Bu fabrika bir başka, adı “bebek fabrikası”. Bizden yüzlerce kilometre uzakta kurulu bu fabrikada “bebek” yapılıyor. Hayır, oyuncak bebek değil, canlı kanlı bebekler… Zengin batılıların, 28 bin dolar ödeyerek, yoksul Hintli kadınları “taşıyıcı anne” olarak kiraladıkları bir fabrika-hastaneden bahsediyoruz. Yoksulluğun ve sömürünün vardığı boyutu düşünebiliyor musunuz?
Alışık değiliz böyle diziler izlemeye. Malum Saraylı saltanatlı, en Osmanlıcısından senaryolar ya da entrikalı, yasak aşklı dizilere mahkum edilince karşımıza çıkan küçücük bir örnek gözlerimizin parıldamasına, yayınlanacağı günü-saati bir biçimde izleyebileceğimiz kıvama getirmeye yetiyor. Çayı koyduk mu, yanında da kekimiz varsa değmeyin keyfimize.İlk bölümde belki çok anlaşılmıyor hikayenin esası nedir, ne değildir. 4 kadın var. Hepsinin ayrı hayatları, dertleri var. Ama buluştukları bir yer var, işte orası her görüş gününde mesken tuttukları hapishane koridorları. Öğretmen olan Gülay kocası için gider o görüş günlerine. Gebedir üstelik ve yanıbaşındayken tanıyamadığı kocasının gerçek yüzüne, o hapishane duvarlarıyla birlikte çarpacaktır. Her kadın gibi güvenini diri tutmak istiyor Gülay. Yardımcı olmaya çalışıyor ona. Komiser Mehmet ile sevdiği adamı kurtarmanın planlarını yapıyor hatta.
Kadınların çalışma yaşamında köklü değişikler getirecek bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Bu bol makyajlı düzenlemeyle esas olarak yapılmak istenen, doğurganlık oranını artırmak ve kadınların istihdama katılımını geçici ve güvencesiz işlerle sürdürmek. Bu düzenleme, kadının asli görevini çocuk bakımı üzerinden yeniden tanımlıyor. Bu da kadınların istihdamla bağının iyice zayıflayacağı anlamına geliyor. İşgücü piyasalarında kadının konumunu yedek iş gücü ve ev ekonomisinin “ek” geliri olarak meşrulaştıran, kadını eşe ve aileye daha fazla bağımlı hale getirecek bu istihdam politikası tam da kadının özgür ve güçlü bir birey olma hakkını da ihlal ediyor.
Başbakanın 30 Eylül 2013 tarihindeki coşkulu seslenişi ve ardından açıkladığı demokratikleşme paketinin başlıkları hakkında söylenecek çok şey var. Ancak yerimiz başbakanın uzun teşekkür listesi hakkında söylenebileceklere bile yetmez! O ki, 3. seçim zaferi konuşması bile bu söylevin yanında sönük ve içeriksiz kalır! Başbakan; iri sözlerle, yiğitlik edebiyatıyla, şanlı demokrasi tarihi coşkularıyla, “kahrolsun 27 Mayıs, o ceberrut darbe nasıl bir anayasa yapmıştı ki, biz hala onun izlerini silmeye çalışıyoruz” dokundurmalarıyla, muhalefete lanet, millete şikayet, dinleyene eziyet söylevinde nihayet sadede geldiğinde artık nefesler tutulmuş, herkes “aç aç aç!” diye demokratikleşme paketinin açılması için sabrının son kırıntılarını zorluyordu.
Elbette herkesi çağırmadım. Yıllardır her yaptığım iyiliğe bir kulp takmaktan başka becerisi olmayan kişileri, “kadınların yaşamını kolaylaştırmanın püf noktaları” paketini açarken, evime çağırmamı bekleyemezsiniz. Hem özene bezene hazırladığım börekleri, kurabiyeleri yiyecekler, hem de paketime bin bir laf edecekler. Yağma Hasanın böreği. Ben de o göz var mı? (Hemen elime ikram tabaklarını alıp öndeki birkaç kişiye uzattım)
Aylardır bekliyoruz, konu komşu bayram temizliğinde gibiyiz, ne varsa içimizde atıyoruz ortaya. “Ay aman sakınalım” diyoruz, nazar falan değer nemize gerek! Akşamdan aldık haberi, paketi sabaha patlatacakmış başbakan, hadi hayırlısı. Ben işçiyim, kendim için sendikal yasaklar kalksın istiyorum, karşı komşum emeklilik maaşından şikâyetçi, bizim bakkal vergilerden, devasa alış veriş merkezlerinin onları yutmasından muzdarip, mahallemizin güzel kızı üniversite burslarında, yurt ücretlerinde ileri demokrasi bekliyor, arkadaşımız çocuğunun ismini Kürtçe koymuş da kabul etmemişler, çocuğuna istediği ismi vermek için paketi bekliyor. Herkes derdine bir çözüm bekliyor.
Menemen Egekent 2 semtinde kadınların çabasıyla kadın ve çocuk merkezi açıldı. Menemen Belediyesi ile görüşüp taleplerini ileten kadınlar belediye başkanı Tahir Şahin’in de destek vermesiyle mahallede özel kreş olarak kullanılan binayı kurdukları kadın kooperatifinin merkezi yaparak, burayı Menemen Kadın ve Çocuk Merkezi olarak çalıştırmaya başladılar.
Dergimizin eylül sayısında Esenyalı mahallesinde bir kadın derneği kurma girişimimiz olduğunu paylaşmıştık sizlerle. Evet, derneğimizi kurduk ve başladık çalışmalara hızla. Çok heyecanlıyız. Neler yaptığımızı sizlerle yine dergimiz aracılığıyla paylaşmak istiyoruz.
Mamak’ta liselerde kadına yönelik şiddet anketi yapıldı. Anket sonuçları arasında çarpıcı bilgiler var. Sokakta, otobüste kimi zaman sözlü kimi zaman ise fiziksel tacizlere uğrayan genç kadınların sayısı yüzde 85’lere varıyor.
Sürekli değişen eğitim sistemiyle çocukların geleceği ile adeta oynanırken, diğer yandan bu durumun yarattığı sorunların yükü de annelerin sırtına yükleniyor. Okullar ya imam hatibe çevriliyor ya da okul dönüşümleri kapsamında öğrenciler ikamet ettikleri yerlere bakılmaksızın başka okullara gönderiliyorlar. Kartal’daki Zekeriya Güçer ve Yavuz Sultan Selim İlköğretim Okulu da bu sorunun yaşandığı yerlerden. Her iki okula da gittiğimizde gördük ki, velilerin büyük bir çoğunluğu kadınlardan oluşuyor ve bir süredir çocuklarının okul derdi ile uğraşıyorlar.
Bu fotoğrafta gördüğünüz kare, bir okulun duvarından. Kasımpaşa’dan “Usta” diye anılan Başbakan Erdoğan’ın mahallesinden. Geçtiğimiz yıllarda adı Kaptanpaşa İlköğretim Okulu olan okul bugün Kaptanpaşa İmam Hatip Ortaokulu oldu.
26 yaşında! Hayata tam da başlayacak yaşta, geleceğe umutla değil de umutsuzlukla bakmakla başladı her şey. Eğitim alırken, okurken her şey çok farklıydı. Arkamızda ailemiz, bizi destekleyenler vardı. İlkokul ardından ortaokul 8 yıl ve lise 4 yıl ardından 4 yıl da üniversite eğitimi...
Eylül geldi… İlk ders zil çaldı… Ataması yapılan “şanslı” eğitimci arkadaşlarımız yeni görev yerlerine ulaştılar ve yeni görevin heyecanı içindenler. Onlara yeni hayatlarında başarılar diliyorum. Bizler, yani ataması yapılmayan öğretmenler, “umutlarımızı” önümüzdeki temmuza bıraktık.
Düşünün ki iş yerinizden çıkmışsınız, 10 saattir havadaki ipliği solumanın ya da önünüzdeki makinenin gürültüsünün ya da müdürün ipe sapa gelmez azarlamalarının yorgunluğu var üzerinizde. Velev ki öğrencisiniz, sabahın ilk ışıklarıyla çıktığınız evinize günün son ışıklarıyla geri dönmektesiniz. Zaten evinizden uzak çalışmak ya da okumak yeteri bir yük, bir de belediye otobüsünde oturacak yer var mı yok mu, onu hayal etmektesiniz. Heyecanla beklediğiniz otobüs gelmiş…
Hükümet kadınların istihdama katılımını artırmak için teşvik reklamları yapıyor, işveren örgütleri “o zaman kadın çalıştırmayız” diye pazarlık yolunu açıyor, sonra bakıyoruz hoop anlaşıveriyorlar. Kadınların çalışabilmesinin kolaylaştırılacağı iddiaları ise, kadınların yaşam deneyimlerinde tuzla buz oluyor. Kadın işçilerin mevcut haklarının bile korunmadığı, korunmak istenmediği bir çalışma düzeni. İşte bu yüzden, hangi kadını dinleseniz bir haksızlık hikayesine çıkıyor yolunuz. Bir haksızlık, aynı zamanda elbette bir direnme ve dayanışma hikayesi…
Fokker Elmo fabrikası İzmir Ege Serbest Bölgesinde faaliyet gösteriyor. Savaş uçaklarının kablolarını üreten fabrika Hollanda merkezli. Kanada ve Çin’de de fabrikası var. İki yıl önce 120 işçi kapasitesiyle üretim yapan fabrikada bugün 220 işçi çalışıyor. Serbest Bölge içerisinde yeni fabrika inşaatının bitmesiyle de kapasitesini daha da arttırmayı düşünüyor.
Güvencesiz, düşük ücretli, ağır çalışma koşullarından söz ediyoruz nicedir. En çok da kadın işçiler bu koşulların çarkları arasında örseleniyor. Özellikle de 16 saate varan 10 saatin altına da pek düşmeyen çalışma saatleriyle vardiyalı çalışıyorlarsa. Bursa’da farklı fabrikalarda çalışan kadınlara, vardiyalı çalışma sisteminden nasıl etkilendiklerini sorduk.
Vatan millet ıstakoz
Istakozun faturası!
Çocuklar ve gençler kime emanet?
Köy Enstitüsü farkı, şehre ve geleneğe uymazlığı: Hümanist, yararcı, bütüncül köy rehberi
AB, İran’a karşı Türkiye’ye rol verme peşinde
Fatih Polat, Suriyeli Nura'ya konuk oldu | Kafesteki kuş, camdaki bayrak ve bir göçmen
Hazırlayan: Fatih Polat
Tokat'ın Sulusaray ilçesinde 5.6 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Deprem nedeniyle, 191 konutta, 84 ahırda ve 7 camide hasar meydana geldi.
İliç faciasından 66 gün sonra liç yığını altında araç içerisinde bir işçinin cansız bedeni bulundu. Bulunan cansız bedenin işçi Adnan Keklik’e ait olduğu tahmin ediliyor.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un ailesiyle özel uçakla Mardin seyahati kamuoyunda tartışma yarattı.
DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş’in 2022 yılında yetki aldığı Mersen’de işçiler greve çıktı.
ABD basını, İsrail'in İran'a misilleme saldırısı başlattığını duyururken, İran basını da İsfahan kentinde havaalanı yakınında patlamalar olduğunu açıkladı.
Istakoz, gelir uçurumuna yol açan iktidar politikaları sonucu zenginleşmenin sembolü haline gelirken, iktidar yenecek ıstakozların faturasını geniş halk kesimlerine ödettirmeye devam edecek.
"Biz işçiler yoksulluk cenderesinde yaşamaya çalışırken zevk-i sefa yaşam sürdürenlere buradan sesleniyorum. Sizin de saltanatınız sona erecek, döner koltuklardan kalkacaksınız."
Yatırım arayışındaki Erdoğan yönetimi bir yandan ABD-AB ile ilişkileri iyileştirmeye çalışırken, öte yandan İsrail’le süren ticareti nedeniyle düşen içerideki desteğini onarmaya çalışıyor.
Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...
Sağlık-İş Denizli İl Temsilcisi Zeki Kılıç, eşitsizliklere, adaletsizliklere karşı 1 Mayıs’ta da mücadeleyi sürdüreceklerini dile getirdi.
Dalaman’da yangından kurtulan ormanlık alan ihaleyle satıldı. Yangını atlatan 5000 kızılçam ağacı odun üretimi için kesilecek!
Kültürpark Platformu, fuarların Kültürpark'ta düzenlenmesiyle ilgili yaptığı açıklamada, "Kültürpark’ı yok edecek faaliyetler hız kesmedi" ifadeleri yer aldı.
Aydın'da kermeste yedikleri tavuk pilav nedeniyle zehirlendikleri tahmin edilen 32 öğrenci tedavi altına alındı.
Foça Tarih ve Doğa Platformu, Foça Belediyesi Ali İlçan Sosyal Tesisleri’nde yılın ilk genel toplantısını düzenledi.
Geçtiğimiz günlerde darbedilerek gözaltına alınan 13 Lezita işçisi ve 3 sendikacı, bir gün boyunca gözaltında tutulmalarının akabinde savcılık tarafından mahkemeye sevk edilmeden serbest bırakıldı.