12 Mart 2012 10:59
DİĞER YAZILARI
Yalanlar ve hafıza 20 Mayıs 2025
Şimdi ne olacak? 13 Mayıs 2025
Sırrı Süreyya Önder 6 Mayıs 2025
AKP yargısı 29 Nisan 2025
Bir haber üzerine 22 Nisan 2025
Hangisi? 15 Nisan 2025
İran ve Suriye 8 Nisan 2025
Hukuk olmayınca 17 Mart 2025
YAZI ARŞİVİ

Pazar gecesi on bir işçi daha öldü. Medyada “ihmal var mı?​” tartışmaları yapılıyor. İhmal yoktur. Yasaya, ahlaka, yaşamın gerçeklerine aykırı bir işi bilerek yapıyorsanız ve üstelik daha önceki onca kötü olaya rağmen bilerek bu yanlış uygulamayı tercih ettiyseniz; bunun adı ihmal, hata vs. değil bilinçli cinayettir.
Daha önce de benzer ölümler yaşanmıştı. Bursa’da tekstil işçisi kadınlar, Davutpaşa’da patlama sonucu ölen işçiler, Güneşli’de sele kapılan minibüs içinde ölen işçiler. Pazar günkü ve önceki işçi ölümlerinin tek nedeni açgözlü patronların daha çok para kazanma hırsıdır. Ve, patronların her türlü yasa, kural, ahlaki değer vb. aykırı olarak işçi çalıştırmalarına göz yuman, görmezden gelen, hatta teşvik eden kapitalist sistemdir.
İşçiler neden işyerinin yanındaki naylon çadırlarda yatarlar? Bu işçilerin evleri yok mu? Elbette var. Ama, evleri bin kilometre ötede. O işçiler Van’dan, Hakkari’den, Diyarbakır’dan vb. yerlerden geliyor. Onun için mesaileri bitince evlerine gitmeyip, işyerinin içinde ya da yanındaki çadırlarda uyuyorlar.
Patron neden Esenyurt’ta yaptığı bir binada çalışacak işçileri Esenyurtlu işçiler arasından seçmiyor?
Çünkü, Esenyurtlu işçiler sekiz yüz lira ücret istiyorsa, çadırda yatan işçiler altı yüz lira ücrete çalışıyor.
Çünkü, çadırda yaşayan işçiler sigortalı değil. Çadırda yaşayan işçiler neden Esenyurt’ta bir ev tutup orada kalmıyor da çadırda yatıyor.
Çünkü, aldıkları ücret ev kiralamaya yetmiyor.
Çünkü, üç, beş ay kaba inşaat bitinceye kadar çalışıp sonra başka bir inşaat için oradan ayrılmak zorundalar.
Onlar da bu koşullarda çalışmasın kardeşim diyemeyiz. Çünkü, geldikleri yerde karınlarını doyurabilecek bir iş bulamıyorlar. Ailelerini ve çocuklarını doyurmak için yüzlerce kilometre uzaklarda, çadırlarda yaşıyorlar ve günde on iki saat çalışıyorlar.
Patron, çadırda yaşayan işçilerden kişi başına en az beş yüz lira kâr yapıyor. Yani, daha fazla para kazanıyor. İki yüz işçi ile beş yüz lira çarpıldığında ayda epey bir yekün ediyor. İşte bu yekün on bir işçinin hayatından daha değerlidir patron için. Patron için işçinin değeri yenisini bulup bulmayacağı hesabı ile yapılır. On bir işçi ölürse, yerine geçebilecek on bir bin işçi vardır. Aynı koşullarda çalışacak.
Patron, iki yüz ya da daha fazla işçinin, inşaatın yanı başında naylon çadırlarda barınmasının yasaya, mevzuata aykırı olduğunu bilir. Ama, belediyenin, SGK’nin, Çalışma Bakanlığı Müfettişlerinin ve ilgili herkesin bu durumu görmezden geleceğini, bu durumu engellemeyeceğini, kendisine ceza kesilmeyeceğini de bilir.
Patron, bu naylon çadırların kış koşullarında içinde yakılan sobalardan yanabileceğini de bilir. Çünkü, Van’daki çadırlardan her gün bir kaçı yanmaktadır ve patron elbette bunu haberlerden öğrenmektedir. Patronun elbette aklına benim çadırlarda da yangın çıkabilir sorusu gelmiştir. Ama, o, bu ihtimale karşı çadırlarda işçileri barındırmaktan vazgeçmemiş, maliyet hesabı yapmıştır. Yangın çıksa ve birkaç işçi ölse, en fazla tazminat davası açılır hakkımda, yıllar sürecek bir davadan sonra üç beş kuruş tazminatla kurtulurum, belki işçilerin yakınlarına üç beş kuruş verip dava açılmasını bile önlerim demiştir. Nasılsa şirketinin avukatları vardır. Avukat parası bile vermeyecektir ölen işçilerin davasında.
Patron, inşaata başlarken ve inşaatın yanına çadırları kurarken her ihtimali hesaplamıştır. Ölümleri de...
Şimdi, bu ölümlere kaza, ihmal, tedbirsizlik denebilir mi?

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et