11 Aralık 2011 12:08

AB liderler zirvesinin ardından

AB liderler zirvesinin ardından

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ekonomik krizler sermaye sınıfı için büyük fırsatları da beraberinde getirir. Kriz dönemleri şirket satın almaların arttığı büyük sermayenin daha küçük işletmelerin üzerine basarak yükseldiği dönemlerdir. Bir yandan artan işsizlik karşısında işçi ücretlerinin üretimden aldığı pay gerilerken diğer yandan azalan pazar rekabeti ile büyük sermayenin kâr oranları hızla yükselişe geçer.
Aynı şekilde egemen borç krizleri de uluslarası sistemdeki hegemonik güçlerin lehine bir dönüşüm için olanaklar yaratır. 1980’lerdeki borç krizi Washington konsensüsü adı verilen neoliberal politikaların borçlu ülkelere dayatıldığı topyekün bir dönüşüme zemin hazırlamış, kapitalist dünyada ABD’nin ekonomik-politik hegemonyasını pekiştirmiştir.
Uzunca bir süredir, Avrupa’da yaşanan borç krizinin AB’nin dağılmasına yol açabileceğine dönük spekülayonlara karşın gidişatın Almanya’nın hegemonyasını ilerletecek daha merkezi bir AB’ye doğru olduğunu vurgulamaktaydık. Geçtiğimiz cuma günü düzenlenen son liderler toplantısından çıkan kararlar bu öngörüyü doğruladı. Almanya krizin başından bu yana üstünde durduğu maddeleri taslak halinde AB ülkelerinin önüne sürdü ve Avrupa ekonomisinin sürücü koltuğunda tek başına oturduğunu herkese gösterdi. 17 avro ülkesi başta olmak üzere 23 AB ülkesi hazırlanan taslak üzerinde uzlaşırken, İsveç, Çekoslavakya ve Macaristan anlaşmayı parlamentoya taşıma kararı aldı. Finansal regülasyon dışında kalma talebi kabul görmeyen İngiltere ise gelecek mart ayında yürürlüğe girmesi beklenen anlaşmanın dışında kalarak daha da yalnızlaştı.
Peki bu anlaşma ne getirecek? Dilerseniz biraz daha yakından bakalım. Anlaşmanın en çarpıcı yanı hükümetlerin bütçeleri üzerinde uygulanacak merkezi denetim mekanizması yoluyla bütçe açıklarının kontrol altına alınması. Maastricht anlaşmasının getirdiği yüzde üçlük bütçe açığı / GSYİH tavanı zaman içerisinde bir çok avro ülkesi tarafından ihlal edilmiş, yaşanan son süreçle birlikte pratikte bir hükmü kalmadığı sıkça tartışılır hale gelmişti. Son anlaşma ile birlikte hükümetlerin hazırladığı bütçeler üzerinde merkezi bir denetim kurulacak ve ısrarla bütçe açığı tavanını ihlal etmeleri halinde finansal yaptırım mekanizmaları devreye sokulacak. Uygulanacak yaptırımların detayları ise henüz açıklanmış değil.
Böylece, Avro Bölgesi mali birlik olmadan parasal birlik sağlanamayacağı yönündeki eleştirileri kısmen de olsa giderecek bir adım atmış oluyor. Bu durum elbette ülkelerin bağımsız karar mekanizmalarının önemli ölçüde devre dışı kalması anlamına da geliyor.
Aynı toplantıda borç kriziyle başedebilmek için 50 milyarı avro dışındaki AB ülkelerinden temin edilmek üzere 200 milyar avroluk bir ek fon oluşturma kararı alındı. Oluşturulan fon IMF’ye teslim edilecek ve ikili kredilerle sorunlu ülkelere aktarılacak. AB ülkeleri devreye IMF’yi sokarak kaynak aktarımı ve sonrasındaki denetim sürecini politik müdahalelerin uzağında tutmayı amaçlıyor. Küresel ekonomideki, ağırlığını giderek yitiren IMF de böylece tekrar ön plana çıkacak.
Önümüzdeki yıldan itibaren ise ESM (Avrupa istikrar fonu) kurulacak ve büyüklüğü 500 milyar avro olacak.  
Almanya sürecin başından beri tahvil ihracı yoluyla borçlu ülkelerin kurtarılması gibi kısa vadeli bir çözüme soğuk bakmış, avro ülkelerinde mali disiplini sağlayacak kurumsal bir mekanizma oluşturulmaması halinde ülkesinin borçlu ülkelere dönük bir kaynak aktarımına yanaşmayacağını vurgulamıştı. Son uzlaşma metni diğer AB ülkelerinin Almanya’nın bu konudaki ısrarına boyun eğdiğini gösteriyor. Böylece bölgenin ekonomik açıdan en güçlü ülkesi olan Almanya AB ülkelerinin bütçeleri üzerinde de kontrolünü genişletecek.  
Açıklanan politikaların kısa vadede bölgenin borç sorununu çözmedeki etkinliğini hep birlikte göreceğiz. Uzlaşma özellikle İtalya ve İspanya gibi kısa vadede ciddi nakit ihtiyacı bulunan ülkelerin içinde bulunduğu açmazı giderecek bir çözüm getirmiyor. Piyasaların anlaşmaya verdiği sınırlı tepki önümüzdeki günlerde yeni ek tedbirlerin de devreye sokulabileceğini gösteriyor.
Varılan uzlaşma Avrupa’da sosyal devletin son kalıntılarının da tasfiye edilmekte olduğu bir dönüşüm sürecinde olduğumuzu bir kez daha gösteriyor. Bir de elbet Almanya’nın bölgenin hegemonik gücü olarak önlenemez yükselişini. Başta ne demiştik, ekonomik kriz sermaye açısından büyük fırsatları da beraberinde getiriyor.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...