Yüzümüzde bir yer var. Kara duygularımızı da ak duygularımızı da sezdirdiğimiz ya da sezdirmekten kaçınarak gizlediğimiz bir yer. Kimisi için dudağının kenarındaki müstehzi bir kıvrım, kimisi için kirpiğinin gölgesinin düştüğü yer, kimisi için kıvrımların arasındaki en muteber çizgi, kimisi için bir tik, kimisi için sağa kaykılan bir mimik…
2013’ü tarihi yapan bütün olgu ve olayların 2014’e damgasını vuracak olay ve olgular olarak varlığını sürdürmektedir. Yani, giden yıl gelen yılın nasıl olacağının habercisi oldu.Yıl sonunda gündeme yolsuzluk operasyonu olarak düşen siyasi krizin deprem sarsıntısındaki etkileri devam ediyor. Tabii ki bu çatışmalar AKP içerisindeki koalisyonların çatışması olmaktan çoktan çıktı ve bir bütün olarak memleketi hatta dış politikayı etkisi alan bir siyasi krize dönüşmüş durumda. Çatışmanın tarafları buradan güçlenerek çıkma hesabıyla siyasette, hukukta, bürokraside, ahlakta sınır tanımadan karşılıklı hamleler yapılageliyor...
“Kitaplar yalnız kralların adını yazar” der Bertolt Brecht, kimse demese de biz biliriz ki en son da kadınların adını yazar. Listenin sonundaki isimleri bile hâlâ tehdit gelir bazı modern kralların kulağına. Mısırlı kadın lider Doria Shafik’in adının 2013-2014 eğitim yılı kitaplarından çıkarılması gibi itinayla silinirler, tarihi peşlerinden sürükledikleri halde tarih kitaplarının bir köşesine atılmış yerlerinden...
Lambası yanmadığı için taciz mi kol geziyor karanlık sokağımızda; uyuşturucu satışı sokak aralarına, okul önlerine kadar mı indi; sağlık ocağına gitmek için bile araca mı binmemiz, bir de bunun için para bulmamız mı gerekiyor; çocuğumuzu bırakabileceğimiz kreş mi yok mahallemizde, işyerimizde; yap boz tahtasına dönmüş eğitim sistemi çocuklarımızın gelişimini mi baltalıyor; engelliysek, çocuğumuz engelliyse sokağa çıkmak bile başlı başına bir çile anlamına mı geliyor… Neyse en can yakıcı sorunumuz, neyse beni, seni rahatsız eden uygulama/uygulamasızlık yan yana gelip konuştuğumuzda çözümü de buluruz, talebimizi de oluşturur, hedefimizi de belirler, mücadele de ederiz.
17 Aralık operasyonu diye adlandırılan, bakanlarının çocuklarının ve yakın çevrelerinin de içerisinde yer aldığı yolsuzluklarla ilgili tartışmalar sürüyor. Yolsuzluklarla ilgili olan birçok belgeler savcıların elinde olmasına rağmen operasyonların yapılmasına izin verilmezken, operasyon yapan savcı ve polislerin görevden alındığı günleri yaşıyoruz. AKP Hükümeti bu yolsuzlukları ortaya çıkartmak yerine kendi iktidarını koruyacak yasal düzenlemeler yapmaya devam ediyor. Tüm yaşanan bu gelişmeleri Bursa Osmangazi’ye bağlı Panayır mahallesinde yaşayan kadınlara sorduk.
İstanbul'un rutubetli binalarının güneş görmeyen zemin katlarında genç kadınlar dinledikleri arabesk şarkılarla ısıtmaya çalışıyorlar yüreklerini. Biri, gönlünde karşı makinede çalışan esmeri büyütür, diğeri mesaisini hesaplarken çocuğa ne götürsem diye düşünür.
Bu yaşıma geldim (27), annemden halama, komşumdan bakkalıma bitmedi gitti şu terane: “Çalıyor ama hizmet ediyor Allah için”, “Çalıyor ama bilmem kim gelse hepimiz türban takmak zorunda kalacağız”, “Çalıyor ama öbürü de darbeci”. Yani ben size “Çalıyor ama …” diyeyim, boşluğu kime oy veriyorsanız ona göre doldurun. Artık şu gerçeği ortaya koyalım: Bizim memlekette hırsızlar ikiye ayrılır, çalışkan hırsızlar ve tembel hırsızlar. Çalışkan hırsızlar da kendi içinde ikiye ayrılır: “şeriatçı” çalışkan hırsızlar ve “darbeci” çalışkan hırsızlar. 800 küsur yıl geçti, Nasreddin Hoca’nın sorusuna cevap veren yok: Yahu kardeşim, hırsızın hiç mi suçu yok?
Doğduğu anda kocaman bir dünyaya savunmasız gelen bebek için annesi onun her şeyidir. Bebek dünyayı ve kendini annesi ile kurduğu ilişki aracılığı ile tanır, güvenir, sever, ait hisseder; kişiliğinin gelişimi büyük oranda bu ilişkiye bağlıdır. Annesi ile kurduğu ilişki güvenli, sıcak, sevgi dolu ise dünya güvenlidir. Anne ile kurduğu ilişki güvensiz ise anne-bebek çeşitli nedenlerle ayrı kaldılarsa (hastalık gibi fiziksel nedenlere bağlı olabilir ya da anne depresyondadır, bebekle duygusal ilişki kuramıyordur) bebek için dünya güvensiz bir yerdir. Çünkü dünyayı simgeleyen anne ona gereksinim duyduğu ilgiyi, şefkati, yakınlığı göstermiyor, çocuk için hayati önemi olan anne-çocuk bağını onunla paylaşmıyordur.
Y.D. artık haberlerine bakmaya korktuğumuz Siirt’te intihara sürüklenen kadınlardan yalnızca biri. Z.A. 4 aylık hamileydi ve ölmeye niyeti yoktu. Muhtemelen “tahrik” indirimi alacak olan tartıştığı eşi tarafından çocuğuyla birlikte öldürüldü. Mübarek Turan ise henüz doğum yapmıştı ve 4 yaşında bir kızı vardı. Muhtemelen “cinnet geçirdi” gerekçesiyle en az cezayla sıyrılacak olan eşi yaşamını elinden aldı.
Çözüm sürecinin konuşulduğu bugünlerde, bölge insanı savaşın nedeni ve sonuçlarını hala büyük bedellerle ödemeye devam ediyor. Operasyonlar durdu, çatışmalı ortam yok, insanlar ölmüyor, bu sevindirici bir durum. Ancak bununla birlikte savaşın etkileri, devlet eliyle oluşturulan asimilasyon politikası hala devam ediyor.
Daha birkaç gün önce yine bir çocuk istismarı olayı ile karşı karşıya kaldık Dersim’de. Öğrenci servisi şoförü ve aynı zamanda korucu olan Hamit Polat, 12 yaşında bir kız çocuğunu taciz etti. Yaşanan bu son olay, gözlerimizi Dersim’in tarihine, devletin asimilasyon politikalarına, yatılı bölge okulları ve taşımalı eğitimin sorunlarına çevirdi.
Sanki bizimle aynı havayı, aynı ortamı soluyan karakterler sıradan insanlar olmaktan çıkarılmış, gerçeklik duygusu yok olmuş... Sanki bazı yerlerde bazı kötü insanlar var. İşte bu kötü anne babalar kızlarını çocuk yaşta evlendiriyorlar.
“Bizler bu ülkenin yarısıyız, mahallemizi de kendimizi de biz yöneteceğiz” diyen Adıyamanlı kadınlar, kadın muhtar adayı Serpil Korkmaz’la sokak sokak, ev ev, kapı kapı çalışmaya karar verdi.
İzmir’de kentini yönetmeye HDP’den aday olmuş kadınlarla bir araya geldik ve yerel seçimlere dair sohbet ettik. Kadınların belediyelerden talepleri, toplumsal cinsiyet rolleri, belediyelerdeki toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi birçok konu hakkında konuştuğumuz sohbetimizde en çok yakınılan konu, kadınların eve hapsolmak zorunda kaldıkları, sosyalleşemedikleri ve bu nedenle de ne siyasette ne de başka bir alanda söz sahibi olamamalarıydı.
Ben eşimden iki yıl önce boşandım ve boşanma ile küçük çocuğumuzun velayetinin de mahkeme bana verdi. Eski eşim bugüne kadar çocuğumu ne aradı ne de sordu. Geçtiğimiz ay ortaya çıkarak çocukla görüşmek istediğini söyledi. Birkaç hafta görüştüler ama çocuğum bir daha gitmek istemediğini söyledi. Biraz sıkıştırınca babasının kendisine kötü davrandığını birkaç kez vurduğunu söyledi. Ben artık eski eşimin çocuğumu görmesini istemiyorum. Bunun için ne yapmalıyım?
“Bıktık artık tedirgin yaşamaktan. Kadın derneğimiz var, gençlerimiz bir şeyler yapmak istiyor, halk meclisi var... Birlikte mücadele edelim, çocuklarımız da biz kadınlar da sokağa rahat çıkalım” diyor Esenyalılı kadınlar...
Hayatları fabrikada geçmiş işçi kadınlarla Zorlu Tekstil önündeyiz. Gençliklerini, hayallerini, heyecanlarını fabrikada bırakmış, patronun işine gelmeyince kapının önüne konulmuş kadınlar. 10 dakikada yemek yemeye zorlanan, 16 saatten fazla çalışan kadınlar fabrikada geçen hayatlarını fabrika önünde direnerek değiştiriyorlar şimdi.
İsmi, nerede yaşadığı, nereden geldiği, kaç yaşında olduğu önemli değil. Ama içimizden, içinizden biri. Bir kış gününde sadece ayağında terlikleri, elinde oğlunun sıcacık ve küçücük eli, aklında onlarca kaygı ile sokağa çıkmasının üzerinden beş yıldan fazla zaman geçmiş. Bu beş yıl ve öncesi, şiddetin kadınların ve çocukların hayatına getirebileceği her türlü zorluğu yaşatmış onlara da. Şimdi ise çocukları ile birlikte yaşadığı ve şiddetin her türlüsünü uzak tutmaya çalıştığı bir evi var. Dört yıldır aynı işte çalışıyor. Ama gelecek kaygısı hepimizde olduğu gibi onda da devam ediyor. Bu nedenle durmuyor. Güvenceli bir iş, güvenli bir gelecek için kendi işyerinde ve başka işyerlerindeki işçilerle birlikte mücadele ediyor şimdilerde. Biz ona Hayat diyelim bu nedenle.
Kapitalist kriz ve Türkiye…
Şaşkın ördek
İki kupalı amatör
Fatih Polat, Suriyeli Nura'ya konuk oldu | Kafesteki kuş, camdaki bayrak ve bir göçmen
Hazırlayan: Fatih Polat
Doğu Afrika ülkesi Cibuti açıklarında 77 göçmenin bulunduğu teknenin alabora olması sonucu en az 28 kişinin kayıp olduğu, 16 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.
İstanbul ve Ankara'da gazetecilere dönük operasyonda 9 gazeteci gözaltına alındı. 24 saat avukat görüş yasağı kararı ve gazetecilerin gözaltına alınmasına itiraz edildi.
AKP eski milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın koruma ve yakınları tarafından eşi ve 2 oğlu katledildiği için adalet mücadelesi veren Şenyaşar hakkında "cumhurbaşkanına hakaret" iddiasıyla dava açıldı.
Bugün yüz binlerce çocuk, bayramı çalışarak geçirdi. Milli Eğitim Bakanlığının, çocukları çocuk bayramında bile çalıştıran projesi olan MESEM'in sitesinde 23 Nisan kutlandı.
Stêrk TV ve Medya Haber TV'nin Belçika'daki stüdyolarına polis baskını gerçekleştirildi.
2022 yılında "cezaevinde kalamaz raporu" verildikten sonra tahliye edilen 81 yaşındaki Makbule Özer yeniden tutuklandı. Alzaymır hastası Özer'e resmi tercüman atanmadan rapor verildiği ortaya çıktı.
ABD'nin New York kentindeki Columbia Üniversitesi öğrencilerinin Gazze için başlattığı oturma eylemi diğer üniversitelere de yayıldı.
DEM Parti Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu Dilovası’nda halkı tedirgin eden, kaçak atık deposunu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki’ye sordu.
Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanlığına eski Ensar Vakfı Muğla Şube Başkanı Prof. Dr. Osman Raşit Işık atandı. Eğitim Sen, atamaya tepki gösterdi.
AKP’li Menemen Belediye Başkanı Aydın Pehlivan, 31 Mart seçimlerinin ardından işten atma ve sürgünlere başladı.
Buca Belediyesi temizlik, fen işleri, park ve bahçeler işçileri olmak üzere tüm çalışanların ücret, fazla mesai ücretleri ve gıda kartı ödemelerinde yaşanan sorunlara işçiler tepkili.
TED Aliağa Koleji’nde veliler hakları için örgütlenme mücadelesi veren öğretmenlere destek verdi.
Smyrna’dan İzmir’e Kentin Gündemi'nde mücadeleci işçilerle 1 Mayıs'a nasıl hazırlandıklarını ve taleplerini konuştuk.
Miray Madencilik A.Ş.’ye ait “Termal Turizm Amaçlı Jeotermal Kaynak Arama Sondaj” projesi bilirkişi raporunda kamu yararı olmadığı çevresindeki tarımsal faaliyete zarar vereceği belirtildi.