01 Eylül 2012 09:53

Kamplar açıldı bile

Kamplar açıldı bile

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Herhalde, medya marifetiyle ve abuk subuk demeçlerle halkın kafasını kuma sokmanın mümkün olduğunu ve kendisini devekuşu gibi hissetmesini sağlayabileceklerini düşünüyorlar. Öyle olmasa, Esad’dan kaçan sivillere insani yardım yapıldığı iddiasının bir safsata olduğunun anlaşılamayacağından ve orada nelerin döndüğünün hiç ortaya çıkamayacağından bu kadar emin olamazlardı. Hatay’daki Apaydın Kampı’nı gezmek isteyen CHP milletvekillerine kapıların açılmamasının bir skandala dönüşebileceğinden de kaygılanabilirlerdi.
O kamptakilerden bazılarıyla sendika.org muhabirleri, IMC televizyonu görüştü. Ali Kenanoğlu iki gündür Evrensel’deki köşesinde kamp civarındaki izlenimlerini anlatıyor. Görüşülen kişilerin söylediklerinden anlaşılıyor ki, o kamp sivil bir mülteci kampı filan değil. Sınırı kevgire çeviren El Kaide militanlarının konaklatıldığı tesis. Gündüz sınırın ötesindeki silahlarını kuşanarak Esad’ın askerleriyle çarpışıyor gece Apaydın’da kamplanıyorlar. “Che Guevera da sakallıydı ne varmış canım” minvalinde yazarak, kamptaki sakallı militanlara işaret edenlere çaktım sanan Taraf Yazarı Yıldıray Oğur’un kulakları çınlasın ki, bu arkadaşlar sadece bir karış sünnet sakalıyla değil kamuflaj üniformaları ile dolanıyorlar kamp civarında. Kent sakinleri, sokaklarda dolanan militanlar gördüklerini ve bunların dükkanlardaki alışverişlerde para kullanmadıklarını, kendilerini zor durumda bıraktıklarını anlatıyorlar. Reyhanlı Hastanesinin de, gündüz cihadında yara alan militanlara rezerve edildiğini söylüyorlar bir de.
CHP Milletvekili Umut Oran Başbakana, Özgür Suriye Ordu’sunun İnternet sitesinde ana üssün Hatay olarak belirtilmiş olmasından haberdar olup olmadığını ve sitede verilen telefon numarasının ve eposta adresinin kime ait olduğunun bilgisine sahip olup olmadığını sordu. Tam bu sırada BBC, İngiltere’de yayınlanan The Telegraph gazetesi kaynaklı bir haberi yayınladı. Habere göre Haliç’e bakan binalarda Esad sonrasında yönetimi üstlenecek “siviller”e yönelik bilgisayar ve iletişim eğitimi veriliyor. Bu eğitim ABD Dışişleri Bakanlığı Suriyeli Muhalifleri Destekleme Bürosu tarafından destekleniyor…
Memleketin yol geçen hanı haline getirildiği pek saklanamıyormuş değil mi? Bu durumda normalde ne olur, bütün bu kanun dışı işlere imza atan hükümet zor duruma düşer. Ama öyle olmuyor. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik kamptaki mülteciler için “O insanlar muhaliflere katılıp bir gün savaşabilir mi? Tabii ki savaşabilir” diye konuşabiliyor. Dışişleri Bakanı önce kapıyı silahlı militanlara açıp sonra biz bu kadar mülteciyi ne yapacağız, hadi müdahale edelim diye dünyaya sesleniyor.
Pişkinliğin böylesi görülmedi.
MEDENİYETSİZLEŞTİRME SAVAŞI
Sakarya’da 14 yaşındaki bir kız çocuğuna 34 kişi tarafından tecavüz edilmesi kadın cinayetleri ve tecavüzleriyle sicili kabaran ülke için utanç verici olaylardan sonuncusu. Ö.C. olarak kodlanan kıza tecavüz yolunu açan kişi Sakarya Emniyet Müdürlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü. Tecavüz olayı ayyuka çıkınca yurt dışına kaçtı. Küçük çocuklara yönelik tecavüzlere artık yerel eşraf ve üst düzey memurların adının karışması şaşırtmıyor. Devlet kurumlarındaki kadroların hükümetin zihniyetini paylaşan kişilerle doldurulması yüzünden tecavüz ile siyasi iktidar arasındaki ilişkilerin çok rastlantı olmayacağını düşündürtüyor bunlar ortaya çıktıkça. Bu öyle bir zihniyet ki, neredeyse kadınlara karşı açılmış özel savaşın beslendiği politik zemini besliyor.
Bu savaş eski bir savaş aslında, ataerkilliğin kurumlaşmaya başladığı zamanlara ait ilk metinlerden olan Sümer’de yazılmış Gılgamış Destanı’ndan izleri sürülebilir. Ur Kralı’nın Tanrıça İnanna’ya söylediği aşağılayıcı sözler anaerkil dönemin gün batımında, bundan böyle kadınlara nasıl muamele edileceğini gösteriyordu. Çok sonra yazılan kutsal kitaplar Sümer metinlerini tekrarlamaktan başka bir şey yapmadı.
Kadının bir hiç, onun sadece, erkeğin kadını aşağıladığı cinsel edimin bir nesnesi olduğu kutsal metinlerin satır aralarında üstü örtük veya ayan beyan zikredilir. Kadınların alaşağı edilmesi sanıldığı kadar kansız bir süreç değildir.
Bugün de kadınların iki yüz yıllık hak ve kurtuluş mücadelesinin kazanımlarını ortadan kaldırmak için hayata geçirilen politikalar, tek taraflı bir cinsiyet savaşı eşliğinde uygulanıyorsa bunda bu eski metinleri rehber edinenlerin buralardan aldığı feyzin büyük etkisi var. Cinsiyetler savaşı biçimine bürünen şey aslında, tıpkı o metinlerin gösterdiği gibi, kadına karşı açılmış bir sınıf savaşıdır. Haklarından, kazanımlarından ve edindiği kültürden soyutlanmış kadından geriye kalacak olan şey, tarihsiz bir kadın bedenidir ve kadından istenen şey de bedeninin hapishanesine geri çekilmesidir. Şemdinli ziyaretinde karşılarına çıkan gerillalara sarılan BDP’li vekillere “omuzlar göbekler, yanaklar” birbirine değiyor diyen ve bu buluşmadan sadece cinsel temas mesajı çıkaran yöneticiler var bu ülkede. Yöneticiler bir yana, bakınız okumuş yazmış, Akademisyen ve Gazeteci Toktamış Ateş beyler ne demişler bu duruma: “Bir yanda, kadınsızlıktan yüzü gözü şişmiş bir PKK’lı; öbür yanda Sayın Kışanak tam “seyirlik” bir manzara idi. Dağda; bırakın kadını, çoğu kez yiyecek ekmek bulamayan bir PKK’lının, bu açlığını anlamak mümkün. Ama Sayın Kışanak’ın bu manzaraya neden gereksinim duyduğunu anlamak mümkün değil.”
Gültan Kışanak’a bakınca bir siyasetçiden önce bir kadın gören, bir kadınla bir erkeğin yan yana gelmesinden veya kucaklaşmasından insanın hayvanla ortaklaşa paylaştığı ama insanın kontrol edebilme yeteneği sayesinde hayvandan ayrıldığı dürtüler adına rahatsız olan bir kafanın yaptığı siyasetten hayır gelir mi? Gelmez tabii ki. Bu Kışanak’a dair bir aşağılama değil sadece, kucaklaşmanın hayvani ilişkiler düzleminden yorumlanması, kadın veya erkek; insanın binlerce yıldır geçtiği zahmetli yolda edindiği sosyalleşme biçiminin aşağılanmasıdır...
Bir zamanlar böylelerine örümcek kafa denirdi.
Bu örümcek şimdi ağını örecek çok sayıda kafa bulabiliyor. Küçücük çocukların ırzına geçen, her kadında kendi, denetimden çıkardığı hayvani dürtülerini tatmin etme imkanı gören zihniyet sahibi için tecavüz, kadının rızasıyla olan bir şey olarak bu yüzden yorumlanabiliyor. Kişi kendinden bilir diyelim; ilkelin bedenin sosyal süzgeçlerden geçmiş evet ya da hayırı yoktur ki; o sadece doğasının buyruğuna uymak zorunda kalan, dürtülerinin karşısında edilgen bir yabanıldır.
Kadına yönelik savaş kadını bir cangıla çekmeyi, orada yaşatmayı, tarihin gerisine atmayı amaçlıyor. Bu demek ki bir medeniyetsizleştirme savaşı.
Sümer’dekine benziyor.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...