10 Kasım 2012 08:32

Balarılarını antibiyotik mi öldürdü?

Balarılarını antibiyotik mi öldürdü?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Buna neden olan şey, antibakteriyel bir maddenin ortamdaki varlığı olmalıydı. Bu düşünce bu maddelerin tıpta tedavi amaçlı kullanılabileceği fikrini doğurdu. Antibiyotikler bakteri ya da mantarların üreterek kendi dış ortamlarına saldığı kimyasallardır. Bunları üreten organizmalar kendi alanlarında diğer mikroorganizmaların yayılmasını önlemek için kullanırlar.
1940’lı yıllara kadar penisilinin hastalıkların tedavisindeki önemi bilinmiyordu. Bu yıllarda penisilin, Howard Florey ve Ernst Chain tarafından saflaştırılarak toz haline getirildi ve sonrasında ilaç olarak kullanılmaya başlandı. Bu üçlü, pensilin konusundaki çalışmaları nedeniyle 1945 yılında Nobel Tıp ve Fizyoloji Ödülünü aldılar1.
Ülkemizde reçetesiz alınabilen antibiyotiklerin bilinçsiz kullanımı oldukça fazla. Bunun nedenleri bugünkü yazımızın konusu değil. Bugün, fazla antibiyotik kullanımının olası sonuçlarına değineceğiz balarıları üzerinden.
Hatırlar mısınız bilmem. 2006 yılında kovanlarda ani arı ölümleri başlamıştı. Kovanlarda yaşayan arı kolonileri o günün televizyoncularının deyimiyle “esrarengiz”  bir biçimde ölüyordu. Hem arıcılar arasında hem de bilim camiasında bu toplu ölümlerin nedeninin bulunması büyük önem taşıyordu. Arılar tozlaşmaya yardımcı olarak tarımda büyük rol oynar. O günden bugüne geçen altı yılda pek çok araştırma yapıldı bu konuyla ilgili. Ancak bu yaygın toplu ölümlerin tek bir nedeni olmadığı, pekçok faktörün bir arada olduğu ortaya çıkarıldı. Bu arı kolonilerindeki problemlerin başlaması, 2006 yılında bu kovanlarda yeni bir antibiyotiğin kullanılmaya başlanmasıyla aynı döneme denk gelmişti.
Yale Üniversitesi’nden Nancy Moran önderliğinde araştırmacıların yaptığı ve mBio® dergisinde yayınlanan çalışma2 ABD’nin çeşitli bölgelerinden toplanan balarılarının mide-bağırsak sisteminde yaşayan bakterilerin oksitetrasiklin ve/veya tetrasiklin antibiyotiklerine karşı direnç geliştirdiklerini gösterdi. Moran ve arkadaşları, bu antibiyotik direnç genlerinin 25 yıldır bu antibiyotiğin kullanılmadığı arı popülasyonlarında da az da olsa görüldüğünü ortaya çıkardı.  Ayrıca direnç genlerinin dizilerinin insan patojenlerindeki (hastalık yapan mikroorganizmalar) ve çiftlik hayvanlarındaki bakterilerdeki  antibiyotik direnç genlerinin dizilerine çok benzer olduğu bulundu. Bunun yanında, aynı çalışma, antibiyotik kullanımının yasak olduğu Yeni Zelanda, Çek Cumhuriyeti ve İsviçre’deki balarısı ve yabani arı kolonilerinde bu antiyotik direnç genlerinin çok az bulunduğunu gösterdi. Arıların mide-bağırsak sistemlerinde yaşayan bakterilerin arıların sağlığıyla ilişkili olduğu ve bunların arıların sindirimine yardımcı olduğu düşünülüyor.
1950’lerden bu yana ABD’de oksitetrasiklin antibiyotiği kovanları yok eden bir tür kovan hastalığına karşı yaygın olarak kullanılmaktaydı. Bu hastalığa sebep olan patojenlerin de bu süreçde antibiyotik direnç genlerini kazandıkları biliniyor. Moran ve arkadaşlarına göre bu patojenlere antibiyotik direnç genleri ya arıların mide-bağırsak sistemlerinde yaşayan bakterilerden geçmiştir ya da geçiş tam tersi olmuştur.
ABD’de altmış yıllık antibiyotik kullanımı arıların hastalığına sebep olan patojenin bu antibiyotiğe karşı direnç kazanmasına sebep olmuş. Bununla birlikte, balarılarının savunmasında da önemli roller oynayan bakterilerin çeşitliliğinin azalması ve bu bakterilerdeki değişim, arıların diğer hastalıklara ve patojenlere karşı direncini de uzun vadede azaltacaktır.  

1-www.path.ox.ac.uk/contact/Penicillin
2 - Baoyu Tian, Nibal H. Fadhil, J. Elijah Powell, Waldan K. Kwong and Nancy A. Moran. doi:10.1128/mBio.00377-12. (mbio.asm.org/content/3/6/e00377-12)

 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...