ÖDP-TKP-HE ve Kongre Girişimi
12 Haziran Seçimleri öncesinde Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nda birleşen siyasi parti ve çevrelerin, kitle örgütlerinin, toplumun farklı kesimlerinin temsilcilerinin, aydınların bu mücadele birliğini ortak bir platform üzerinden sürdürme çabası, bugün Kongre Girişimi’nde ifadesini bulmaktadır.
Kongre Girişimi, kendini “Halktan, ezilenden, yok sayılandan, doğadan, emekten, özgürlükten, eşitlikten, barıştan, adaletten ve demokrasiden yana olanların yeni bir toplum, insanca bir yaşam için ortak mücadele” platformu olarak tarif etmektedir.
Kongre programında bu mücadele platformunun etrafında birleştiği temel talepler; “Kürt sorununun, barışçıl demokratik ve eşit haklara dayalı çözümü”, “Türkiye’de yaşayan tüm halkların kültürlerinin ve kimliklerinin tanınması”, “toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması” için ve “emperyalizmin bölgemiz halkları başta olmak üzere, dünya halkları üzerindeki egemenlik ve baskı politikalarına, onların askerî üslerine, ekonomik, siyasi anlaşmalarına ve kurumlarına ”, “kapitalizme, emek sömürüsüne, yolsuzluk ve talana; gelir dağılımındaki uçuruma, açlık ve yoksulluğa”, “Kapitalizmin doğayı, doğal varlıkları ve yaşamı metalaştırarak sömürmesine” karşı mücadele biçiminde tarif edilmektedir.
Bugün AKP Hükümeti, Malatya-Kürecik’e kurulması planlanan NATO Radar Üssü örneğinde olduğu gibi ABD emperyalizminin Bölgesel çıkarları temelinde ülkeyi komşularıyla savaşa sürükleyebilecek yayılmacı-saldırgan bir politika izlemektedir. Kürt sorunu konusunda da giderek artan bir şekilde savaşa; askeri ve siyasi operasyonlara dayalı bir “çözüm”e yönelmekte; halklar arasında düşmanlığı kışkırtan şoven söylem ve tutumlar geliştirmektedir. Yine ‘Ulusal İstihdam Stratejisi’ adı altında başta kıdem tazminatı olmak üzere işçi ve emekçilerin tüm kazanımlarını ortadan kaldırmaya, sermaye sınıfının çıkarlarına hizmet eden esnek, güvencesiz, örgütsüz bir çalışma düzeni oluşturmaya çalışmaktadır. Kadınlara karşı şiddet başta olmak üzere ayrımcı politikalar, HES’ler ve diğer yağma projeleri ile doğal yaşamın talanı tam hız devam etmektedir.
Kongre Girişimi, temel taleplerine bakıldığında da görüleceği gibi AKP’nin emperyalizmin ve sermaye sınıfının çıkarları temelinde yaşamın farklı alanlarında dayattığı gerici politikalara, saldırılara karşı bu saldırıların hedefi konumunda bulunan halk güçlerinin mücadelelerini birleştirmesi ihtiyacı üzerinden oluşturulmaktadır.
Açıktır ki, işçi ve emekçilerin, Kürtlerin, ezilen tüm halk kesimlerinin birliğine; ortak mücadelesine kayıtsız kalınarak bırakın AKP’de somutlanan saldırı düzenini değiştirmeyi, ona karşı siyaset yapabilmek bile olanaklı değildir. Burada asgari demokratik talepler/hedefler doğrultusunda yaratılan birliğin sosyalistinden feministine, çevrecisinden Alevi’sine ve Kürt halk hareketine kadar farklı güçlerin aralarındaki siyasal/ programatik ayrımları ortadan kaldırmadığını ve zaten Kongre Girişimindeki yapıların bu ayrımlara bağlı olarak bağımsız varlıklarını koruyacağını belirtmek de gerekiyor.
Yapılan görüşmelere ve bütün çabalara rağmen ÖDP-TKP ve Halkevleri gibi kimi sol çevreler Kongre Girişimi’nin dışında kaldı. AKP’ye karşı mücadeleyi söylem ve eyleminin merkezine koyan ama buna karşı oluşturulan birliğe girmemeyi tercih eden bu çevrelerin gerekçelerini BirGün gazetesinin Kongre Girişimi ve solda birlik konusunda hazırladığı dosyadan öğrendik!
ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, bu oluşumun içinde yer almamalarını “sosyalist hareketin Kürt sorunu da dahil ülkenin temel meselelerinin emekçilerden ve ezilenlerden yana çözülebilmesine katkı sunabilmesi her şeyden bağımsız bir siyaset olarak varlığını korumasına ve güçlendirilmesine bağlıdır” sözleriyle açıklamaktadır.
TKP Genel Başkanı Erkan Baş da benzer bir şekilde bugün yapılması gerekenin “sosyalist öznelerin kendi gelişimini ve etkisini artırmaya yoğunlaşması” olduğunu söylemektedir. (Burada TKP MK Üyesi Metin Çulhaoğlu’nun dosyada yer alan değerlendirmesinde yaptığı “Kürt sorunu ‘Türkiye’nin bir numaralı sorunu’ olabilir; ancak bu bir numaralı sorunun gerçek anlamda çözümünün bir numaralı önkoşulu da Türkiye sosyalist hareketinin kendi sorunlarını çözmesidir.” belirlemesinin TKP’nin Kürt sorununa yaklaşımı bağlamında ayrı bir tartışma konusu olduğunu söylemekle yetinelim!)
Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Samut Karabulut da Kongre Girişimi’nin dışında kalmalarını “birlik çabalarının, sosyalist hareketi çekim alanına alarak, bağımsız bir emek hareketi yaratma dinamiğini gündelik siyasetin ihtiyaçlarına hapsetme riski”ne bağlamaktadır (sadece Kongre Girişimi’nin dışında kalmalarının temel gerekçesini aktardığımız bu çevrelerin değerlendirmelerinin tamamını okumak için söz konusu dosyaya bakılabilir).
Yazının sınırlarını zorlamadan bu yaklaşımların ortak yönleri üzerine şunları söylemek gerekiyor: Öncelikle bu çevreler başta Kürt sorunu olmak üzere bugün ülkede demokrasi ve emek mücadelesinin öncelikli sorunlarının çözümü için “sosyalist hareketin güçlenmesi” gerektiğini söylüyorlar ama bu sorunları için mücadele eden, ayakta olan kesimlerle de “bağımsız siyasetini korumak” adına ortak mücadele platformunda bir araya gelmiyorlar. Bu halk kitlelerinden ve yürüttükleri mücadeleden kaçarak güçlenme formülü(!)nün siyasal özneler olarak kendilerine güvensizlikten, halkın sorunlarına yanıt vermek konusunda mecalsizlikten başka bir şey olmadığı açıktır.
Dolayısıyla bu görüşlerin, söz konusu çevreler tarafından başta Kürt sorunu olmak üzere devrimci bir duruş geliştirmekte zorlandıkları sorunlardan kaçarak varlıklarını idame ettirme güdüsüyle ortaya konduğu anlaşılmaktadır. Ve işçi-emekçilerin, ezilen ulusun, demokrasi ve insanca yaşam isteyen tüm halk kesimlerinin mücadele taleplerini birleştirmek, onların ihtiyaçlarına yanıt verebilecek bir yönelim ve çaba içine girmek yerine “ben ne olacağım” kaygısıyla hareket ederek “devrimci merkez”ler haline gelmenin mümkün olmayacağını söylemek için kahin olmaya gerek yoktur!
Evrensel'i Takip Et