02 Haziran 2012 09:28

Kadın bedeninde hüküm sürmek

Kadın bedeninde hüküm sürmek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İkinci Dünya Savaşı’nda erkekler cepheye giderken kadınlar onlardan boşalan üretim alanlarını doldurmak zorunda kalmışlardı. Savaş bittiğinde kadınlara bırakılan işlerin erkeklere geri verilmesi, savaşta azalan nüfusun eski seviyesine yükseltilmesi için yeni bir düzenlemenin yapılması gerekiyordu. Kadınlar çocuk doğurmak ve bakmak için eve, erkekler ücretler yükseltilerek işe döndüler. Betty Friedan ABD’de eve geri dönen kadınların yeni durumlarına uyum sağlaması için yapılanları Kadınlığın Gizemi adlı eski kitabında anlatır. Savaş sonrasında inşa edilen Refah Toplumunda kadınlara annelik dışında bir rol tanınmıyor ancak aileye sunulan destekler kadınların bu rollerini sorunsuz benimsemesini kolaylaştırıyor; popüler kadın dergileri ve medya da bu yeni rolün içselleştirilmesinde aktif destek sağlıyordu.
Dünyanın her yerinde, her dönem nüfus planlaması devletler tarafından yapılır ve buna bağlı olarak da o dönem için belirlenmiş bir cinsel politika uygulanır. Bu politika doğal olarak aile kurumunun yeniden işlevlendirilmesini, kadın bedeni üzerindeki kontrolün esnetilmesini ya da güçlendirilmesini içerir. Bu bazen kadın kitlelerini yeni toplumsal rollerine ikna ederek, özendirerek bazen de bu role zorlayarak olur.
Refah toplumunun son zamanları -birincisi 19. yüzyıl sonlarında yaşanan- ikinci dalga kadın hareketinin çıktığı bir dönemdir de. Savaş sonrası eve kapatılan ilk kuşak kadınların kızları için analarının evdeki steril hayatı artık çekilmez bir şeye dönüşmüştür ve ‘68 hareketi kentli ve eğitimli bu genç kadınların kendilerine biçilen bu role isyanını da içermiştir. Bu kadınlar artık savaş sonrasında benimsenen cinsel politikanın nesnesi olmak istemiyorlardı. Aile kurumu dışındaki cinsel hayatı kadınlar için kısıtlayan yasaların değişmesini ve geleneğin kırılmasını istiyorlardı ama bunun karşılığında da kendilerine bir bedel ödetilmesine karşı çıkıyorlardı. Kürtaj serbestisi en önemli taleplerden biriydi. 68, o zamana kadar kadını aile kurumu içinde tanımlayan yurttaşlık ilkesinin sarsılması anlamına geldi ve kadınlar kendi bedenleri hakkında sadece kendilerinin karar verebileceklerini, ne kadar ve ne zaman çocuk doğuracaklarının kendi inisiyatiflerinde olduğunu dünya aleme ilan ettiler. Evlilik dışı doğan çocuklar ve bekar anneler için destek ve refah talep ettiler ve bunları kazandılar da.
Tayyip Erdoğan’ın Uludere katliamına benzettiği kürtajın yasaklanması için düğmeye bastığı şu ana, biz de, önceden çerçevesi çizilmiş bir cinsel politika doğrultusunda geldik. Hükümetin sadık uygulayıcısı olduğu neoliberal kapitalizm dünyanın her yerinde aile içinde veya bekar ebeveyn ile büyüyen çocukların geleceğini karartan programları hayata geçiriyor. Çocuğun bakımının yükü eğitimden sağlığa kadar kadının üzerine yüklendi; fakat kadının bütün ekonomik destekleri de kesildi, formel emek piyasasındaki varlığı giderek silindi. Bütün desteksizliğine rağmen kadından daha çok doğurarak nüfus artışını sağlaması, yedek iş gücü ordusuna yeni neferler katması ısrarla bekleniyor.
Neoliberalizmi muhafazakarlık sosuna bulayarak kullanan bir hükümetiniz var ise ortaya çıkan tablo üç çocuk doğurun buyruğundan kürtajın yasaklanmasına kadar; erkek çocukların erkenden sanayiye gönderilmesini, kız çocuklarının da çabucak evlenmesini kolaylaştıran dört artı dört reformuna kadar birbiriyle turtalı renklerle donatılmış oluyor. Buna bir de, erken evlenen kız çocuklarının eğitimine devam edebileceği biçimindeki devlet kıyağını ekleyince neoliberalizmin mucitlerinin bile hayal edemediği bir baskı ortamı çıkıyor ortaya… Önce kadınlar üzerinde elbette.
Ancak kürtaj yasağı, bu neoliberal-muhafazakar sentezin doğurduğu hilkat garibesi uygulamanın bütünü içinde değerlendirildiğinde kürtajın sadece bir kadın sorunu olarak görülemeyeceğini de tespit etmemiz gerekir. Çünkü artık 1968’in üzerinden çok sular aktı ve kürtaj yasağı özgür birer yurttaş olmak isteyen, cinselliğin evliliğe hapsedilmesine karşı çıkan ve bu yolla bedenlerinin tahakküm altına alınmasını reddeden ama doğurdukları çocuklar için de haklar elde etmiş annelerimizin kendi bedenleri üzerindeki kontrolü ele geçirme isteğini tekrarlayarak çözebileceğimiz bir sorun olmaktan çıktı. Bu talep o zamanlar geniş kadın kitlesini harekete geçirmeyi başarmıştı…
Erkeklerin katil edildiği, kadınların her gün beşer beşer mezara gönderildiği böyle bir ülkede kürtaj yasağına karşı tepki sadece eğitimli orta sınıf kadınların ilgi alanında kalırsa bir başarı elde edilmesi zor görülüyor. Bu soruna sendikaların, örgütlü örgütsüz erkek emekçilerin, meslek odalarının, kadın ve erkek aydınların; genel olarak demokrasi güçlerinin bir karşı çıkışı olmazsa kadın bedeninde tesis edilen iktidar sadece o bedensel coğrafyada hükmünü pekiştirmekle kalmayacak. Bütün toplumsal yapı kadın bedeninden başlayan tahakkümün kıskacına girmiş olacak.
 Kadın bedeni sadece bir beden değildir ne yazık ki; şimdiye kadar hep bir iktidar enstrümanı olarak muamele gördü; yine görüyor. Kadınlar ise bu enstrümanın kullanımının kontrol hakkını ele geçirmek için kıyasıya bir mücadele verdiler yine veriyorlar. Ama orada hüküm süren iktidar, artık demokrasi mücadelesiyle törpülenmiş ve böylece bu talebi öne sürmeleri için kadınların önünün açıldığı eski, refah toplumu döneminde yaşamıyor. Onun için kürtaj bütünlüklü bir demokratik mücadelenin sorunu olmuştur, onun için kadınlar demokrasi güçleri tarafından yalnız bırakılmamalıdır.
Kürtaj yasağı erkeklerin de bir sınav alanı olacaktır şimdi; kadınlara destek için değil, kendilerinin ve soylarının geleceği için bu sınavdan yüz akıyla çıkmak var, ya da çukura batmak var…  

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...