13 Mart 2011 12:07

Seçimler ve yaklaşımlar…

Seçimler ve yaklaşımlar…

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Takvim çalışıyor, seçim süreci başladı.

Önce devlet memurları ve sendikacılar falan görevlerinden istifa ettiler. Zekeriya Öz dışında neredeyse herkes siyasete atılmaya karar verdi.

Hakim ve savcılar patır patır döküldüler. Hani hiç siyasal bir iş yapmıyorlardı ya, şimdi atılacaklar siyasete! Önceden? Ceplerinde duruyordu!

Salim Uslu, işçilerin ünlü “önderi”, sıkı “savunucusu”, işçi düşmanı paketlerin destekçisi, AKP’den aday olmak üzere istifa etti. Önceden hiç AKP’li olduğu belli olmuyordu doğrusu! Hiç uğraşmazdı siyasetle!

Süleyman Çelebi farklı mı? CHP’den aday olacağını açıkladı. Eh hiç işçi olmayacak olsa bile bir-iki sendikacı adayı olsun bari CHP’nin! Hakimler şunlar bunlar, ama tümü “üst tabaka”dan olanlar doluştular onun da kapısına. Ama zaten, beceremese bile, koca İstanbul teşkilatının başına getirmek üzere bula bula Aydın Doğan’ın CEO’sunu bulmuştu. “Geçim derdi” diyordu Kılıçdaroğlu, ev kadınlarına maaş bağlayacaktı, ama hep zengin-burjuva takımıyla iş görüyordu. Yeni bir sadakacı anlayış yani! Erdoğan’ınki gibi fitreci değil belki, daha düzenli, ama yine de zenginin gönlünden ne koparsa yoksulun sofrasına o kadar.

TKP de fena değil hani! İlanla beş yüz bin “boyun eğmeyecek kişi” arıyor. Komünist mi komünist! Bildiğimiz komünist partiler işçi sınıfının öncü müfrezeleridir, işçi sınıfının ileri unsurlarından oluşurlar. TKP’nin ilginçliği odur ki, işçi sınıfının ileri unsurlarından oluşmuyor, öyle öngörülüp tasarlanmıyor. Sağlam olsun, boyun eğmesin de “çamurdan olsun”!

Sınıfın öncü müfrezesi olarak örgütlenmiyor, “ortalıkta” dolaşan, kim oldukları hiç mi hiç önemli olmayan, yeter ki boyun eğmeyecek türden olsunlar diye düşünülen birileri aranıyor örgütlenmek için! Maşallah! Yalçın Küçük ya da Doğu Perinçek’in boyun eğdiklerini kim ileri sürebilir. Kendi kavillerince boyunlarını dik tutuyorlar. Ama bu dik tutma onların olsun!

Ve “komünist Türkiye’de Kürt milliyetçiliği olmaz”mış, “ayrılıkçılık olmaz”mış! Kafaya bağlı. Ve tabii ki işçi sınıfının iktidarda olup olmamasına. Hayal bu ya, işçilerin iktidarda olmadığı, o “beş yüz binler”in iktidarında öyle ayrılıkçılıklar olur ki! Şimdiden belli. Dayatmayla çözülmez çünkü ulusal sorunlar. Tek yolu gönüllülüktür, gönülleri kazanmaktır.
Peki, “bizim cenah”ta da sorunlar yok mu? Olmaz olur mu? Sorunsuz siyaset mi olur? Yeter ki burjuva siyaseti, yani iğrençlikler toplamı olmasın!

TKP türü “kırmızı çizgilerim var” diye tutturmadan kuşkusuz, her ilerici, devrimci parti seçimlere hazırlanıyor. Kuşkusuz “tek başına girecekmiş gibi” hazırlanılıyor. Bu, her partinin hakkı. Kimse karışamaz. Ama aynı zamanda bugüne kadar bir demokratik blok oluşturulamadığının da kanıtı.

Bir “demokratik blok” lafı dolaşıyor ortalıkta. 2002’den yana böyle bu. Ancak bu “blok”un, bir türlü mücadele bloğu olarak oluşturulması başarılamadı. Seçimler kapıya dayanınca akıllara düşüyor. Ve görüntü, burada da “adaylık”larla sınırlı bir tartışma ya da hatta çekişmeye ilişkin oluyor. Ama kesin ki, gerçek bir bloklaşma görüntüsü verilemiyor.

BDP, örneğin, o da, diğer partiler gibi, aday belirleme ve açıklamadan önce adlarını sızdırma yolunu tuttu. “Blok” diyor, “kuracağız” diyor; ama adaylarını da açıklıyor ya da sızdırıyor. Tabii ki bunların blok adayları olması olanağı yok. BDP adayı olabilirler, ama ortak adaylar olmadıkları bellidir. Bir ortaklığın, bir bloklaşma ve yaklaşım ve politikalarına ilişkin iki çift sözlük bir tartışmanın ürünü ve sonucu değillerdir.

Böyle blok olabilir mi? Olacaksa, bu emri vaki değil midir? Blok olacaksa, bloğun adına tek yanlı açıklamada bulunmak neyin nesidir?

Tüm Türkiye halkını kucaklayacak bir ulusal ve demokratik bloklaşma elzemdir. Halkın bir alternatife ihtiyacı vardır. Politik ve halkçı dayanakları önemlidir ve kendi adımıza, adaylıklara takılıp kaldığımız yoktur. Ama blok da ya vardır ya yoktur! Varmış gibi davranılması kabul edilemez. Var denmesi, ama kararlarının tek başına verilmesi, işte bu olmaz.
Kuşkusuz birliği isteyecek, gereğini yapacak, ama hiç zaman yitirmeden “tek başına girecekmiş gibi” yürüyeceğiz.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...