Korkmak
Kimileri İngiliz “işgal” güçleri gibi davranıyorlar.
Kimileri Vahdettin gibi…
Kimileri Ali Kemal,
Kimileri Damat Ferit,…
Kimileri de Anzavur gibi, sonunu düşünmeden, görmeden…
Kimileri sultanın öğütçüleri sanıyor kendini.
Kimileri de halkın arasına karışmış “umut kırma” üzerine çalışıyor.
Bilerek mi?
Bilmeden mi?
Yoksa bu onların doğal özellikleri gibi mi?
Göbeğini tabağının önüne yığmış, eli aslan sütünde…
Kendini aslan mı duyumsuyor, yoksa mehdi mi?
Çıkarımlar yapıyor, bilgiç mi bilgiç…
Saklayamadığı gerçek yüzünde sırtlanlar dolaşıyor, yılanlar kıvıl kıvıl…
Korkuyorlar, her şeyden korkuyorlar, çok korkuyorlar…
Biz bunları yüz yıl önceden bilmiyor muyuz?
Bunlar hep böyle miydi?
(Tevfik Çavdar’ımızı yitirdik. O bunların özünü anlatmıştı …
Erol Günaydın da kodu gitti. Çocuklara nasıl bir sevgiyle anlatmıştı bildiklerini?
Acılıyım…
Sık sık gözüm doluyor.)
Ama hiç umutsuz değilim... Belki de hiç olmadım…
O genç kızın sözleri kulağımda hep:
“Biz sizden değil kendimizden umutluyuz!” demişti bir umutsuza...
Biz yukarıda saydıklarımdan bile umudu kesmedik…
Elbette, insan oğlu bu, yanılacak da…
Yanılmamak da neyin nesi?
Nebiliğe mi soyundunuz?
Yanılanlar, dışa vurmasalar da, er ya da geç yanıldıklarını anlayacaklar.
Bir gün insanları sevmeyi öğrenecekler…
Kuracağımız,
daha iyi yaşamda,
özgürlükde,
hoş görüde,
dil, din, ırk, renk ayırmamakta kendilerini bulacaklar.
Ona buna inanmaktan önce kendilerine inanmayı, güvenmeyi öğrenecekler.
Artık korkmayacaklar…
Umut kırmayacaklar…
Söz üreteceklerine iş üretecekler. Ürettiklerini anlatmak için söz üretecekler.
Biz, onlar değil, biz olacaklar…
Birlikte çalışmayı öğrenecekler.
Evrensel'i Takip Et