04 Mart 2012 10:46

ABD başkanlık seçimleri yaklaşırken

ABD başkanlık seçimleri yaklaşırken

Fotoğraf: Envato

Paylaş

ABD’de başkanlık seçimleri yaklaşırken, yavaş yavaş Cumhuriyetçi partinin muhtemel adayı da netleşmeye başlıyor. Geçtiğimiz seçimde Demokratların ön plana çıkan iki adayı da kimlikleri itibariyle Amerikan siyasetinde bir ilk yaşanabileceğini gösteriyordu. Clinton seçilmesi durumunda ilk kadın başkan, Obama ise ilk siyah başkan olacaktı. Obama’nın seçim zaferiyle birlikte Hollywood senaryolarında dahi gerçekten abartılı bulunan siyahi ABD Başkanı senaryosu gerçeğe dönüştü.

Obama’nın başkanlık koltuğuna oturmasıyla artık bir tabu yıkılmıştı. Aslına bakılırsa tam da zamanıydı. Uluslararası kamuoyunda ABD karşıtlığının zirveye ulaştığı bir dönemde Afrika kökenli, Müslüman bir babanın oğlu olan Obama’nın başkanlık zaferi ABD diplomasisi açısından başarılı bir “halkla ilişkiler” çalışması oldu. Başkanlığın el değiştirmesinden 100 gün sonra Dubai merkezli bir araştırma kuruluşu tarafından yapılan bir ankete göre Ortadoğu ülkelerinde halkın ortalama yüzde 42’sinin ABD’ye bakışı olumlu yönde değişmişti, buna karşılık nüfusun sadece yüzde 10’unun görüşünde olumsuz yönde bir değişiklik yaşanmıştı. Aynı şekilde Avrupa ve Asya genelinde de ABD’ye bakışın olumlu yönde etkilendiği görülmekteydi. Çin’de 2007 yılında ABD’ye olumlu bakanların oranı yüzde 34 seviyesinde seyretmekteyken, 2010 yılında bu oran yüzde 57’lere kadar tırmanmıştı. Dünya üzerindeki ezilen halkların ABD’nin ezilenlerine, Afrikalı Amerikalılara sempati duyması şaşırtıcı değildi elbet. Ama çok geçmeden Obama’nın balonu da söndü. Özellikle Ortadoğu ülkelerinde yapılan son anketlerde Obama’nın popülaritesinin Bush’un dahi ardına gerilediği görülüyor.  

VAATLER MEYDANDA KALDI

Obama’nın seçimi kazanmasında kuşkusuz en önemli faktör ekonomik kriz olmuştu. Florida, Ohio, Iowa, Nevada, Michigan, New Mexico, Colorado gibi seçim sonuçları açısından belirleyici rol oynayan salıncak eyaletler (swing states) aynı zamanda krizden de ağır vurgun yiyen eyaletler arasındaydı.  Obama bu fırsatı iyi değerlendirdi. “Değişim” sloganıyla sürdürdüğü kampanyasında finans kesiminin hegemonyası altında her geçen gün daha da ezilen orta ve alt sınıflara daha fazla refah, daha ucuz sağlık vaat eden Obama bu eyaletlerden önde çıkarak seçimi kazandı.
Ne var ki, seçim meydanındaki vaatler bir kez daha meydanda kaldı. Obama iktidarı süresince ABD’de gelir dağılımı eşitsizliği 2. Dünya Savaşı sonrası dönemin en yüksek seviyelerine tırmandı. Demokratların zaferi sonrasında sosyal devletin ağırlık kazanacağı 2. New Deal dönemini müjdelemekte erkenci davranan sosyal demokrat-Keynezyen iktisatçıların bir süre sonra sesi pek çıkmaz oldu. Son anketler salıncak eyaletlerde Obama’nın işinin bu kez pek kolay olmayacağını gösteriyor.

Karşı cephede ise ön seçimler sürüyor. Yarış Mitt Romney ve Rick Santorum arasında geçecek artık bu kesin. Mart ayı içerisinde resim biraz daha netleşecek ama şu an için Romney rakibinin birkaç adım önünde gözüküyor. Santorum evrim teorisinden eşcinsellere, kürtajdan doğum kontrolüne kiliseye bağlı koyu bir katolik. Bunların yanında kamudaki sendikal örgütlenmenin yasaklanması, küresel ısınmanın reddedilmesi, işkencenin uygulanabilirliği, yoksulluk, gelir dağılımı ve göçmenlerin geri gönderilmesi gibi konulardaki “aşırı sağ” görüşleriyle dindar katoliklerin dahi tepkisini topluyor. Zaten anketlere baktığımızda Katoliklerden aldığı destek yüzdesi de protestanların gerisinde görünüyor.

MORMON BAŞKAN ADAYI

2007 yılına kadar Massachusetts valisi olan Romney’e gelince belki de ilk akla gelen özelliği Mormon olması. 1830 yılında John Smith isimli bir çiftçi tarafından kurulan Mormon tarikatı bugün 6 milyonu ABD’de olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde toplamda 14 milyon üyeye sahip. Geçtiğimiz seçim boyunca Obama’nın ne denli Hıristiyan olduğu sorgulanmıştı, hatırlayacaksınız. Bu kez Romney aday olursa, anlaşılan o ki Mormonların Hristiyan olup olmadıkları tartışılacak aylarca. Birçok açıdan Gülen cemaatini andıran bir örgütlenme yapısına sahip Mormonlar, Hıristiyanların geneli açısından fazla sıcak bakılmayan bir tarikat. Tarikata 1840’lardan beri ev sahipliği yapan ve Mormonlar tarafından kurulan Utah eyaletinde yaşayanların bugün yüzde 60’ı Mormon. Diğer adaylarla karşılaştırıldığında anketler seçimlerde Obama karşısında en fazla oy alabilecek adayın Romney olduğunu gösteriyor. Bu durum her şeyden önce Obama gitmeli diyen Cumhuriyetçi fanatik dinci tabanın istemeye istemeye de olsa bir Mormon’a oy vermesine yol açacak gibi görünüyor. Örneğin Florida’daki Evanjelik Cumhuriyetçiler arasında yapılan bir anket yüzde 62’sinin Mormonları Hıristiyan olarak kabul etmediğini ama yüzde 60’ının Romney’i başkan olarak kabullenebileceğini gösteriyor.

HALKIN KAYGISI İŞSİZLİK

Seçimlerde Cumhuriyetçileri zorlayabilecek bir diğer etken ise bütçe açığı üzerindeki vurgularının alt sınıflardan yeterince ilgi görmemesi. Yeni açıklanan bir Gallup anketine göre yıllık geliri 75 bin doların üzerindeki Amerikalılar için bütçe açığı ekonomiye dönük endişeler arasında yüzde 23 ile ilk sırada yer alırken, geliri 30 bin doların altında olanlar için işsizlik ilk sırada yer alıyor. Bu kesim için bütçe açığı ekonomik istikrarsızlığın ardından yüzde 8 ile üçüncü sırada kalıyor. Obama’ya döndüğümüzde halk arasındaki onaylanma oranının geçtiğimiz yıl içerisindeki yüzde 42 seviyesinden yüzde 48’lere tırmandığı görülüyor. Bu yine de göreve başladığı tarihteki yüzde 65’in çok gerisinde. Anketler her ne kadar yakın bir yarış olacağını gösterse de ben henüz elindeki kozları oynamayan Obama’nın bu yarıştan önde çıkacağı düşüncesindeyim. Elbetteki ekonominin önümüzdeki aylardaki performansı bu konuda temel belirleyici olacak.
Türkiye’ye gelince, Obama hükümeti ile birlikte İsrail karşısında kendine hareket alanı bulan AKP’nin işi seçimi Cumhuriyetçilerin kazanması halinde epey zorlaşacaktır. Her neyse, bunu da sonraki haftalara bırakalım...

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...