12 Ekim 2011 09:07

Tartışmayı işyerlerine taşıma ve siyasete müdahale

Tartışmayı işyerlerine taşıma ve siyasete müdahale

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türk-İş’e bağlı 10 sendika tarafından oluşturulan Sendikal Güç Birliği Platformunun İzmir’de yapılan toplantısı, hem oldukça kalabalık hem de coşkulu bir toplantı olarak gerçekleşmiş. Gazetemizde dün yer alan habere göre gerek toplantıda söz alan sendika başkanları gerekse toplantıya katılan işçiler; Türk-İş’in AKP Hükümetiyle içli dışlı sendikacılığa, sert eleştiriler yönetirken, sendikaların ülkenin kaderine sahip çıkması; Kürt sorununun barışçıl çözümü başta olmak üzere ülkenin başlıca sorunlarında “taraf” olmaları gerektiğine vurgu yapmışlardır.

ORTAYA KONAN AMAÇLAR ÇOK ÖNEMLİ

Toplantıyı düzenleyen sendika başkanlarının ortaklaştığı diğer bir şey de bu 10 sendikanın girişimiyle oluşturulan bu hareketin sadece Türk-İş Genel Kurulunu hedef alan ve Türk-İş yönetimini değiştirmekle sınırlı bir amaca sahip olmadığı, Türkiye’deki geleneksel sendikacılık anlayışını değiştirmeyi amaçladıklarıdır. Sendika başkanlarının Türk-İş’e yönelik eleştirileri, bir yanıyla da kendilerini de eleştiriye dahil ederek özeleştirel ifadelerle sorunları ortaya koymaları, değerlendirmeleri, işçiler içinde de “Nasıl sendikalara ihtiyacımız var; sendikalarımız nasıl bir mücadele vermelidir?” sorusu etrafındaki arayışı teşvik edici olacaktır. Elbette söylenenler, yapılan vurgular, sendikal hareket bakımından son derece önemlidir; ortaya konan amaçlara da emekten yana olan bir kimsenin karşı çıkması söz konusu olamaz. Ancak burada çözülmesi gereken iki sorun vardır.

KONUŞULANLARIN SALONDA KALMASI TEHLİKESİ!

Bu sorunlardan birincisi; bu toplantılarda dile getirilen sendikacılık anlayışı ve sendikal bir dönüşüm için öne sürülen görüşlerin salona gelen işçiler tarafından ve salon dışında da nihayet Evrensel okuyan; Hayat TV izleyen işçilerle sınırlı kalması tehlikesidir. Oysa sendikal hareketin gücü, sendikaların çağrılarının milyonlarca (Üye olsun olmasın) işçiye ulaşması, onları talepleri etrafında birleştirmesinden gelir. Bunun yolu da tartışmaların salonlarda başlasa bile, salonlardan çıkarılıp işyerlerine, işçilerin az çok bir araya geldikleri yerler olan çay ocaklarına, işçi kahvelerine ve semtlerine taşınmasıdır. Deyim yerindeyse tartışmaların örgütlenmesi, bu tartışmalar aracılığı ile işçilerin örneğin “Nasıl bir sendikamız olmalı, nasıl bir sendikal mücadele yürütmeliyiz?” tartışması etrafında birleştirilmesi gerekir. Yani salondaki tartışmaların işçi kitleleri arasında yayılması gerekir. Burada elbette Evrensel, Hayat Televizyonu, emekten yana basının rolü olacaktır ama bugünkü koşullarda sendikaların, onların merkez, şube ve işyerindeki temsilcilerinin de son derece önemli bir işlevi olacaktır. Ve bugün bu örgütlenme için on sendikanın ve onlara katılacak başka sendikaların özel bir çaba sarf etmesi gerektiği ortadadır. Ve elbette bu 10 sendika söylediklerini örneğin Kampana Deri işçilerinin mücadelesi gibi ya da organize sanayi bölgelerindeki işten atmalar ve sendikalaşma mücadeleleri gibi işçi direnişlerine ziyaret ve demeç desteğini aşacak biçimlerle ortaya koyduğu ölçüde işçiler gözünde Türk-İş üst yönetimi ve onların temsil ettiği sendikacılıktan farklarını da göstermiş olacaklardır.

SİYASETE MÜDAHALENİN PRATİKTE OLMASI

İkinci önemli şeyse; Kürt sorunu başta olmak üzere özgürlüklerin geliştirilmesi “yeni bir anayasa” tartışması, Türkiye’nin dış politikasının Ortadoğu’da ABD’nin pis işlerini yapan bir çizgiye oturtulması, ... gibi konularda açık tutum almakla ilgili sorundur. Elbette bu konularda bu on sendikanın başkanları ve yöneticileri, sendika kongrelerinde ya da bazı toplantılarda bu konularda önemli açıklamalar yapıyorlar ancak; bunlar, çok dar çevreler tarafından duyuluyor. Bu açıklamaların, mesajların kamuoyu tarafından algılanması için bu görüşlerin yığınlara ulaşacak, hükümetin ve patronların da kulak kabartacağı bir yüksek perdeden (etkili biçimde ifade edilmiş) olması gerekir. Örneğin bugün, BDP üyesi ve yöneticilerini, BDP’li bilinen sendikacıları, belediye yöneticilerini, AKP’nin Kürt halkını yedeklemesinin engeli olarak görüp bunları (KCK üyesi oldukları iddiasıyla) tutuklama kampanyasının hedefi yapması karşısında sendikalar, sendikaların ağırlığını duyuracak bir tutum alamazlarsa, genel olarak “Kürt sorununun barışçıl çözümünden yanayız” demenin bir kıymeti harbiyesi olmaz. Ve sendikaların sadece böyle söylemiş olmasının duyulmuş olması suya yazılan yazı gibi etkisiz bir açıklama olarak kalır. Tıpkı bugün olduğu gibi!

BLOK VE KONGRE ÖRGÜTLENMESİ SENDİKALAR İÇİN DE CİDDİYE ALINMASI GEREKEN BİR SEÇENEK

Ya da ülkede, blok, “kongre örgütlenmesi” varsa; bu örgütlenme aynı zamanda, Kürt sorununun barışçıl çözümü yanı sıra emek güçlerinin de siyaset yapmasına, ülkenin demokrasi ve emek mücadelesinin birleşmesine bir dayanak teşkil etmek amacıyla ortaya çıkmışsa, mücadeleci sendika yöneticilerinin, “Hele bir yapılsın da görelim!” çizgisinde hareket etmeleri anlaşılır olamaz. Burada, sınıftan yana sendikacılardan beklenen, içine girip orda doğruyu yanlışı, olanı olacağı, olamayacağı, birlikte yapmak; olmayacaksa da bunu birlikte görmektir. Ve daha da önemlisi mücadeleci bir çizgide hareket etmeyi amaçlayan sendikalar ve sendikacılardan beklenen; emek mücadelesinin ileri cephesini temsil eden sendikacıların burada da öncü bir rol oynaması, bu hareket içinde emek mücadelesinin, sınıfın ileri kesimine damgasını vurmak için herkesten fazla çalışması, herkesten daha inisiyatifli davranması, herkesten daha fazla sahiplenmesidir. Böyle bir mücadele merkezinin inşa edilmesinde de en fazla sendikalara görev düşmektedir.

EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİNİN BİRLİĞİ İÇİN TEK SEÇENEK BU

Çünkü en azından bu günkü koşullarda AKP’nin ve arkasındaki iç ve dış şer güçlerin teslim alamayacağı ülkenin dinamik güçlerinin birleşebileceği başka bir mücadele odağı yoktur. Ve bugünkü durumda, sermaye ve hükümetin saldırılarının böylesi siyasi amaçlara bütünleştiği koşullarda, bu saldırılardan şikayet eden sendikacıların bu imkanı bir kez daha düşünmesi, bu konuda bir fikir açıklığına ulaşması elbette çok önemlidir. Kısacası, Sendikal Güç Birliği Platformunu oluşturan sendikacılar, tartıştıkları, “Bize nasıl sendikalar lazım ve nasıl bir sendikacılık yapmalıyız?” sorunun en geniş işçi yığınları arasında tartışılmasını ve siyasete müdahale etme, bu müdahaleyi de ülkenin demokrasi güçleriyle birlikte yapmanın yolunu bulmak zorundadırlar. Türkiye’nin (dünyanın da) içinden geçtiği koşullar bu iki sorunun acilen çözülmesini mücadeleci sendikacıların önüne koymuştur.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...