15 Aralık 2014 00:52

Kafamda Bir Tuhaflık

Orhan Pamuk yeni romanı Kafamda Bir Tuhaflık’ta aslen boza satıcısı Mevlut Karataş’ın hayatını anlatsa da, 1969-2012 yılları arasına yayılan bir değişimin öyküsünü anlatır esasında.

Paylaş

Kahraman ÇAYIRLI
İstanbul

Orhan Pamuk yeni romanı Kafamda Bir Tuhaflık’ta aslen boza satıcısı Mevlut Karataş’ın hayatını anlatsa da, 1969-2012 yılları arasına yayılan bir değişimin öyküsünü anlatır esasında. Yazarın oldukça detaylı ve akıcı üslubu ile İstanbul’un dönüşümüdür gerçek özne. Arkaplanda köyden kente doğru yaşanan göçün toplumsal psikolojisini de başarıyla aktarır. Ki Pamuk’un yeni romanının en önemli güçlerinden biri bu.

Hep bir müzeci hassasiyetiyle, özünde başkarakter Mevlut’un büyüme, büyükşehre uyum gösterme öyküsünü anlatan roman, 1971 darbesi veya 12 Eylül gibi önemli siyasi gelişmelerin şehre ve insanlara etkilerini de ıskalamıyor. Bazen ansiklopedik bir tada bürünen Kafamda Bir Tuhaflık, aslında bir göç sosyolojisi ve siyasi tarih kitabı gibi de ilerliyor. 1970lerin “milliyetçi – solcu” ikiliğiyle şekillenen ortamını da ilerleyen onyılların kendine mahsus siyasi ve ekonomik iklimlerini de romanın ardında takip ediyorsunuz.

Orhan Pamuk farklı romanlarında denediği edebi tekniklerin neredeyse tamamını yeni romanında bir araya getiriyor.

Romanın en önemli başarılarından biri de, Mevlut, dondurma, yoğurt, boza, nohutlu pilav satıcılığı; büfe müdürlüğü, otopark bekçiliği veya elektrik tahsildarlığı yaparken bu bambaşka dünyaları, ekonomik düzenleri aynı güçle anlatabilmesi. Mevlut’un köpek korkusu ya da baba oluşu gibi görece daha duygusal konularda da Orhan Pamuk, anlatıyla olan mesafesini ayarlıyor. Çok sürükleyici, renkli bir melodram izliyor gibi oluyorsunuz Kafamda Bir Tuhaflık’ı okudukça.   

ESKİ DEFTERLERLE KARŞILAŞMAK

Yazar, İstanbul’un değişimini peyderpey tüm detaylarıyla öyle yediriyor ki romanın akışına; kentin yaklaşık kırk yıl içinde geçirdiği dönüşümü çok net takip ediyorsunuz.

Gazeteci Uğur Mumcu’nun bombayla öldürülüşü, Sivas’ta yaşanan Madımak katliamı, 17 Ağustos depremi, bavul ticareti yapan Ukraynalı kadınlar veya Afrika’dan gelen göçmenler... Pamuk hiçbir detayı atlamıyor. Mekanlar, muhitler, mahalleler, semtler değişiyor ama yazar bu çok farklı ortamları aynı etkiyle sunuyor okura.  Kafamda Bir Tuhaflık, farklı karakterlerin ağızlarından ilerledikçe, 70lerin, 80lerin, 90ların ve 2000lerin ilk onyılının siyasal ve sosyolojik atmosferinin metnin temeline inşa edildiğini fark ettikçe katman katman açılan bir roman. Orhan Pamuk’un Cevdet Bey ve Oğulları, Sessiz Ev veya Yeni Hayat gibi 80li yıllarda yayımlanan romanlarını, Kara Kitap ve Benim Adım Kırmızı gibi 90larda yayımlanan romanlarından yazılışları bakımından daha çok önemserim.. Kafamda Bir Tuhaflık’ı okurken de yazarın 80lerde yayımlanan romanları Sessiz Ev ve Yeni Hayat’ı çok yakınlarda hissettim. O keyfi, o masumiyeti sezdim. Eski defterlerle karşılaşmak gibi.

ÖNCEKİ HABER

Aktivist atletin varlığını koruyan önemi

SONRAKİ HABER

Yaşasın İsyan

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa