11 Nisan 2011 10:57

Demokrasi bu mudur?

Demokrasi bu mudur?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kaç gündür seçimlere katılacak partilerin milletvekili aday adayları tartışılıyor. Pazarlıklar, ittifaklar, aday olamayınca istifa etmeler vs. vs.

Adayları parti liderleri ya da dar bir parti yönetici grubu belirliyor. Önseçim yapan partilerde dahi, önseçim halkın temsiliyetinin ortaya çıkmasını sağlamıyor.

Sadece önseçimde seçilebilmek için bazı aday adayları bir işçinin bütün yaşantısı boyunca kazanabileceğinden daha büyük paralar harcıyor. Önseçime katılmayanlar dahi, aday adayı oldukları partilere ciddi bağışlarda bulunuyor.

Böylesine büyük paralar neden harcanıyor? Ne elde edeceklerini düşünerek bu paraları harcıyorlar burjuva partilerinden aday adayı olacak kişiler?

Halkın temsiliyetinin, halkın seçimlerde oy vererek ortaya çıkacağı varsayılıyor. Peki, halk ya da halkın bir kesimi, oy vermesi için önüne getirilen adayların hiçbirine oy vermek istemezse ne olacak? Temsiliyetten nasıl söz edeceğiz?

Bu nedenle, halkın temsiliyetini sağlayan tek sistem sosyalizmde gündeme gelen meclisler ya da Sovyetler sistemidir. En alttaki yönetim birimlerinden itibaren, gerçekten halkın seçtiği temsilciler tarafından yasama ve yürütme faaliyetinin sürdürülmesi ve bu seçilen temsilcilerin gerektiğinde geri alınması.

Türkiye’ deki sistemin özünü geçenlerde bir milletvekili aday adayı safiyane bir biçimde açıkladı. Milletvekili olunca emekliliğini yaşayacak, torunları ile hoşca vakit geçirecekti. Çünkü, orada halkın temsilcisi olarak bulunmayacaktı. Halkın sorunlarına çare bulmak, çözüm üretmek diye bir derdi yoktu. Sekiz küsur bin lira maaş ve pek avuntaj ve ayrıcalıklarla, üstelik milletvekilliği bitince de kıyak emeklilikle gününü gün edecekti. Partisinin lideri ya da lider takımının işaret ettiği gibi elini kaldırıp indirecek, böylece görevini yerine getirecekti. Bu durumda elbette torunları ile hoş vakit geçirmeye geniş bir zaman kalacaktı.

Bazıları ise, milletvekili seçilince girecekleri ihale işleri ve diğer avanta hesaplarını şimdiden yapıyordu.

Son yıllarda bir de partilerin “vitrini” ortaya çıktı. Yasama faaliyeti yürütmek açısından hiçbir yeteneği ya da bilgisi olmadığı halde, kamuoyunda tanınıyor, meşhur, ünlü diye bazı kişileri milletvekili yapmaya başladılar. Şarkıcılar, türkücüler, artistler vb. partilere “vitrin” olmaya başladı.

Yüzde on seçim barajı ve antidemokratik Siyasi Partiler Kanunu ve Milletvekili Seçimleri Kanunu ile halkın temsiliyetinin engellenmesi için ne gerekiyorsa, o şekilde bir yasal düzenleme gerçekleştirildi.

Buna rağmen, bu vitrinli, tek seçicili sistem orasından burasından delinerek, halkın ve işçi sınıfının temsilcileri TBMM’ ne girmeye çalışıyor. Amaç, burjuvaziyi, kendilerinin tiyatro sahnesinde teşhir etmek. Tek sesli burjuva korosunda farklı bir ses çıkarabilmek.

Halkın kendi iktidarı kurulduğunda, meclislere aday olanlar, oradan tek bir çıkar ve ayrıcalık elde edemeyeceklerini, aksine daha çok çalışacaklarını, fazladan emek harcayacaklarını bilerek aday olacaklar. Meclislere aday olmak onlara sadece manevi bir tat ve daha fazla fedakarlık onurunu getirecek sadece.

Emek Demokrasi Özgürlük Bloku’nun bağımsız adayları ve Emek Partisi gibi burjuva sistem dışındaki partilerin adaylarına oy vermek, mevcut “sözde demokrasi”ye de ret manasına gelecektir. İleride halk demokrasisinin meclislerine oy verme isteğinin ifade edilmesidir.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...