14 Aralık 2014 04:49

Efsaneye veda

Alex artık Fenerbahçe’nin eski bir futbolcusu değil, Fenerbahçe’nin kendisi, bir parçası. Son maçında sahada dalgalanan yarısı Coritiba, yarısı Fenerbahçe’ye ait bayrak, Alex’in kalbinin de yansıması. Kalbinin hali böyle olunca, Alex’in vedasının ağlatması da normal. İlginç olan için kalbi bu kadar açıkken, taraflı tarafsız herkesi üzmüş olması

Paylaş

Emre GÜRKAYNAK

Flamengo Stadı’nın hemen dışında, dünya futbolunun en önemli isimlerinden Zico’nun heykeli vardır. Alex de Souza belki bir Zico değil ama tıpkı onun gibi Brezilyalı.
Brezilyalı, üstüne de yetenekli olunca, insanın kaderinin yaratıcı olmasına gerek kalmıyor. Alex’inki de yaratıcılıktan uzaktı kendisinin aksine. 1977’de, aynı isimli takımının formasını giyerek kariyerine sessiz sedasız başlayacağı şehir Coritiba’da doğdu Alex.
Kaderine yaratıcı değil dedik ya, yeteneği keşfedildi mi yolu da çizilmişti. Coritiba’da kariyerine başlayan Alex, iki sezon sonra büyük balık Palmeiras’a gitti. Buradaki performansıyla milli takım kapılarını aralamış ve ülkesinde dönemin en iyileri arasına adını koymuştu. Bunun için mücadele ettiği isimler de boş değildi. Rivaldo, Romario, Ronaldo’ydu Alex’in rakipleri. Kısa süre sonra, kendisine başarıyı getiren Palmeiras’tan ayrılıp Flamengo’ya geçti kahramanımız. Zico’nun efsaneleştiği takımda performansı düşünce, atlama tahtası Palmeiras’tı yeniden rota. Sonra Cruzeiro ve tekrar aktarma durağı yeşil-beyazlılar.
Boca Juniors’un müzesinde Diego Maradona’nın, ezeli rakip River Plate’inkinde ise Matias Almeyda’nın heykelleri vardır. Alex belki ne bir Maradona ne de bir Almeyda’dır ama Güney Amerikalı kıtadaşları gibi İtalya’ya düşmüştür yolu.

PARMA MACERASI

Zıplama tahtası Palmeiras’ı son kez kullanırken, daha uzağı hedeflemiştir Alex ve çoğu Brezilyalı gibi Avrupa’yı tatma zamanı gelmiştir onun için de. Zaman gelmesine gelmiştir ama eski kıtaya seyahati sonrası Alex’in ağzında kalan tat biraz acı olmuştur. Şimdilerde içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için el değiştiren Parma, o zamanlar Avrupa’da saygın bir konumdadır. Birkaç sezon önce Buffon, Crespo, Veron, Thuram, Fabio Cannavaro gibi isimlerin oluşturduğu kadro korunamamış, Alex de yeni dönemin yıldızlarından biri olması için alınmıştır. Ama istenen olmaz. O günleri, “Parma’ya gittiğimde kafa olarak hazırdım ama bazı anlaşmazlıklar nedeniyle oynayamadım” diyerek hatırlayan Alex’in yıldızı birkaç hafta önce Türkiye’den adeta kovulan Cesare Prandelli’yle barışmaz, geleceğin “Büyük Kaptan”ı, beş maçın ardından ülkesine geri döner.
Botafogo Stadı’nın hemen dışında Dünya Kupası kaldırmış topçulardan Jairzinho’nun heykeli vardır. Alex, belki bir Jairzinho değildir ama tıpkı onun gibi Cruzeiro’da oynamıştır.
Jairzinho, Copa Libertadores’in, Cruzeiro’nun müzesine konmasında pay sahibi olsa da Alex’in dönemi bir başkadır. Parma dönüşü soluğu burada alan maestro, sezonun üç kupayla tamamlanmasında önemli rol oynar. Üstelik lig şampiyonluğu rekor puanla elde edilmiştir. Daha sonra yolunun kilometrelerce ötede kesişeceği Edu Dracena, Deivid, Felipe Melo gibi isimlerin yanı sıra Avrupa futbolunda etkili aktörler olacak Luisao, Maicon, Cris’i barındıran kadroyla ulaşılan başarı, Alex’e bir de hediye getirecektir sürpriz olmayan.
Vasco da Gama’nın stadının önünde Romario’nun, Emirates Stadı’nın önünde Thierry Henry’nin, Amsterdam’daki Olimpiyat Stadı’nın önünde ise Johan Cruyff’un heykeli vardır. Alex belki bir Romario, Henry veya Cruyff değildir ama bu isimler gibi milli takımı adına önemli işler yapmıştır.

MİLLİ TAKIMA VEDA

1999’da Amerika Kupası kazanan ‘Seleçao’nun bir parçası olan Alex, 2004’te bu sefer milli takıma kaptanlık ederek kıtanın en büyüğü olur. Cruzeiro’nun hediyesi 2004’teki bu milli takım biletidir işte. Ancak Alex, iki Copa America şerefi arasında 2002 Dünya Kupası’nı ıskalamıştır ve bu ıska kariyer yap-bozunun en önemli parçalarından birinin kaybolmasına yol açacaktır. 2002 Dünya Kupası’na Scolari’nin turnuva yakınken fikrini değiştirmesi üzerine katılamaz, daha sonraysa bu fırsat kapısını çalmak üzere mahallesine pek uğramaz. 2005’te gelen Konfederasyonlar Kupası, Alex’in milli takıma vedası olacaktır.
Dünyanın en meşhur futbol mabetlerinden Maracana’nın dışına Pele heykeli yapılması planlanıyor. Şimdilerde zor zamanlar geçiren efsanenin altısı ülke sınırlarında biri ise Hindistan’da yedi heykeli daha var. Alex belki bir Pele değil ama onunla aynı numaranın adamı. Tıpkı Pele gibi 10 numaralardan.

10 NUMARA VE ALEX

Aslında baştan 20 numaralardandır Alex. Brezilya’da hem kulüplerinde, hem de milli takımda 10’a alışkındır ama yeni durağı Fenerbahçe olmuştur. 10 numara, kulübün evladı Tuncay’dayken, o da 20’ye kalmıştır. O dönem Alex’ten daha isimli olan Ariel Ortega, büyük umutlara geldiği sarı-lacivertli takımdan yalnızca birkaç iyi anıyla ayrılmış, bunun sonucunda taraftar Alex’e çok umut bağlamamıştır. Özgeçmişindeki kısa Avrupa macerası da Alex’in İstanbul’daki ilk aylarında işleri kolaylaştırmamıştır.
Zaten ilk geldiğinde Alex de, seneler sonra giderken bu şehri nasıl bırakacağından habersizdir. Türkiye’de verdiği ilk röportajda, Fenerbahçe için, “Takımdan hiç haberim yoktu. Açık konuşmak gerekirse gelmeden önce çok az şey biliyordum. Köklü bir kulüp olduğunu duymuştum ama sadece bu” ifadelerini kullanarak diğer yabancılardan çok da farklı olmadığını göstermiştir.
Ama çok değil 10 yıl sonra, hem sahada hem de dışında yaptıklarıyla, kulübün kendisi, bir parçası olacaktı.
Christoph Daum’la birlikte ilk senesinden takımın vazgeçilmezlerinden olan Brezilyalı, ligde çıktığı 31 maçta 24 gol 16 asist yaparak hem ilk senesinde takımı şampiyonluğa taşıdı hem de taraftarın gönlünde taht kurdu.

3 BİNİNCİ GOL

Kurduğu taht, Fenerbahçe’nin oyun sisteminin de en kilit noktasında duruyordu aynı zamanda. Fenerbahçe, artık taktik açıdan bir arayışta değildi. 4-4-1-1 resmi diziliş olmuş, Alex de forvetin arkasında sanatını icra etmişti uzun seneler. Futbolu gibi işler de iyiye gitmişti hem. Alex; kaptan, gol kralı, yeniden şampiyon olurken; kulüp tarihinin 3 bininci golünü atarak müzede bir köşe sahibi, varlığıyla kulübün resmi sitesine Portekizce konmasına sebep, posteriyle birçok çocuğun odasının en değerli parçası haline gelmişti.
Ama masal değildi onun da hayatı. Aykut Kocaman’ın takımın başına geçmesi Alex’in de durumunu değiştirdi. Fenerbahçe efsanelerinden Kocaman, hızlı kanat oyuncularıyla 4-3-3 oynatmayı istiyor, bu durum da Alex’i kulübeye gönderiyordu. Ortada haklı-haksız yoktu, yeni bir sistem vardı sadece. Bağış Erten, o günlerde yazdığı bir yazıda Alex’ten Santillana olur mu diye soruyordu. Alex, Real Madrid’in efsane ismi gibi yedeğe çekilip, son dakikalarda maçın kaderiyle oynamak üzere sahaya girer miydi yani. Olmadı, yollar ayrıldı.
Türkiye’de alışılanın aksine, Alex sessiz sedasız gitmedi. Birçok taraftar onu yolcu etmeye gitmiş, gidemeyenler de iyi dileklerini yollamıştı. Rakip taraftarların bile bir parçası eksik kalmıştı Alex gidince.
Alex kariyeri kitap olsa, yazması en zor olacak, en çok emek isteyecek bölümü beklenmedik bir şekilde kapatıveriyordu.

ALEX YOĞURTÇU’YU LEFTER’LE PAYLAŞIYOR

Dünyanın çeşitli yerlerinde, Sir Stanley Matthews, Bobby Charlton, Enzo Francescoli, Romario, Berti Vogts, Ferenc Puskas, Hugo Sanchez, Ruud Gullit, Lev Yashin, Bobby Moore’un heykelleri vardır. Alex bu isimler gibi değil belki zira öyle olmaya ihtiyacı da yok. ‘Bir Alex’ çünkü. Herkes biliyor, Alex’in heykeli Yoğurtçu Parkı’nı  Lefter’le paylaşıyor.
Ancak mesele heykel değil. Alex’in en çok eleştirildiği konuyu, “Koşan oyuncu pek düşünmez, düşünen oyuncu pek koşmaz” diyerek aydınlatan Soctates’in -ki Alex de biraz Socrates’tir; biri sahada diğeri gerçekte doktordur- heykeli yoktur mesela. Mesele heykelin yaşayıp, yaşamadığı. Ve Alex, Fenerbahçe’den ayrılışından iki yıl sonra, futbola başladığı kulüp Coritiba’nın formasıyla, kariyerinde son kez sahaya çıkarken heykelinin, bronzdan ibaret olmadığı anlaşılıyor.
O veda ederken, büyüklerinden Lefter’i dinlenmiş olan futbolseverler, gelecek nesillere Alex’i anlatacağını biliyor. Bazıları Alex’in teknik direktör olarak Fenerbahçe’ye döneceğinden emin, bazıları ise Saraçoğlu tozunu yutmuş Felipe’nin, babasının izinden gitmesini bekliyor. Çoğu ise bir gülüşüyle sevindiren, gidişiyle çok üzen bu adama, Fenerbahçe’nin resmi sitesinden iki cümleyle veda edilmesine sinirli.

ALEX OLMADAN FUTBOL BİRAZ DAHA EKSİK

Çünkü Alex artık Fenerbahçe’nin eski bir futbolcusu değil, Fenerbahçe’nin kendisi, bir parçası. Son maçında sahada dalgalanan yarısı Coritiba, yarısı Fenerbahçe’ye ait bayrak, Alex’in kalbinin de yansıması. Kalbinin hali böyle olunca, Alex’in vedasının ağlatması da normal. İlginç olan için kalbi bu kadar açıkken, taraflı tarafsız herkesi üzmüş olması.
Son maçına çıkmadan önce, veda mesajında, “Teşekkürler futbol” diyor Alex. Şimdi beklenen futbolun ona teşekkür etmesi. İki satır veya daha fazla. Çünkü futbol ona borçlu. Herkes biliyor, Alex olmadan futbol biraz daha eksik.

ÖNCEKİ HABER

Gülerek

SONRAKİ HABER

MLKP'li Sibel Bulut, Kobanê'de yaşamını yitirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...