Görünen köy
Kapitalist sistemin giderek derinleşen krizinin önümüzdeki aylarda yaratacağı muhtemel sonuçlar dikkate alındığında, işçi sınıfı ve diğer emekçi kesimlerin hakları açısından öncekilerle kıyaslanamayacak kadar kapsamlı bir saldırı sürecinin başlarındayız. Önümüzdeki dönemde krizlerle boğuşan kapitalist devletlerin kumandayı eline alarak, daha baskıcı ve otoriter yöntemlerle “piyasa mekanizmasını” sermayenin dönemsel ihtiyaçları doğrultusunda yeniden şekillendireceğini tahmin etmek zor değil.
Sermayenin yıllardır istediği “istihdam maliyetlerini azaltma” girişimleri için ne tür adımlar atılacağı hükümet programında ve “Ulusal İstihdam Stratejisi”nde ayrıntılarıyla açıklandı. İstihdam yapısının daha esnek hale getirilmesi ve güvencesiz istihdamın yaygınlaştırılması hükümetin önümüzdeki dönem öncelikli hedeflerini oluşturuyor.
Bugüne kadar yaşanan deneyimler, önümüzdeki dönemde sendikal hak ve özgürlüklerin, örgütlü mücadelenin daha çok baskı altına alınması, taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırma uygulamalarının daha da yaygınlaşması için nasıl adımlar atılacağını tahmin etmemizi kolaylaştırıyor. Bu noktada sendikalar başta olmak üzere, bütün emek örgütlerinin, nereden ve nasıl geleceği önceden belli olan söz konusu saldırıların önüne geçebilmek için ne yapacakları ya da böyle bir gündemlerinin olup olmadığı sorusu herkesin kafasında büyük bir soru işareti olarak duruyor.
Geçmiş yıllarda hemen her konuda olduğu gibi, kriz ve yarattığı sonuçlar konusunda da “geç kalan” sendikaların bu tutumunun ne tür hak kayıplarına yol açtığı biliniyor. Son yıllarda her sendikacı, emek ve meslek örgütlerinin temsilcileri sermayenin saldırılarına karşı birleşmekten, birlikte mücadele etmek gerektiğinden bahsetse de, bu yönde atılmış somut adımlar, Türk-İş’e bağlı 10 sendikanın henüz sınırlı olan girişimlerini saymazsak, çok fazla değil. Herkes birbirinin ne yapacağını bekliyor ve ona göre tutum almaya çalışıyor.
Türkiye’de sendikal hareketin temel sorunlarının başında, özellikle kriz dönemlerinde yoğunlaşan saldırıların hedefi olan kesimler arasında birlik, dayanışma ve ortak mücadelenin zamanında sağlanamaması ve sendikaların zamanında harekete geçememesi geliyor. Sendikaların özellikle emeğe yönelik saldırılar gündemde olduğunda geç harekete geçmesi ve yetersiz kalması bu nedenle sürekli tartışma konusu yapılıyor. Bu durum, sendikaların en çok ihtiyaç duyulduğu zamanlarda saldırılara karşı hazırlıklı olmamasıyla, dolayısıyla sermayenin saldırı stratejisi karşısında ne yapacağını bilemez durumda olmasıyla da doğrudan bağlantılı. Sermayenin muhtemel saldırıları söz konusu olduğunda görünen köy kılavuz istemiyor ama sendikaların önümüzdeki dönem nasıl mücadele etmesi gerektiği konusunda bir kılavuza ihtiyaçları olduğu kesin.
Görünen o ki, son yıllarda giderek artan ve işçi sınıfının elinde kalan son haklarını geri almayı amaçlayan yeni uygulamalar, ülke siyasetinin karmaşıklığı içinde hayata geçirilmeye çalışılacak. Bu nedenle sendikaların önündeki ilk görev, sermayenin yeni saldırı stratejisine karşı emeğin örgütlü gücü olan sendikaların mücadele stratejilerini en kısa zamanda belirleyerek, zaman geçirmeden tabanın tepkilerini doğru yönde yönlendirecek ve yerellerden başlayarak ortak bir hareket yaratmak için somut adımlar atmak olmalı.
Yaşanan krizden en çok etkilenecek kesimin kimler olacağı geçmiş deneyimlerle sabit olduğuna göre, sendikal hareketin üzerindeki ölü toprağını atıp yeniden canlanmasının sağlanması için fazla zaman kalmadı. Dönemin ve hareketin ihtiyaçlarına uygun, işçi ve emekçilerin en geniş kesimlerini harekete geçirecek ve onların yüzünü yeniden örgütlü mücadeleye dönmelerini sağlayacak bir örgütlenme ve mücadele hattının oluşturulması için atılacak her adım önemsenmeli.
Sendikalar ve işçi sınıfının örgütlü mücadelesi açısından olumlu bir gelecekten bahsedeceksek, öncelikle geçmişte yapılan hatalardan gerekli dersleri çıkarmak ve içinde bulunulan dönemin ve mücadelenin ihtiyaçlarına uygun sendikal politikalar geliştirmek gerekiyor. Bu durum, önümüzdeki dönem karşı karşıya kılınacak yeni saldırı dalgası karşısına daha örgütlü, daha güçlü ve daha kararlı çıkmak açısından ayrı bir önem taşıyor.
Evrensel'i Takip Et