09 Mart 2011 11:58

Çok ses, tek yürek!

Çok ses, tek yürek!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Uzun süredir eğitim, sağlık gibi temel kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesi ve özelleştirilmesine yönelik fiili uygulamalara ve yasal düzenlemelere hep birlikte tanıklık ediyoruz.

AKP, kamu hizmetlerinin genelinde olduğu gibi, sağlık alanında da, bir taraftan özel sektörün bir dediğini iki etmezken, yerli ve yabancı sermaye gruplarının sahibi olduğu ilaç tekellerine kamu kaynaklarını transfer etmek için her türlü manevrayı yapıyor.

8,5 yıllık AKP iktidarında uygulanan “sağlıkta dönüşüm” programının desteğiyle siyasi olarak kendilerine yakın yandaşlarının sahibi olduğu özel hastanelere kamu kaynaklarını aktardılar.

Yetmedi, Başbakan’ın konuşmalarında sık sık ifade ettiği “Biz fakir fukaranın, garip gurebanın haklarını savunuyoruz” ifadesine nispet yapar gibi, yoksulların ücretsiz tedavi edilmesi için 165 yıl önce kurulan Vakıf Gureba Hastanesi, kuruluş amacının dışında paralı eğitim ve paralı sağlık hizmeti verecek olan özel bir vakıf üniversitesine devredildi.  

AKP Hükümeti bugüne kadar kimi zaman fiili durumlar yaratarak, kimi zaman yasal düzenlemelerle sağlık hizmetlerinin piyasaya açılması, sağlık işkolunda çeşitli kademelerde görev yapan emekçilerin güvencesiz, esnek ve kuralsız çalıştırılması yolunda önemli adımlar attı.

Bugün kamuda çalışan taşeron işçilerin önemli bir bölümü sağlık işkolunda çalıştırılıyor. Bunun yanı sıra sağlıkta 4-b’li çalışanların sayısı da her geçen yıl istikrarlı bir şekilde artıyor.

Sağlıkta yaşanan “dönüşümün” en somut göstergesi olan ticarileştirme ve özelleştirme uygulamaları, sağlık gibi “müşterisi” her zaman hazır olan bir alanın araç-gereciyle, hizmetiyle ve bu hizmeti son derece zor koşullarda yerine getirmeye çalışan sağlık ve sosyal hizmet emekçileriyle birlikte tamamen piyasa ilişkileri içine çekilmeye çalışılıyor.

Üstelik bu konuda son yıllarda ciddi mesafeler alındı.

Türkiye’de son yıllarda yapılan “sağlıkta dönüşüm” uygulamalarıyla, zaten yetersiz olan sağlık hizmetleri, daha da kötü hale getirildi.

Sağlık hizmetlerinin halkın gözünde yıpranmış görünmesi için bu alanlara yeterince yatırım yapılmadı, gerekli personel ihtiyacı karşılanmadı, sistem çoğu noktada işlemez hale getirildi ve son noktada kamunun bu işi beceremediği, sağlık hizmetlerinin ve hastanelerin adım adım özel sektöre devredilmesi gerektiği fikrinin alt yapısı oluşturuldu.
Toplam sağlık harcamalarına baktığımızda, tıpkı eğitim harcamalarında olduğu gibi, halkın cebinden yapılan harcamaların sürekli arttığını görüyoruz.

Bugün halkın cebinden yaptığı sağlık harcamaları sağlığa yapılan toplam harcamaların üçte birini oluşturuyor. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, torba yasa ile yasalaşan ve 1 Ocak 2012’de uygulanmaya başlanacak olan bireylerin ödeme gücüne dayalı Genel Sağlık Sigortası (GSS) örnek alınıyor. 1 Ocak 2012’den sonra alınmaya başlanacak GSS primleri halkın önemli bir bölümünün gelirlerinde azalma yaratacağından seçim sonrasında başlatılması öngörüldü.
Sağlıkta çeşitli boyutlarda yaşanan dönüşümün önemli bir parçası olan ve bugün hemen hemen bütün kamu kurumlarında uygulanmaya başlanan toplam kalite yönetimi, performans değerlendirme vb gibi uygulamaların pilot uygulamaları ilk olarak sağlık alanında gerçekleştirildi.

Gelinen noktada bugün sağlık işkolunda çalışan emekçiler, diğer işkollarına çalışanlara kıyasla çok daha yoğun ve psikolojik baskı altında görevlerini yerine getirmeye çalışıyorlar.

Son dönemde müdahaleler o kadar çok arttı ki, hekimlere performans değerlendirme dayatmasından, tıp eğitiminin piyasanın beklentilerine göre biçimlendirilmesine kadar ileri gittiler. Bütün bu gelişmelere tepki olarak TTB’nin öncülüğünde bir süredir dikkat çekici bir kampanya eşliğinde yürütülen çalışmalar, 13 Mart Pazar günü Ankara’da yapılacak olan “Çok ses, tek yürek” mitingi ile sonuçlanacak.

AKP Hükümeti, halkın gözünün içine bakarak “Bu hizmetleri özele devredersek, daha kaliteli hizmet alırsınız” diyor. Ancak bir taraftan bu yalan propaganda yapılırken, diğer taraftan halkın cebinden kaç para çıkacağından, emekçilerin ne gibi hak kayıplarına uğrayacağından hiç bahsetmiyor.

Ama ne kadar saklamaya çalışsalar nafile, bu ülkede emeğine, haklarına ve geleceğine sahip çıkanların çıkardıkları farklı sesler “tek yürek” olduklarında ve mücadelelerini kararlılıkla sürdürdüklerinde kimin haklı, kimin haksız olduğu görülecek.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa