04 Ağustos 2011 10:25

Toplusözleşme isteniyorsa!

Toplusözleşme isteniyorsa!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), toplusözleşme taleplerini içeren “TİS Taslağı”nı Sağlık Bakanlığına sundu. SES, bu başvuruyu yaparken Ankara, İstanbul ve Adana’da “Toplu görüşme değil toplusözleşme yapmak istediklerini” de basın açıklamalarıyla duyurdu.
Elbette SES böyle yaparak doğrusunu yapmıştır. Ancak hükümetin bu çağrısının muhatabı sadece SES değil. Tersine kamu emekçileri içinde örgütlü, üye sayıları bir milyonu bulan üç büyük konfederasyon var: Memur-Sen, Kamu-Sen ve KESK! Ve öncelikle bu üç konfederasyonun bir tutum ortaya koyması gerekirdi.
Dahası bu üç konfederasyona bağlı 30 dolayında sendika var ve bunların da, çok büyük çoğunluğunun, hükümetin “toplu görüşme” çağrısı karşısında ne dediğini bırakalım kamuoyunu kendi üyeleri de biliyor değil.
Burada, “Tutum ortaya koymak” derken elbette; “Biz toplu görüşme değil toplusözleşme istiyoruz” demiş olmak kastedilmiyor elbette. Kimse artık tersini söylemiyor, söyleyemez. Burada esas olan hükümet tavrında ısrar ederse “Ne yapılacağı”, “Nasıl bir mücadele hattına girileceği”dir.
Eğer bundan, “Hükümet toplu görüşmede ısrar ederse biz de katılmayız” tutumunda üç konfederasyon birleşirse, bu tutum bir başlangıç olarak anlaşılırdır. Ama bu tavır, üç konfederasyon ve bağlı sendikaların ortak tavrı olduğu ölçüde anlamlıdır. Aksi halde geçmiş yıllarda benzerleri yaşandığı gibi, diğer iki konfederasyon görüşmeleri sürdürürken KESK’in masaya oturmaması biçiminde olursa açıktır ki bu tutum, gerçekçi bir mücadele yolu olarak görülemediği gibi tam da hükümetin istediği tutumdur.
Eğer üç konfederasyon ortak bir tavır olarak, “toplu görüşmeyi reddediyor ve toplantılara katılmıyoruz” tavrını alabilirse; böyle bir ortak tavrın bir sonraki adımı, talepleri ortaya koyarak (SES kendi taleplerini sıralamış), tüm kamu emekçilerinin birleşik eylemini örgütlemektir. Yani, “toplusözleşme masasını” sokağa kurup, hükümet masanın öbür ucuna gelip oturana kadar mücadeleyi sürdürmektir.
Ne var ki ne üç konfederasyon ve bağlı sendikaların ortak bir girişimi olarak ne de birer birer konfederasyonlar açısından böyle bir ortak tutumun alametleri görülmemektedir. Tersine görünen tablo; biraz ırın kırından sonra, sendikacıların kendi aralarında suçlu aramaya koyulması, bir itiş kakışa girip tam da hükümetin beklediği kaos ortamı içinde bir dönemi daha geçirmek biçimindedir.
Elbette ki, eğer konfederasyon yönetimleri ve sendika yönetimleri isterse bu durumun hızla değişmesinin koşulları vardır. Hükümetin kamu emekçilerinin kazanılmış haklarına yönelik saldırıları, geçim zorlukları, çalışma koşullarının her geçen gün ağırlaştırılması, idarenin hak-huhuk tanımaz uygulamaları tam da bir toplu sözleşmeyle zaptı rapt altına alınabilecek uygulamalardır. Ve bu taleplerle harekete geçecek konfederasyonların tabandan destek bulmaması olası değildir.
Burada eksik olan konfederasyonların ortaklaşması ve sendikaların tabanda, ortak eylem için girişimlerinin olmamasıdır.
Böyle bir girişim olmadan da bir eylem çizgisi tartışması; “şu eylem ileri, bu eylem geri” gibi tartışmalara girmek de yersizdir. Çünkü ortak girişim başlatılabilirse görülecektir ki kamu emekçileri en ileri eylemlere de başvuracaklar hatta sendika yöneticilerinin önceden akıllarından geçemeyen ilerilikte mücadeleler gündeme gelebilecektir. Geçmişte kamu emekçilerinin “başarılı” diye anılan eylemleri de böyle olmuştur. En son, kamu emekçilerinin 25 Kasım 2009 grevinde bunun küçük bir örneği yaşanmıştır ve mücadele en mücadeleci sendikacıların bile ön görülerini aşan bir çizgiye ulaşmıştır. Çünkü aklın yolu, kazanmanın imkanının ciddi bir mücadeleden geçeceğini kamu emekçilerine gösterecektir. Ancak bunun için öncelikle “Ben o sendikayla eylem yapmam, onlar bizi geri çeker”, “Onlar gerici devlet güdümlü” gibi “devrimci”, “solcu” saplantıları bir yana bırakarak gerçek devrimci tutum olan yığınların harekete geçmesi için mücadelenin örgütlenmesi ve yürünecek yolun belirlenmesinde yığınlar içinde tartışan bir tutumun benimsenmesi son derece belirleyicidir.
SES’in, Bakanlığa sunduğu talepler içinde yer alan “Toplusözleşme ve grev hakkının kullanılmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır” talebinin yerine gelmesinin ön şartı bu talebin yığınlar içinde yaygınlaşması ve fiilen kazınılmasıdır. Bu yüzden de TİS mücadelesi ve bu mücadelenin taleplerini elde etmek için eylem çizgisinin tartışılmasının en geniş yığınlar içinde yapılması kamu emekçiler kitlesinin birleşmiş, örgütlü bir emekçi kitlesi olması ve sendikalarının da gerçek sendikalar olmasının da en gerçekçi yolu olduğunu unutmamalıyız.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...