28 Nisan 2012 10:39

Oku! Kazan

Oku! Kazan

Fotoğraf: Envato

Paylaş

"Anne” diyor arkadaşımın kızı “öğretmen dedi ki; Siyeri Nebi okuyup sınava girecekmişiz. Birinci olan 2 bin lira kazanacak, ikinciye dizüstü bilgisayar vereceklermiş.” Çocukların hayatına okulda yeni kavramlar, yeni yarışmalar, yeni ödüller giriyor. Yarışma konusu “Siyeri Nebi”,  peygamberin hayatı demek. Bu konuyu en iyi “hatim eden” çocuk ödülü kapacak.
Cuma günü gazetelerde şöyle bir haber yer aldı. Ankara’da okullara dağıtılan bir formla öğrencilerden seçmeli derslerden hangisini alacaklarını belirlemeleri istenmiş. Ama ne sorma! Seçenekler şöyle:
a)    Hazreti peygamberimizin hayatı
b)    Kur’anı Kerim
c)    Hem Hazreti peygamberimizin hayatı hem Kur’anı Kerim.
d)    Kararsızım…
Yani ya a’yı ya b’yi ya da hem a’yı hem b’yi seçebilir çocuk; seçmeli dersi seçmeme şansını kullanacağı bir şık ise yok. Olsa olsa kararsızım diyebilir. De… seçmeli dersi seçtirme mantığına bakılırsa kararsızların ikna çalışmalarının konusu olacağı (eyvah ikna odaları!), olmadı yarışmalar ödüllerle artık bir karar vermeye özendirileceği anlaşılıyor. Dağıtılan formlara çocukların ana babalarının kimlik bilgilerini de yazmaları isteniyor ki, ikna çalışmasının aile boyu süreceği; kimin bu seçmeli derslere burun kıvırdığının görülebileceği fişleme listelerinin hazırlanacağı çıkarılabilir buradan. Konya’da ise peygamberin hayatı ile ilgili kitap okuma yarışmasına Fethullah Gülen’in Sonsuz Nur adlı kitabı dahil edilmiş. Bu kitabı okuyup en iyi anlayana “umre artı beş bin lira” var. Bakınız cuma gününün Cumhuriyet’i.
Bu yarışmalarda verilecek ödüllerin hangi kaynaktan karşılanacağını bilmiyoruz. Ancak devlet okullarına maddi destek sunmayı reddedip velilerden katkı payı toplanmasına göz yuman Milli Eğitimin bu soruyu nasıl yanıtladığını merak ediyoruz doğrusu. Çoluk çocuğun, temizlikçi istihdamı yapılmayan okulun camlarını sildiği, annelerin bina temizliği yaptığı haberleri daha çok yeni olduğu için bellekte taze. Okulun tebeşirinden yakacağına, lavabosundan silgisine kadar her şeyi velilerin üstüne yıkmaya teşne bir eğitim sisteminde öğrencilerin büyük ödül vaat edilerek peygamberin hayatı konulu yarışa sokulması biraz tuhaf ve iki yüzlüce geliyor insana. Yani ayran içmeye gidecek tahtırevan var aslında; biz de devleti bayağı fakir sanmıştık!
Demek ki muhafazakar nesil, bir yandan eğitim kurumlarını maddi bakımdan desteksiz bırakıp eğitimin bütün yükünü halka yükleyerek diğer yandan da öğrencileri Siyeri Nebi, Ehli Beyt ve Fethullah Gülen kitaplarından sınava tabi tutarak yetiştiriliyor. Peygamber, çocuklar ilimsiz irfansız bırakılarak eğitimin liberalleştirilmesini esas alan bir sisteme teslim edilirken kendi hayat hikayesinin buna alet edilmesine rızası olur muydu acaba? Ana babaların katkı payı öderken çekilen fotoğraflarıyla yarışma ilanlarını zihninde bir araya getiren hiçbir aklı başında Müslüman “Ne güzel, çocuklar peygamberin hayatını öğreniyor; gerisi beni ilgilendirmez” diyemez herhalde.
Sümerbank özelleştirilirken “Devlet basma üretmez”, Et ve Balık Kurumu elden çıkarılırken “Devlet balıkçılık mı yapacak” diyen, devletin her türlü ekonomik faaliyetten elini çekmesi söz konusu olunca devlet karşıtlığına soyunan piyasacı zatların tam şimdi bu karşıtlıklarını hatırlayıp devletin okullarında ödül karşılığı umre düzenlenir mi, peygamberin hayatı yarışma konusu edilir mi diye ortaya çıkmalarını beklemenin zamanı. Devlet aynı devlet, basma üretirken işgüzarsa çocukları umreye götürürken iş bilir olamaz; seçmeli dersi, “Dostlar seçtirirken görsün” ikiyüzlülüğüyle zorunlu hale getirirken de iyi olamaz.
Bu kadar yeter. Söz yarışmadan açılmışken başka bir yarışmaya geçelim. Maltepe Üniversitesinde bahar şenlikleri kapsamında üniversiteli genç kızlar arasından “En güzelinin, en kültürlüsünün, en iyi yabancı dil bilenin, en prezantabl olanın, Türk kadınını en iyi temsil edenin” seçileceği bir yarışmanın düzenlenmesi düşünülüyordu. Gelen tepkiler üzerine iptal edildi.
Eğer iptal edilmeseydi; bu yarışmanın amacının, bir iki yıl içinde iş hayatına atılacak eğitilmiş kızlara kariyerlerine bir-sıfır önde başlama imkanı sağlamak olduğu söylenebilirdi. Bu durumda hayal gücü şöyle çalışıyor: birkaç yıl sonra; ortaöğretimde umre ziyareti karşılığında Siyeri Nebi okuyup yarışan sonra yüksek öğretimde kariyerine, podyumda mayolu geçiş sonrası güzelliğini tescil ettirerek başlayan bir “Türk kadını” neslinin gelebileceğini düşünüyorsunuz ister istemez. Bu nasıl sentez demeyin; sadece yan yana duran resimler değil bunlar. Birisinin olduğu yerde diğeri de olabiliyor. Bizimki gibi bir ülkede böyle akla ziyan “imajinasyon”ların sosyal bir zemini var her zaman. Piyasa hem boyun eğen hem güzel, hem tevekkül etmiş hem başarılı kadınları istiyorsa bunların yetişeceği en mümbit toprak bizdeki eğitim sistemi sayesinde elde edilebiliyor; artanından üç çocuklu güzel ve eğitimli zevceler, ev bacıları yapılır. Eğer bunlar boşanmaya kalkarsa kocaları tarafından öldürülür; katiller ağır tahrikten indirimli ceza alır ya da iyi halden serbest bırakılır!
Tamam hayal gücümüzü fazla zorlamayalım. Fakat her gün yaşanan olayların toplamından böyle bir çorba çıkması bizim suçumuz değil. Neoliberalizm artı muhafazakarlıktan çıkan, böyle bir bulamaç işte.
Yine de durum hallicedir; ya bizde de Mısır’daki mollalar gibi birileri çıksaydı ve bir kadın öldükten sonraki altı saat içinde hâlâ kocasının karısı sayıldığından, ölüyle ilk altı saat cinsel münasebet izninin Parlamentoda yasalaşmasına uğraşsaydılar!
Beterin beteri var, kapitalist “muhafazakar demokrasi”nin de dibi yok!

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...