25 Ekim 2011 09:54

Doğanın kodları: Cenin

Doğanın en korunaklı hali anne karnında gizli. O giz yaşam boyu fark etmesek de peşimizdedir: Misal cenin pozisyonunda yaşama tutunmak.
Doğmamış bebeler yaşama tutunurken kol ve bacakları karınlarına çekik yan gelip uzanırlar; aynen kediler gibi. Bu yaşam kodu yaşamın kıyısında gelecekte de çokça işe yarar.
Kimi öğrenilmiş yanlışlar ise insanlık tarihine koşut devam ededururlar. “Yağmur başladı hadi koş!” deriz geçmişte olduğu gibi bugün de. Oysa koşan insanın yürüyen bir insana göre daha çok ıslandığı kanıtlanmıştı yıllar öncesinde. Yine ezelden bize ezberletilen deprem anında kapı-kolon altında durmak veya bir masa altına sığınmaktır. Deprem uzmanları her fırsatta bunun yanlışlığını dile getirmekte.
Geçmiş bir yazımda “Yaşam Dikdörtgene Sığar mı” diye sormuştum; bugün tekrar paylaşacağım aynı yazımı. Deprem uzmanları “hayat üçgeni” metodu ile depremden sağ kurtulma olasılığının arttığını belirtiyorlar. Bu hayat üçgeni cenin pozisyonundaki insan bedeni ile uyumlu bir boşluğu tanımlıyor. Deprem Uzmanı Doug Coop şöyle diyor: “Basitçe ifade edilirse, binalar yıkılırken, objelerin üzerine düşen tavan ağırlığı veya içerideki mobilyalar bu nesnelere çarparken yanlarında bir yer, boşluk bırakırlar. Bu boşluk ‘hayat üçgeni’ alanıdır. Nesne ne kadar büyük ve ne kadar dayanıklı olursa daha az ezilecektir.”
Anlayacağınız doğa dikdörtgene itiraz ediyor. Fark ettiyseniz deprem görüntülerinde geometrinin baskın hali üçgene eviriliyor; yani cenin pozisyonuna uyumlu yaşam alanlarına.     


Yaşam diktörgene sığar mı?

Hasta ziyaretleri, hayatın tıbbileştirilmesine karşı birer panzehirdir adeta. İşte o ziyaretçiler, yatağın üç kenarına ilişiverirler yarımada misali.
Kah bir sığınaktır yüreklerinde getirdikleri, kah zorunlulukların dayattığı geçici bir liman! Hasta içinse kimisi transit, kimisi müdavim. Ama her koşulda dikdörtgene mahkum kılınmıştır her birinin yaşamı. Öyle ya, bir suskunluk anında dalıp gittikleri pencere camı dahi dikdörtgen değil de nedir ki?
Ya duvarlar?.. Hastane duvarlarındaki Hasta Hakları Bildirgesi’ni dikdörtgenleştiren otorite?.. Oysa Viyanalı Mimar Hundertwasser ne de güzel söylüyor: “Bazı insanlar yapıların duvarlardan ibaret olduğunu söylerler, bana göreyse yapılar camlardan ibarettir.” Ona göre yapılarda kullanılan camların bile hakları vardır ve her yapının standart camlara sahip olması, diktatörlüğü hatırlatır. Sahi, hiç olmazsa insan hakları bildirgelerinde neden terk edilemez dikdörtgen?..
Doğumdan sonra insan bedeninin gelişimi dikdörtgene, dikdörtgen prizmaya sığmaya koşullanır. İnsanın ilk adımı atmak için harcadığı o müthiş çabayı; yerçekimine karşı o ilk muhteşem zaferi unutmak ne mümkün! Önce beden dikdörtgenleşir ve sonra tüm koca yaşam, öyle değil mi? Yatak, okul sıralarının yüzeyi derken, bir anlamda dikdörtgene tıkıştırılıveririz peşi sıra.
Ve bir de bakmışızdır ki, hasta yatağında dikdörtgeni sorguluyoruz ziyaretçilerimizle: İyileşirsek yerçekimine inat yine ayakta olacağız, şifa bulunamadığında yerçekimine daha bir yakın. Tabuttan musalla taşına ve hatta kabre ve dahi kutsal kitapların sayfalarına, dikdörtgen peşimizi bırakmaz sonrasında. Toprakla buluşunca tam dikdörtgenin işi bitiyor derken, Mimar Hundertwasser’e inat birileri devreye girer ve ekler: Toprak oturunca kabri, yani o son dikdörtgeni inşa etmek gerek. Oysa Hundertwasser ne de güzel söylüyor ve mimarisine yansıtıyordu: “İnsan tabiatın misafiridir ve buna uygun davranmalıdır.”


Depremde ne yapmalı?

 İnternet’te dolaşan ve benim de Gencay Gürsoy hocamızın yönlendirmesi ile ulaştığım Deprem Uzmanı Doug Coup’a ait metni özetleyerek paylaşıyorum: “-Binalar çökerken basitçe ‘çömelen ve korunan’ kişiler istisnasız her defasında ezilerek ölüyorlar. Masa, araba gibi nesnelerin altına giren kişiler her zaman ezilirler.
- Kediler, köpekler ve bebeklerin hepsi doğal bir şekilde dizlerini ana rahmindeki gibi karınlarına doğru çekerek kıvrılırlar. Deprem anında siz de bu şekilde kıvrılmalısınız. Bu doğal bir güvenlik ve hayatta kalma içgüdüsüdür. Daha küçük bir boşlukta hayatta kalabilirsiniz.
-Ahşap evler deprem anındaki en güvenli yapılardır. Sebebi basittir; ahşap esnektir ve depremin zorlamasıyla hareket eder. Eğer ahşap bina çökerse geniş yaşam boşlukları oluşur.
- Eğer gece yataktayken deprem olursa, basitçe yuvarlanarak yataktan düşün. Yatağın çevresinde güvenli bir boşluk oluşacaktır.
-Televizyon izlerken deprem olursa ve kolayca kapıdan veya pencereden dışarı kaçmak mümkün değilse, kanepe veya büyük bir koltuğun/sandalyenin yanında cenin pozisyonunda kıvrılarak yere uzanın..
-Bina çökerken kapı kirişlerinin altına geçen herkes ölür
-Hiçbir zaman merdivenlere gitmeyin/yönelmeyin. Merdivenler (ana binadan) farklı bir ‘frekans aralığına’ sahiptir; ana binadan bağımsız/ayrı olarak sarsılırlar. Merdivenler ve binanın geri kalanı devamlı olarak birbirlerine çarparlar, ta ki merdivenlerin yıkılışı gerçekleşene kadar.
Merdivenlere ulaşan insanlar basamaklar yüzünden yaralanırlar. Korkunç şekilde sakatlanırlar. Bina yıkılmasa dahi, merdivenlerden uzak durun. Merdivenler binanın hasar görmesi en muhtemel kısmıdır.
-Binanın dış duvarlarına yakın yerlerde durun, mümkünse dışına çıkın..
-Araç içindeyseniz dışına çıkıp,aracın yanına uzanıp veya oturarak kolaylıkla hayatta kalabilirsiniz.”

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et