kısakürek’in Gençliğe Hitabesi’nde geçen bir pasajdı bu. Gençliğe ne zaman bir mefkûre bağışlamak istese Erdoğan’ın başvurduğu bir külliyattır Necip Fazıl’ın yazdıkları. Onun şiirinin kılıç-kalkan şakırtısı çıkaran, öfkeli ve kızgın sesi Tayyip Erdoğan’ınkine çok benzer. Benzerlik sadece mazrufta değil zarftadır da aslında. Tayyip Erdoğan, üstadının suretidir bir bakıma.
Birkaç gündür Necip Fazıl’ın Menderes’ten örtülü ödenek aldığına ilişkin bir tartışma dönüyor. Bu yeni bir bilgi değil aslında ama insan belleği nisyan ile malul olduğundan, bir biçimde sonradan hatırlanan olgular yeni ve sansasyonel bir tat bırakabiliyor.
Necip Fazıl, Menderes’in yargılandığı davada örtülü ödenek muhataplarından biri olarak huzura da çağırıldı, mahkeme tutanaklarında şair göğsünü göre gere bu ödeneği aldığını söyledi. Geçtiğimiz kasım ayında Evrensel Kültür dergisinde bu konuyu, uzun zaman sonra ilk kez Taner Timur gündeme getirdi ve şimdi basında da tartışılıyor. Timur örtülü ödenek konusu dışında başka şeylere de değindi bu yazısında.
Necip Fazıl, hakkında pek fazla şey konuşulmadan edebiyat ve fikir ikonu mertebesine yükseltilmiş ender figürlerden biri. Onun hayatı ve fikirleri gücünü hiçbir zaman popülerliğinden almadı, tersine fikriyatı daha çok bir gizem halesiyle sarılıydı. Tam da bu gizem sayesinde Nazım Hikmet ile birlikte büyük şairlik makamını işgal edebileceği düşünüldü. İkisi hakkında bir akademisyen “Aynı Göğün Uzak Yıldızları” adını taşıyan bir kitap da yazdı. Necip Fazıl’ın Nâzım Hikmet’in dolaştığı göğün yıldızı olarak ilan edilmesinin onun şiirinin gücünden değil, daha ziyade tek başına Nazım’ın taşıdığı bu gücün Necip Fazıl’a da pay edilmek istenmesinden kaynaklandığını söylemek daha doğru olacaktır. Zira Necip Fazıl’ın karanlık fikirlerinin uluorta savunulmasının bunları savunana yarar değil, sonuçlarını göğüslemekte zorlanacağı bir itibarsızlık getireceği açık.
Kısakürek’in gençliği bir zamanlar Tan gazetesini basan gençlikti. Taner Timur’un yazısında değindiği gibi, azınlıkların evlerinin ve işyerlerinin yağmalandığı 6-7 Eylül olaylarından sonra “üstad”, velinimeti Menderes’i “rizikoya göğüs gererek ileri atılacağına korkarak geri çekildiği” için eleştiriyordu. Sonraları onu 12 Eylül darbesini desteklerken buldu okurları.
Örtülü ödenek alıp almadığıyla ilgili soruyu “Evet aldım. Ne aldığımdan ziyade niçin aldığım mühimdir. Ben 1943’ten 1960’a kadar taştan taşa vurulan, zindandan zindana sürülen mukaddesatçı, milliyetçi, Anadolucu, ahlakçı bir idealin himayesi yolunda para aldım...” diye savundu Yassıada sürecinde. Bu kadar kayırılmasına, ülküsünü yayabilmesi için çıkardığı Büyük Doğu gazetesine devlet ihsanları yağmasına karşın mukaddesatçılığın ezildiğinden, mağdur edildiğinden dem vurdu hep. “Rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım! /Mukaddes emanetin dönmez davacısıyım!/ Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana; /Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana…” diye yazdığı dizeler, iktidarda iken veya iktidardan nemalanırken kendisini muhalif ve yeni sanabilmenin mümkün olduğunu kendisinden öğrendiğimiz Erdoğan’ı ne kadar da çağrıştırıyor.
Nazım Hikmet ise 1938’den 1950’ye kadar tutuklu kalan ve tam da Menderes döneminde, 1951 yılında yurttaşlıktan çıkarılan komünist bir şairdi. Biri “Başyüce” hükümetinin, diğeri halkın egemenliğini; biri tüm halkların kardeşliği esasına dayanan sosyalizmi diğeri yalnızca Türkler ve Müslümanların yaşadığı, “hain ve muzlim unsurlardan baştan başa temizlenmesi için her türlü tedbirin alınacağı” bir ülkeyi hayal ediyordu.
Necip Fazıl’ın eylemi ve fikriyatı halka düşmanlıktan ve şiire zararlı unsurlardan oluşuyor; Nâzım ile aynı göğün altında bir yıldız olabilmesi eşyanın tabiatını bozar. Devlet ve hükümet biletiyle de geçilmez o göğün kapısından.
- Vatan millet ıstakoz 19 Nisan 2024 06:05
- Kürt’e yasaklı, kavgalı gürültülü Türk demokrasisi! 05 Nisan 2024 05:53
- Bu daha başlangıç 01 Nisan 2024 05:40
- Yol boyu Kürtler 29 Mart 2024 05:00
- Hatay’da geliyorum diyen deprem! 22 Mart 2024 04:58
- Yoksullaştır ve yardıma muhtaç et! 17 Mart 2024 05:07
- Ama şu ama bu… 15 Mart 2024 04:46
- Ölümle yaşam tertibi arasında kadın 08 Mart 2024 05:10
- Kalkınma planları ve programlarında kadın: Bir beşeri sermaye 03 Mart 2024 05:20
- TOKİ’zedeler ve istismar 01 Mart 2024 04:58
- Şeriat mı? 23 Şubat 2024 05:08
- Altında kan, aslında yağma var 16 Şubat 2024 05:10