01 Aralık 2012 10:31

Çözmek mi, çözülmek mi?

Çözmek mi, çözülmek mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kendisi on saniye bile tutunamamışken, “ecdadının at üstünde” geçirdiği vakitle övünüyor Başbakan. Ama bundan ibaret olsaydı keşke. Görünen o ki;  ‘Muhteşem Süleyman’ öykünmeleriyle eş zamanlı, ülkeye çok daha ‘muhteşem’ kazıklar atma konusunda da oldukça kararlı.
Patriotlarla, ucu açık bir bölgesel savaşın merkezi, adeta bir savaş paratoneri haline getiriliyor Türkiye. Malum, Kürt vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması girişimi de ‘içeriye’ dönük bir başka ‘patriot’ kurulumu oluyor.
Başbakan dokunulmazlıkları kaldırabilir elbette ama Türkiye’nin siyasal tablosu bunu ne ölçüde kaldırabilir, göreceğiz. ‘94’teki gibi yapmayacağız diyorlar ya. Sağolsunlar, daha şık bir görüntü vereceklermiş! Ayırdında değiller herhalde; artık 90’lı yıllarda değiliz ve öyle “90’lı yıllara mı döneceğiz” kaygısı bile süreci okumak konusunda bir hayli geriden gelmek oluyor. Öyle ki, zaten epeyce hırpalanmış, zayıflatılmış ‘birlikte yaşama’ bağlarının, dokunulmazlık operasyonuyla nasıl daha sert kırılmalara uğrayacağını kimse tahmin bile edemez. Ayrıca, Kürtlerin 90’ları her bakımdan çok çok aştığını söylemek bile gereksiz herhalde.
Durum böyleyken, meselenin nasıl tartışıldığını izlerken utanıyor insan. Anlaşılır kılmaya çalışanlar, BDP’nin bundan ders çıkarmasını salık vermeye başladılar bile. “Hükümet aydınlarını” geçelim, onlar malum… Ya ‘solcu’ diye bilinenler! Fuat Keyman isimli bir profesöre göre mesela, BDP’ye “siyasete dön, siyaset yap” mesajıymış güya bu dokunulmazlık dayatması. “Artık siyaset yapacağım” demeliymiş BDP. Meğer siyaset yapmıyormuş demek ki. Siyaset denilen ne menem bir şeymiş ki acaba? Başbakan’ın dediği gibi, sokakta yapılmaz mıymış? KCK operasyonlarının bir amacı da ‘Kürt siyaseti’ denileni, sadece Meclis komisyonlarına hapsetmek değil miydi zaten? Neyse, operasyon ruhu sadece zaptiye devletinde saklı kalmıyor, sirayet ediyor pek tabii ki… Ek’çi solculuk da, ek-lenti aydınlık da nasibini alıyor işte.
Evet, açıktır ki, bu bir operasyondur. Öyle hukukla, yasayla, suç ve cezayla ilgisi yoktur. Siyasidir. KCK operasyonunun bir parçasıdır. Çok amaçlıdır. Gerçek siyasetin yollarını iyice kapatarak BDP’yi “işlevsiz, gereksiz” bir pozisyona sokmak, bir boyutudur örneğin. Şimdi “Öcalan ile görüşüyoruz” imajının kullanılması tesadüfi değil. “Öcalan varken BDP’ye gerek yok” yani! Öcalan’ı gerçekten muhatap olarak gördüğü için yapmıyorlar elbette. ‘Öcalan’la müzakere’ denilen ‘şey’, bir noktaya geldiğinde, işlevsiz kalmış BDP’nin oylarını AKP’ye tahvil etmek de var bunun içinde; siyaset üzerindeki blokajla PKK’nin silah bırakmasına dönük baskılama da… Hem askeri cenahta baskılayarak siyaseti bloke etmek, hem de siyaseti hapsederek askeri cephede silahları bıraktırma baskılaması yapmak… Diğer yandan da Öcalan’la da müzakere yapıyor görünmek!
Böylesine, baştan defolu, fırsatçı, fesat hesaplardan sonuç alınabilir mi? Gizli ajandalardan çözüm çıkar mı? Başta Öcalan, bu oyunu yutar mı?
Mümkün görünmüyor. Başta Kürt hareketinin ‘kimyası’ buna uygun değil. Zira her parçasıyla birbirini tamamlayan ve aynı varlık temelleri üzerinde birbirini koşullayarak, tetikleyerek güçlenen bir organik ve ruhsal birliktelik, bir güç bileşkesidir, Kürt hareketi. Hiçbirinin gücü bir diğerinden bağımsız değildir, ortak yapısal bağlar üzerinden şekillenmiştir. Birini diğerine karşı kullanarak, diğerinin aleyhine tölâre ederek çözemezsiniz. Çok denendi, sonuç ortada işte. Israr etmek, Kürt hareketinin bu kimyasını bilememektir. Öğrenmek gerekiyor; küçük hesaplarla çözülecek bir sorun da, bir hareket de yok ortada. Ve sonuçsuz her hesap, sorunu daha da boyutlandırmakta, daha farklı dinamik ve mecralara açmaktadır.
Soru ortada durmaktadır hâlâ:
Türkiye Kürt sorununu çözecek mi?
Hayır mı dediniz…
Kürt sorununun Türkiye’yi ‘çözeceğinden’ emin olabilirsiniz öyleyse…

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...