29 Ekim 2011 08:40

Depremi fırsata dönüştürmek

Depremi fırsata dönüştürmek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Van’daki deprem bir kez daha devleti “hazırlıksız yakaladı”. Ülkemizin dört bir yanı  depremle tarihe gömülmüş antik şehirlerle dolu, yaşadığımız coğrafyanın temel gerçekliklerinden biri deprem ama biz her seferinde hazırlıksız yakalanıyoruz. Her deprem sonrası alevlenen tartışmalar, yapılan eleştiriler üzerinden çok geçmeden unutulup gidiyor. Sonrasında yine aynı tas, aynı hamam.
Deprem vergileri diyerek bir dizi geçici ek vergi salıyorsun. Sonrasında ise bu vergileri kalıcı hale getiriyor, deprem önlemlerinden başka her yere kullanıyorsun. O süre zarfında da kimse ne arıyor, ne soruyor ne oldu bizim vergiler diye.
Yeni bir deprem olduğunda aklına geliyor vergiler. Nasıl gelmesin. Yıllar yılı halkı sözüm ona deprem nedeniyle son derece ağır vergilendiriyorsun, sonrasında ise on binlerce deprem mağdurunu soğuğun ortasında aç, açık sokaklarda yatırıyorsun. Üstüne üstlük, devletin her kademesinden bürokratın çıkıp ekranlardan devletin deprem bölgesine müdahaledeki başarısına övgüler düzüyor. Halkın şikayetleri “provokasyon”, açıktaki insanların yaşam kaygısıyla dağıtılan yardım malzemelerine hücum etmesi ise “engelleme” oluyor. Bu cepheden bakıldığında hükümetin deprem karnesi pek “parlak” gözüküyor. Bir de depremzedeler olmasa!
Deprem vergileri mi? Onlar duble yol olmuş. AKP’nin seçim dönemindeki başlıca övünç  kaynağı, her reklamın, her afişin bir yerine sokuşturulan duble yollar. Artık o afişleri nerede bizim çadırlar diye soran Van halkının görebileceği yerlere asarlar.
Bir tek duble yol değil elbet. Bakanın ifadesiyle “deprem vergileri” eğitim, sağlık, demiryolları gibi alanlardaki harcamalara yönlendirilmiş. Bakanı referans alırsak en azından “genellikle toplumsal öncelikleri” olan harcamalarda kullanılmış. Elbette, bakan burada politik bir dil kullanmış, kulağa hoş gelen harcama kalemlerini ön plana çıkarmış. İşin aslına bakarsanız zamanla kalıcı hale getirilen bu ek vergiler de genel bütçenin bir parçası olmuş. Yani, diğer vergilere ne oluyorsa, deprem vergisine de o olmuş.
Bu arada bir taşla iki kuş  vurmayı seven Başbakanın son açıklamalarından depremi bir milat ilan ederek, bu tarihten itibaren “kentsel dönüşüm”  projelerine hız vereceği de anlaşılıyor. Başbakanın açıklamasında şehirlerde kaçak yapılara dönük yetkinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığında toplanacağı, tehlike arz eden binaların bakanlık tarafından kamulaştırılarak yıkılacağı ve bunların yerine TOKİ tarafından yapılacak güvenli konutlar inşa edileceği belirtilmiş. İlk bakışta pek sorun gözükmeyen bu açıklamaya biraz daha yakından bakıldığında ise dayanıksız konutlardan yola çıkılarak işin ruhsatsız yapılara bağlandığı görülüyor. Depremin üzerinden bir hafta dahi geçmeden güvenlik kaygısı yerini fırsat arayışına bırakmış.   
Başbakanın açıklamaları  ister istemez Ünlü İktisatçı Friedman’ın 2005 yılında New Orleans’da yaşanan Katrina kasırgasının hemen sonrasında yaptığı öneriyi hatırlatıyor. Herkes kasırganın yarattığı  yıkım ve sefaleti buğulu gözlerle izlerken, 93 yaşındaki yaşlı kurt yıkımın aslında büyük bir fırsat olduğunu dile getirmekten kaçınmamıştı. Tüm şehir yerle bir olurken, okullar da kullanılmaz hale gelmişti. Özelleştirmenin yılmaz savunucusu Friedman tam da bu noktada kamusal eğitim sistemini yeniden ayağı kaldırmak yerine ayrılan bütçenin yeni kurulacak özel okullara yardım amacıyla kullanılabileceği, vatandaşlara dağıtılacak kuponlarla özel eğitim masraflarının kısa süreli olarak devlet tarafından üstlenilebileceğini öne sürmüştü. Böylece, zaten kasırga tarafından tasfiye edilmiş olan kamusal eğitim hizmeti kolaylıkla özelleştirilmiş olacaktı. Friedman’ın bu önerisi önce kimi muhafazakar düşünce kuruluşlarının daha sonra da Bush yönetiminin desteğini kazandı ve fırtına mağduru New Orleans ülkenin laboratuvarına dönüştü. Şehirdeki 123 devlet okulunun sayısı 4’e düşerken özel okulların sayısı 4’den 31’e fırladı. Devlet okullarında çalışan 4 bin 700 öğretmen işten çıkarıldı. Genç öğretmenlerin bir kısmı daha düşük ücretlerle özel okullar tarafından işe alınırken, büyük bir çoğunluğu işsiz kaldı. Ve elbette, öğretmenlerin tüm ülkede etkinliğiyle bilinen sendikası tümüyle tasfiye oldu.
Friedman kriz dönemlerini “şok tedavisi” olarak tanımladığı “hızlı ve kapsamlı bir neoliberal dönüşüm” için büyük fırsat olarak görmekteydi. Geniş toplum kesimlerinin tepkisini çekebileceği kaygısıyla normal zamanlarda uygulanamayacak politikalar, büyük felaketlerin hemen ardından uygulamaya konulabilirdi. Başbakanın neoliberalizmin bayrak isimlerinden biri olan Friedman’ın çalışmalarına ne denli aşina olduğu bilinmez ama tuttuğu yol oldukça benziyor. Van’daki depremin artçıları ilk İstanbul’un varoşlarını vuracak gibi görünüyor.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa