16 Temmuz 2011 10:31

Fethiye Davası izlenimleri

“Fethiye Davası” ismi hafızalarımıza kazındı. Kadınların mücadelesiyle açılmış bir dava olmasının yanı sıra, her adımda kadınların birlikteliğinin ne kadar önemli olduğunun da göstergesi oldu adeta. Genç bir kadın, yaşadığı toplu tecavüzü hatırlamaya başladığı andan itibaren mücadele etmeye karar verdi, susmay

Fethiye Davası izlenimleri
Paylaş
Berivan Koç / Nilgün Yelpaze


14 EKİMDE SAAT 14.00’TE

Sıcaklık neredeyse 40 dereceye varıyor, öğlen saatlerinden itibaren yakıcı güneşin altında, yanlarında getirdikleri şemsiyelerin altındaki bir lokmacık gölgede, avazları çıktığı kadar bağırıyor kadınlar: Tecavüze Karşı Susmak, Suça Ortak Olmaktır!

Memlekette her gün 5 kadın korkunç cinayetlere kurban edilirken; onlarca, yüzlerce kadın uğradığı şiddetle tek başına mücadele etmeye çalışırken; doğru düzgün bir koruma mekanizmasından söz edilemezken; Fethiye Davası’nın sadece bir tek kadının davası olamayacağını söylüyorlar. Dört duruşmadır farklı şehirlerden, kimi zaman aralarında para toplayarak, kimi zaman sendikalardan yardım talep ederek, işlerini güçlerini bırakıp geldikleri Fethiye’de yaşayanlara, esnafa ve hatta “Adliyeyi kadınlardan korumakla görevlendirilmiş” polislere bir şeyler anlatmışlar. En azından artık hepsi biliyor ki Fethiye Davası’na gelecek kadınlar; renkli pankartları, davulları, ıslıkları ve sloganlarıyla…
Kadınlar dışarıda beklerken duruşma sonlanıyor. Heyecanla kapıya yöneliyorlar, ama yine “tutuklama kararı” çıkmıyor. Dava erteleniyor; bir sonraki buluşma 14 Ekim 2011 tarihinde, saat 14.00’te.

KADINLAR BİRBİRİNE GÜÇ VERİYOR

Davanın takipçilerine sorduk. Onları buraya getiren, içeriye seslerini duyurmak için bu sıcakta hiçbir yere ayrılmadan adliye önünde bekleten neydi?
Medine Yiğit, Emek Partisi üyesi bir kadın. Ankara’dan gelmiş davaya. Daha önce arkadaşlarının takip ettiği davaya kendisinin de gelmesi gerektiğini düşünmüş. Bu davanın üstünün kapanmaması çok önemli ona göre. Ancak, bunun için kadınların daha çok katılması gerekiyor bu sürece. “Bu sadece tecavüze uğrayan kadın arkadaşımız için değil, bizim için de önemli. Davaya gelirken bile yolda düşünüyor insan, neden diye… İnsanın kendini değiştirmesi için bile çok önemli.”

Eğitim Sen üyesi Aliye Dülger “Artık Fethiye deyince aklıma tatil beldesinden çok bu dava geliyor. Bu pek çok kadın için geçerli” diyor. Mücadeleler sonucu açılmış bir dava olmasını, kadınların bu davada birbirlerine güç vermesini önemsiyor. “Bütün alanlarda ilk harcanacak kesim kadınlar olarak görülüyor. Buna artık bir son vermek için bizim daha mücadeleci olmamız gerekiyor” diyor. Daha önce de katılmış Fethiye Adliyesi önündeki nöbete Aliye Dülger, bundan sonra da devam edecek gelmeye.

Sosyalist Kadın Meclisi Sözcüsü Birsen Kaya ikinci duruşmada sanık avukatlarının “Kadının sosyalist bir partiye üye olmasını” bir suç unsuru gibi gösterdiğini hatırlatıyor: “Hem cinsiyetinize hem de siyasi kimliğinize saldırıda bulunuyorlar. Bu devlet, bu sistem kadının özgürlüğünü tanımıyor. Bu sebeple bu mahkemeyi kendi mahkememiz olarak görüyoruz ve destekçisi, takipçisi olduğumuzu söylüyoruz.”

Ayşe Paşalı davasını örnek vererek başlıyor Kadınlarla Dayanışma Vakfı Üyesi Sinem Göçmener, neden bu davayı takip ettiğini anlatmaya: “Bu tür cinayet ve tecavüz davalarında kadınların dışarıda oluşturduğu baskı, sonuca müdahil olmamızı sağlıyor. Kadının üzerinde sistematik bir baskı var. Buna karşı kadın hareketi cinayet ve tecavüz olayını ciddi olarak gündemine aldı ve bu şiddetin çözülmesi için hepimiz bir yerinden tutacağız” diyor.


HİLAL YAĞIZ: SESİNİZ İÇERİYE GİDECEK

Bu yazıyı Fethiye’den yazıyorum size, “Ağır Ceza Mahkemesi” duruşma salonunda tecavüzcüler yargılanırken, ve bu yargılama gazetecilerden gizli olarak yürütülürken yazıyorum. Bir yandan da pencereden, pankartlar ve dövizleriyle onlarca öfkeli kadını izliyorum. Türkülerle sesleniyor kadınlar adalete, seslerini hep birlikte türkülerle duyurmaya çalışıyor. Duruşma salonunun hemen dışında  “tecavüzcünün” eşi olduğunu söyleyen bir kadınla birlikte bekliyoruz. Gözüm takılıyor ha bire kadına. Geri çekiyorum. Eşinin suçsuz olduğunu söyleyen kadın da, tecavüz suçuyla yargılanan adamlar da kendilerinden emin ve rahatlar. Aklım almıyor bu rahatlığı, bu “olağanlığı”. Nasıl ört bas edilmeye çalışılıyor bu küçücük sahil kasabasında yaşananlar! Türkiye’nin dört bir yanından kadınlar adliye önüne yürürken kornalarla destek verenleri, iş yerlerinin kapısını açan esnafı, kadınlara gelip ne oluyor diye soran Fethiyeli kadınların yüzünde oluşan hayreti düşünüyorum sonra. “Olağan değil” deyip bir nefes alıyorum. Kadınlar tecavüz sanıklarının avukatlığını yapan Muğla Barosu Başkanı Mustafa İlker Gürkan’ın istifa etmesini istiyorlar. Tecavüzcülerin yargılanmasını ve artık davadan tutuklama kararının çıkmasını istiyorlar. Ben bu yazıyı hayretler içinde yazarken pencerenin önünde, Ünzile şarkısını söylüyor güzel sesli, güzel yürekli kadınlardan biri. İçimi ısıtıyor sesi. Kadınlar bu davaya müdahiller, mücadeleleriyle, şarkılarıyla, birlik oluşlarıya müdahiller. Kapının önünde bekleyen kadınlar. Korkmayın, sesiniz içeriye gidecek!   


DEVRİM AVCI: DAVA SONUÇLANANA KADAR

İstanbul’dan yola çıkan bir grup kadın, bugün de Fethiye’de Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen kadınlarla buluşup, Fethiye Adliyesini inlettiler. Sıcaktan sokaklarda kimsenin bulunmadığı Fethiye’de adliyenin sokağı, kadınların sloganlarıyla daha da ısındı desek yeridir. Çok fazla eylemlere tanık olmayan Fethiye Adliyesi davanın olduğu günler yoğun bir hareketlilik içinde. Hem  kadınlar hem de ilçede görevli polisler için. Kadınların böyle bir davayı sahipleniyor olmaları onlar için alışılmadık bir durum çünkü. Bu duruşmada yaşananlar da bize adaletin “erkek”liğini bir kez daha gösterdi. Sanıkların tutuklanma taleplerinin yine reddedilmesi, mağdur kadının özel hayatının ayrıntılı incelenmek istenmesi, arkadaşlarının dinlenmesinin istenmesi gibi talepler tepkiyle karşılandı. Burada yargılanan müvekkilimiz değil, sanık sandalyesinde oturanlardır diyerek avukatlar yine isyan ettiler.
Bu davanın katılanları sadece duruşma salonundaki mağdur kadının avukatları değil. Adliye önünde duruşma süresince sokakta bekleyen, Fethiye’ye gelemediği halde aklı, kalbi burada, acaba davanın sonucu ne oldu diyerek endişe ile bekleyen bütün kadınlar. Bu davanın sonucu bize, kadının örgütlü mücadelesinin sonucunu da gösterecek. 16 Ocak tarihinden itibaren buraya gelen kadınlar, bundan böyle daha da kalabalık gelecekler 14 Ekimdeki ve daha sonraki duruşmaya. Zira kadınların hiç biri kendilerine kibarca yöneltilen, bir daha duruşma esnasında eylem yapmasınlar uyarısına boyun eğecek cinste değiller.   


SENDİKALAR DA MÜDAHİL OLMAK İSTİYOR

KESK, davanın görülmeye başladığı günden beri Eski Başkan Döndü Taka Çınar’ın da müdahilliğiyle davayı izlemişti. Farklı sendikalardan yöneticiler de davayı izlemek üzere Fethiye’de bulunuyorlardı. KESK Kadın Sekreteri Canan Çalağan ve SES Hukuk Sekreteri Aslıhan Han da, davaya müdahil olmak için bu duruşmada dilekçe verdiler ancak müdahillik talepleri reddedildi. Davaya hukuken müdahil olamasalar da, fiilen müdahil olduklarını belirten Canan Çalağan “Mahkeme heyeti talebimizi reddetti. Ama bu bizim davayı takip etmemizin önünde engel değil” diyor. Kadınların yaşadığı her türlü şiddete karşı asıl çözümün örgütlülükten geçtiğini söyleyen Çalağan, birlikte mücadele çağrısı yapıyor.
Aslıhan Han ise demokrasi ve özgürlükler mücadelesinin odağında yer alan kadınları ilgilendiren her konunun sendikaları da ilgilendirdiğini ifade ediyor: “Biz sadece Fethiye Davası için değil, farklı alanlarda farklı sonuçlarla karşılaşan başka kadın arkadaşlarımıza ilişkin de böyle bir görev üstlendik. Burada mağdurun yanında olmak için değil, hakkımızı aramak için bulunuyoruz. Müdahil kabul edilmesek de takipçi olacağız. Tüm şube, temsilcilik, üyelerimizi duyarlı olmaya çağıracağız”.


ESNAFTAN VE HALKTAN DESTEK

Adliye civarında küçük kafeler, lokantalar var. Farklı şehirlerden otobüslerle adliyeye gelen kadınların ilk uğradığı yer buralar. Masaların üstünde yiyecek içecekten çok kartonlar, renkli kalemler var döviz yazmak için. “Dikkat” diyor çay getiren esnaf kadınlardan biri “Dökülmesin yazıların üstüne”.

Zehra Cesaret, o esnaf kadınlardan biri. “Ciddiye alınmasını istiyorum bu davanın” diyor, “Hiçbir şey için değilse, insan olarak, vicdanlı bir insan olarak karşı çıkıyorum bu olaya.” “Bu suçu işleyenlerin aileleri önemli kişiler olunca rahatça işin içinden sıyrılıyorlar. Kadın ne yaşamış, hayatı ne olmuş, kimsenin umurunda olmuyor” diyor Esnaf Erdoğan Ekiz. Fethiyeli kadınlar kendilerini biraz da ev sahibi gibi hissediyor. Duruşmanın görüleceği gün erken kalkıp geliyorlar adliyenin önüne. Burada 1.5 yıldır yaşayan Müzisyen İnci Burcu Öner, kadınlar duruşmanın sonucunu beklerken coşku dinmesin diye şarkılar söylüyor durmadan. Muğla’ya 4 yıl önce yerleşen Berrin Güven, televizyondan duymuş olayı. “Nasıl haberimiz olmadı? Daha önceden destek olurduk arkadaşımıza...” diye düşünmüş. Bu davada adaletin sağlanmasının Fethiye halkı için de çok önemli olduğunu, bu yüzden Fethiye halkının daha fazla destek vermesi gerektiğini söylüyor. 40 derece sıcağın altında yavaş yavaş yorulma emareleri görünmeye başladığında bir bakıyoruz soğuk su dağıtılıyor kadınlara. Sular, 10 yıldır Fethiye’de yaşayan Turan Karageç’ten. Daha önceki duruşmalardan haberi olmamış, bu duruşma öncesinde öğrenmiş neden kadınların akın akın adliyenin önüne geldiğini. “Aslında Fethiye’de çok yaşanıyor tecavüz olayları. İnsanlar seslerini çıkaramı-yorlar. Oysa kimse sessiz kalmamalı” diyor.


ADLİ TIP RAPORU SOMUT DELİL SAYILMIYOR

Kadınlar tecavüzcü çetenin tutuklu yargılanmasını talep ederken mahkeme heyeti olayın üzerinden geçen süre sebebiyle yeterli delilin elde edilemediğini, bu sebeple tutuklama yapılamayacağını söylüyor. Oysa adli tıptan alınmış bir rapor var. “Peki bu yeterli değil mi?​” diye soruyoruz davanın avukatlarına. Tecavüz mağduru kadının avukatları Gülümser Uğurlu ve Funda Ekin verilen travma raporlarının belirleyici delil olarak görülmesi gerektiğini söylüyor. Ekin, “Telefon görüşmeleri, doktor raporları, adli tıpın vermiş olduğu rapor; bunlar müvekkilimizin ifadeleriyle paralellik göstermesine rağmen delil olarak sayılmıyor. Sperm ya da darbe bulunmasına gerek yok. Burada en önemli rapor verilen psikolojik rapordur” diyor.

Davayı izleyen kadınlardan Cemre Baytok da raporların yeterli delil kabul edilmemesine isyan ediyor. “Tecavüz mağduru kadının Mor Çatı’dan psikolojik yardım aldığına dair belgesi var. Jinekoloji ve psikiyatri raporlarına rağmen delil yeterliliği yok deniyor. Mahkeme delil olarak somut kanıtlar istiyor, kadının beyanını görmezden geliyor. Küçük bir yerde kamu görevlilerinin de içinde olduğu bir olay var. Bu davada toplumun tecavüze bakışını görebiliyoruz. Kadının yaşadıklarından daha somut bir delil aranabilir mi?​” diye soruyor. (KIRKYAMA)

ÖNCEKİ HABER

‘HES Anadolu’yu insansızlaştırma projesidir’

SONRAKİ HABER

Barışın sesi kesilmesin

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...