12 Mayıs 2012 08:21

19 Mayıs Gençlik, Spor ve Kutlu Doğum Haftası!

Hafta içi bizzat hükümet kaynaklarınca yazılmış olduğu her halinden belli olan bir reklam metniyle müjdeyi(!) aldık. Haber ajanslarının muştuladığına göre Gençlik ve Spor Bakanlığı 19 Mayıs tartışmalarına son noktayı koymuştu. Bundan böyle, “19 Mayıs kutlamaları 1 gün değil 1 hafta sürecek, Atatürk için pasta kesilecek, Türk yıldızlarının akrobasi gösterileri kutlamaya ayrı bir renk katacak, üniversite gençliği kutlamanın ana ögesini oluşturacak (Böylece 12 Eylül’ün izleri siliniyormuş), 19 Mayıs’ın önemi halka anlatılacak, en yetenekli sporcular nefes kesen gösterilerle” izleyenleri mest edecekti.
Malum uzunca bir süredir hükümetle belli çevreler arasında bir 19 Mayıs gerginliği yaşanıyordu. AKP, stadyum törenlerini kaldıracağını açıklamış, Kemalistler tepki göstermiş, hatta TGB, 19 Mayıs seferberliği başlatmıştı. Buna karşılık liberaller de AKP’nin “sovyetik kutlama”ları (hayret “Stalinist” demediler) tedavülden kaldırarak sessiz sedasız bir devrim daha(!) gerçekleştirdiğini filan öne sürüp, partileriyle iman tazelemişti. Geçen sürede her iki kesim de fena halde çuvalladı.
AKP’nin Kemalizme dair yaklaşımı Kemalistlerin yahut liberallerin sandığından çok daha farklı. Doğrudur, AKP’nin, tasfiye ettiği geleneksel devlet kadrolarınca benimsenmiş, yeniden üretilmiş yahut icat edilmiş Kemalizmle bir derdi vardır zira bunlar politik hasımlarıdır. Fakat AKP’nin, bu kadroların seneler içerisinde bir devlet ideolojisi olarak halka zorla benimsettiği, hani hepimizde doğuştan var olması istenen Atatürk sevgisiyle bir derdi yoktur aksine bu sevgiyi ve onun imlediği kimi değerleri (Örneğin milliyetçilik, büyük devletçi anlayışa bağlılık) kendisi için de kullanışlı bir araç olarak görmektedir.
Mümtazer Türköne, 10 Kasım tartışmaları sürerken Zaman gazetesinde “10 Kasım: Atatürk’ü anarken” başlığıyla şöyle yazıyordu: “Geride bir dogma bırakmadığını söyleyen, sadece aklın ve bilimin rehber alınmasını vasiyet eden büyük bir devlet adamının sözlerini eğip bükerek ilkel bir ideoloji icat etmek ve ne olduğu bir türlü anlaşılamayan bu ideoloji ile devletin bütün imkanlarını kullanarak körpe beyinleri yıkamak mutlaka bir art niyete dayanmalı. Atatürkçülük, silahla desteklenen bir oligarşinin yönetme hakkını meşrulaştırmak adına seferber edilen bir ideolojiydi. Ne Atatürk’le, ne Atatürk’ün bizlere çizdiği ufukla ve bıraktığı mirasla yakından uzaktan alâkası yoktu.”
İşte bu, Atatürkçüden çok Atatürkçü anlayış, AKP’nin Kemalizm karşısında takındığı pragmatik tavrı özetlemektedir ve bu anlayış bir şekliyle Atatürk’ü de içererek kendi ideolojisini güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu noktada Erdoğan’ın devamlı İsmet İnönü’ye yönelen ama Mustafa Kemal’i es geçen eleştirilerini de hatırlayabiliriz.
19 Mayıs’a dair son gelişmeler de esasında AKP’nin bu pragmatik ve kendisi açısından akılcı yaklaşımını bir kez daha teyit etmiştir. Evet, AKP’nin önderliğinde 19 Mayıs artık sıkıcı ve dar tören kutlamaları formatından çıkarılmış ve adeta bir kutlu doğum haftasına dönüştürülmüştür. Eskisinden çok daha kapsamlı, toplumun çok daha geniş kesimlerine erişmeyi hedefleyen kutlamalar silsilesi halk üzerinde çok daha güçlü bir ideolojik bombardıman halini almıştır. Üstelik AKP bu Kemalist atakları yaparken hasmının politik hattını değil kimilerince “neokemalist” olarak adlandırılan kendi siyasetini güçlendiriyor ve bir taşla iki kuş vuruyor.
Düşünsenize “19 Mayıs yasaklanamaz” diye aylardır ortalığı velveleye veren, büyük katılımlı konserler, etkinlikler düzenlemeyi planlayan TGB gibi örgütlerin bütün söylemleri boşa düşmüştür. Çünkü AKP, değil 19 Mayıs’ı yasaklamak, 19 Mayıs’ı güçlendirmiş, yaygınlaştırmıştır! Emekçilerin genel politik-demokratik talepleriyle hiçbir alakası olmayan bu tartışma AKP’nin zaferiyle sonuçlanırken kaybeden Kemalistler ve liberaller olmuştur.
Bu ahmakça tartışmanın değil ama her türden Kemalizmin ve milliyetçi, devletçi, piyasacı politik propagandanın güçlenmesiyle asıl kaybedense her halükarda emekçi, öğrenci gençlik olmaya devam etmektedir.
Alın size sığ tartışmaların değil ama gerçeklerin ışığında bir 19 Mayıs tablosu:
1-Bu ideolojilerin halk içerisinde yayılmasından güç alan iktidar 600’ün üzerinde öğrencimizi zindana tıkmıştır.
2-Sanayi havzalarında, organizelerde, atölyelerde, irili ufaklı işletmelerde işçi gençliğin 19.yüzyıl şartlarında güvencesiz, sendikasız çalışma şartları ağırlaşmakta; parasız okuma fırsatı sunulmayan gençler 4+4+4’le artık açıkça çocuk işçiliğe mahkum edilmekte.
3-Milyonlarca Kürt çocuk ve genç, ana dilinde eğitimden mahrum bırakılmakta, bu en temel insan hakkından dahi faydalanmaları engellenirken, dalga geçer gibi kendi dillerini “seçmeli” ders olarak görmeleri önerilmekte.
Kendi dar politik hatları uğruna aylardır emekçilerin demokratik talepleriyle zerre ilgisi bulunmayan 19 Mayıs tartışmaları yürütenlerin, AKP’sinden, CHP’sine oradan TGB’sine, her milliyetten işçi ve öğrenci gençliğin, bu problemlerine sunabilecekleri bir çözüm var mıdır?
Elbette hayır! Zira onlar, her renkten burjuva politikaların sözcüleri olarak bu problemlerin kaynağıdır.
Ve işte tıpkı Eren Yurt, Cihan Kırmızıgül gibi arkadaşlarımıza bu 19 Mayıs’ta da “Her zaman Samsun’a çıkılmaz a/ Bu sabah da avluda volta atmaya çık” diyenler yine onlar olmaktadır.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et