09 Haziran 2012 10:45

Cenine ruh üfletmek

Cenine ruh üfletmek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir doktor hanım kızımız, ekrandaki kürtaj tartışmasında ana karnına düştükten bir süre sonra cenine ruh üflendiğinden filan bahsederek kürtaj yasağı lehine konuşuyor. Başka bir kanalda orta yaşlı bir erkek ilahiyatçı, içinde vacip, mübah, hadis geçen cümlelerle yine kürtajı tartışıyor. Sanki kürtaj yasağına karşı çıkanlar bunlardan bihaberlermiş de aydınlanıp hizaya geçmeleri için şimdiye kadar bu değerli bilir kişilerin beyanlarından yoksun kalmışlar gibi. Zaten bir kere Diyanet İşleri Başkanı’ndan fetvayı almış bulunuyoruz; kürtaj haram, cinayet, suç vs.
Kadın cinsinin zorda bırakılması söz konusu oldu mu dini referans bulmakta hiç zorluk çekilmez. Çünkü dinin en önemli toplumsal düzenleme ilkesi kadının görünür olmaktan çıkarılması, baskı altına alınması ve kapatılmasıdır. Bütün tek tanrılı dinler, tarihin bir döneminde kadın kıyımının gece yarısında doğdular. Çoğu da Kral Gılgamış’ın Ana Tanrıça İnanna’ya açtığı savaşın uzun uzadıya anlatıldığı Sümer destanından esinlenmişlerdi. Bu destan kadın erkinin nasıl yerle bir edildiğinin en eski yazılı belgesidir nihayetinde. Ondan sonraki bütün yazılı belgeler ve kutsal kitaplar ataerkinin Sümer’deki zaferinin ebedi kılınması için gerekenlerin formülleştirilmesinden ibaret gibi görünürler. Ezeli bir savaştır bu ve günümüzde de sona ermemiştir görüldüğü gibi.
Kürtaj yasağına; eşitlik, laiklik, kadın hakları vb. kavramlarla düşünmeyi öğrendiğimiz modern dünyanın ihtiyaçlarından yola çıkarak hiçbir açıklama getirilemeyeceği, gerekçe oluşturulamayacağı için dönüp dönüp Orta Çağ’ın hurafeleriyle de bulamaç haline gelmiş eski metinlerdeki hükümleri ezeli doğrular gibi sunmaktan başka seçeneği de yoktur aslında yasak getirici ve savunucularının. Yoksa şöyle denmesi gerekir; hükümetimizin önümüzdeki 20-30 yıllık biçtiği Türkiye vizyonu ucuz emek cenneti olmasıdır. Sosyal güvenlik sistemi ve sağlık sistemini yıkıma uğrattığımız için bir emekçinin sisteme maliyetini karşılamaktan artık imtina ediyoruz. Hastalanan, yaşlanan, iş kazalarında uzuvlarını yitiren bir emekçinin yeniden iş piyasasına dönmesi için harcanacak zaman çok uzun olduğundan onların yerini henüz sapasağlam olarak iş kapısında bekleyenlerle doldurmak istediğimiz için genç ve rekabet edebilir bir nüfus çokluğuna ihtiyacımız var. Bunun için kadınların doğurganlığını kışkırtmamız gerekir. Üstelik bu, kendisi ve çocukları için kaç yüzyıldır taleplerde bulunan ve bu yüzden emekçi ailesinin belirli standartta bir yaşam sürdürebilmesi için sisteme yük olmaya devam eden kadın cinsinin doğal yollardan ve gönüllü terbiye edilmesi için de ucuz ve makul bir yol olacaktır. Eşit yurttaşlar olmak ve bireysel-cinsel özgürlükler elde etmek isteyen ve bu nedenle de “Ben de varım” diye ortaya çıkan kadının kamusal alandan dışlanarak tabi bir konuma geçmesi için de kürtajı yasaklamak elzemdir. Böylece evlilik dışı ilişkilerin de önüne geçmiş oluruz ki, kadın aile içinde daha bir kontrol edilebilir olsun!
Kürtaj yasağının gerekçelerini böyle açıklayabilirler mi sizce.
Tabii ki hayır. O zaman ne olacak; cenine ruh üflenme zamanları ince ince ölçülecek, işinde gücünde dindar emekçi bu ruhani gerekçelerle korkutulacak… Diğer kadınlar ise önemli değil; zaten bize oy vermemişlerdi, vermeyecekler de…
Tabii kürtaj cinayettir deyip çıkan bir Başbakan bu kadınlara kürtaj olursanız “Allah’ınızdan bulun. Öte dünyada cezasını çekin” demiyor. Cinayet veya kavramın çağrıştırdığı suç hukuk gibi modern bir evrenin konusudur ve tam da bu noktada kürtaj yapan doktor veya yaptıran kadına, neredeyse, hapis cezası uygulanacağı gibi modern dünyanın yaptırımlarıyla karşılaşacakları ima ediliyor.
Bu hükümetin numarası da bu zaten; sanki politikalarını dini vecibelerden süzüyormuş gibi davranmak, her adımını dine uygunluğuna göre atıyormuş gibi göstermek. Eğitim ve sağlığın özelleştirilmesi, esnek çalışma, performans, istihdam stratejisi, torba yasalar, HES’ler, ormanlık araziye 2/B kanunu gibi uygulamalar bal gibi kapitalist sistemin bir dayatması ve bunların buyruklarını Erdoğan kutsal kitaptan değil sermaye tekellerinin uluslararası yönetim merkezlerinden ve büyük emperyalist devletlerden alıyor. Kur’an da yok böyle şeyler. Olamazdı da zaten. Emperyalizm son iki yüzyılın fenomeni çünkü.
Onun yaptığı, konu dört artı dört artı dört gibi bir eğitim reformu mu, bunu hemen dindar nesil yetiştirmenin zemini olarak pazarlamak. Konu kürtaj mı, caiz olmadığını tartıştırmak, fetvalar düzenletmek. Aklınıza gelen her konuyu sözüm ona “ulema”ya onaylatmak. Hükümetin kriteri, modern çağın emekçilerini yine son derece modern saldırılara maruz bırakırken halkın yüzlerce yıllık mücadelesiyle şekillenmiş ortak anlayışların ayar taşına vurmak değil de dini referanslar. Eh bunların çoğu hukuk öncesi metinlere dayandığı için de tutarlı bir dizge içinde anlamlandırılamıyorlar ve çoğu da uydurma. Ya da “ulema”nın şimdi siyasi iktidar tarafından vesayet altına alınmış temayülüne, söylemine dayanıyor… Örneğin cenine ruh üflenmesine ilişkin çok sayıda rivayet var; kimisine göre bu, dört hafta kimisine göre dört ay! Hadi bakalım… İlahiyatçılar veremeyecekleri bir karar için aralarında oyalanır ve halkın dikkatini bu oyalanmaya çekerken kadınları köleleştirmenin ama daha önemlisi demokrasi güçlerini geri püskürtmenin son hamlesi kürtaj yasasının aslı astarı konuşulamayacak…
Kürtaj yasağının bilimsel bakımdan muhatabı olan doktorların her gün değişik bir yöntemle sesinin kesildiği koşullarda ilahiyatçının, bir Abdurrahman Çelebi olarak gözde bilirkişiliğe terfi etmesi şaşırtıcı değil. Doktorlar, sağlıkta dönüşüm programı sayesinde kendilerine reva görülen bir terbiyeden geçiriliyor çoktan beri. Eğer böyle adam olmuyorlarsa ortaya çıkan ihtilaflı durumu çözmek üzere acılı ve cevval vatandaş, bir devlet tokadı aşketmek üzere hastane kapısında hazır zaten. Devlet elini kana bulamaz, ortalık yerde göz morartmaz; bu işi çaktırmadan sade vatandaşa delege eder diyebiliriz bu durum için, ama devlet bu işi her zaman delegelerle çözmekle yetinmiyor… Yeri gelmişken analım Van’da başlayan Kürt siyasetçilerinin tutuklanması kapsamında çok sayıda doktor ve doktor adayı gözaltına alındı. Çünkü onlar cenine ruh üflemesiyle filan nefes tüketmektense bu ülkenin geleceği hakkında, demokrasi üzerine, sağlıkta dönüşümün yol açacağı yıkımlar üzerine mantıklı mantıklı kafa yoran bir genç kuşak. Osmanlı devletinin yıkılmasını hazırlayan süreçte tıbbiyeli öğrenciler demokrasi isteyen orta sınıfların en gözde kesimini oluşturuyorlardı. Yani Tıbbiye’nin rejim karşıtı yetiştirmek gibi bir geleneği var bu ülkede. Ve şimdiki zeminin de buna çok müsait olduğu düşünülürse hükümetin, işi insanla uğraşmak olan, sosyalleşmeye en yatkın, ve bu sosyalleşmeyi, toplumun gidişini pozitif bilimler ışığında tahlil ederek sürdürecek en önemli kesimlerden biri olan doktorlara özel bir program uygulamasının nedeni kolaylıkla anlaşılabilir.
Doktor ya cenine ruh üflenmesinin zamanıyla ilgili ahkam kesecek ya da susacak… Öyle Kürt meselesi, sağlıkta dönüşüm, yoksulluk, kürtaj yasağı gibi meselelere kafa yormak yok. Varsa işte Halep işte Arşın. Olmadı yedek ilahiyatçı ordusu imam hatiplere çevrilmeye çalışılan okulların kadrolarından birkaç sene sonra yetişecek. Bir ilahiyatçı bin doktora bedel tamam, alası ise televizyondaki hanım kızımız gibi ilahiyatçı-doktor karışımı bir şey olmaya soyunan aklıevvellerin çoğalması…
Kürtajdan doktorlara geldik… Ama bu ülkede bir yerden bir yere ulaşmak hiç o kadar zor değil. Yani…

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa