06 Aralık 2014 00:51

Masa tozundan sahne tozuna bir hayat…

21. Altın Koza ve 5. Malatya Uluslararası Film Festivalleri’nde birçok ödüle layık görülen Toz Ruhu filmi Gezici Festival kapsamında ilk kez Ankara seyircisiyle buluştu. Nesimi Yetik’in ilk uzun metraj filmi olan ve gündelikçi bir adamın ilginç kişiliğini ve yaşam öyküsünü anlatan Toz Ruhu’nu kendisinden dinledik.

Paylaş

Elif Ekin SALTIK
Ankara

Arabesk tutkunu gündelikçi Metin. Şarkıcı olma hayalleriyle İstanbul’a gelmiş, gündelikçi olmuş; ancak yaşamından gayet memnun bir karakter perdede. Kendi küçük dünyasında mutlu, mesut yaşayıp giderken askerlik yapan yeğeni Ümit’in ve aynı evde çalıştıkları iş arkadaşı Suzan’ın evine konuk olmasıyla biraz hareketlenir yaşamı. Onlar gidince hayatı eski haline dönecektir ama şarkıcılık yarışmasına çağrılması bir farkındalık yaratır hayatında.
‘Toz Ruhu’. Metin’in gündelikçi olmasıyla hem tuz ruhu çağrışımı beliriyor zihnimizde hem de tozun ruhu gibi algılıyoruz bu söz öbeğini. Bir nevi aşk da olabilir bu. Yönetmen Nesimi Yetik ‘Annem Sinema Öğreniyor’ isimli keyifle izlenen kısa filminden sonra Toz Ruhu ile sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. Yönetmenin, bu ilk uzun metraj filmi 21. Adana Altın Koza Film Festivali’nde ‘En iyi Erkek Oyuncu’ ve ‘En İyi Film’ ödüllerinin; 5. Malatya Film Festivali’nde de ‘En İyi Film’, ‘En İyi Yönetmen’ ve ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödüllerinin sahibi oldu. Gezici Festival kapsamında Ankara’da ilk gösterimini yapan Toz Ruhu’nu bir de Nesimi Yetik’ten dinledik.

Metin belki mesleğinden de kaynaklı takıntılı bir karakter. Düzenli, titiz ve aynı zamanda arabesk tutkunu. Metin’i nereden bulup çıkardınız?
Metin karakteri bizim komşumuzdu. Ankara’da okurken taşındığımız apartmanda bir adamla karşılaştık. Renkli, uyumlu gömlekleri; belinde radyosu; arabesk kasetleri; posterleri var. Biz bu adamı gözlemlemeye başladık. O ara başka bir filmin senaryosunu yazıyorduk. Adam çok enteresan. Biz hayatın sıkıntıları ile boğuşuyoruz, senaryo yazmakla boğuşuyoruz; ama o çok mutlu. Gece on ikide işinden geliyor. Radyosu çalıyor. Böyle bir adam var karşımızda. Bunu senaryolaştırmak Betül’ün (Betül Esener/Yapımcı, Senarist) fikriydi. ‘Bunun filmini yapalım biz’ dedi. Bizim kıskandığımız bir şey vardı aslında. Bu adam gündelikçi, her gün temizliğe gidiyor, aynı zamanda da mutlu bir yaşam sürüyor. Metin’in neşesinin kaynağı ne? Bu sorunun cevabını bulabilmiş değiliz hâlâ. Bu filmde de bir cevap yok aslında. Yaklaşık iki yıl boyunca onu gözlemledik. İki yılın sonunda onunla ilgili bir kısa film yaptık ve oturup bu filmin senaryosunu yazmaya başladık. Filmde gördüğünüz karakter ondan esinlenildi, bütününe baktığımızda ise farklı bir senaryo. Hayatına giren karakterler Avni, Suzan, Ümit, Neslihan bütünüyle kurmaca. Onlar bizim senaryoda yazdığımız şeyler.

‘GERÇEK METİN FİLMİ İZLEMEK İSTEMEDİ’

Gerçekteki Metin’in filmden haberi var mı? Filmde Metin’i oynatmayı düşündünüz mü?
Evet, var. Filmi izlemesi için çok kez davet ettik, gelmedi. İşlerim var uygun zamanım yok dedi hep. Metin (Gerçekte de adı Metin Kırıkoğlu) filmde oynamadı, oynamak da istemedi. Biz profesyonel bir oyuncuyla çalıştık. Ve aslında bu da filmin gerektirdiği bir şeydi. Çünkü belgesel yapmak istemiyorduk biz. Böyle bir yerden çıktı film. Bu adam tek başına bir dünya kurmuş ve orada mutlu. Bu adamın mutluluğu nasıl bozulur? Bir şekilde bozulur. Hayatına birileri girer, o kabuğun kırıldığı noktada bozulur gibi bir fikirle çıktık yola aslında.

Filme başlamadan “İlk kısa filmim burada Gezici Festival’de gösterildi. İlk uzun metraj filmim de Ankara’da Gezici Festival aracılığıyla seyirci karşısında” dediniz. Ankara’nın özel bir yeri, sebebi var mı?
 Ankara Üniversitesi Tiyatro Bölümü mezunuyum. Uzun yıllar Ankara’da kaldım. Betül de Ankaralı. Ailesi hâlâ burada. Kısa filmi Ankara’da çekmiştim, Gezici Festival’de gösterilmişti. Böyle bir bağımız olmuştu Ankara’yla.

‘SEYİRCİYE FESTİVALLER ARACILIĞIYLA ULAŞABİLİYORUZ’

Gezici Festival’e ilişkin neler diyeceksiniz?
Çok mutluyuz burada olduğumuz için. Özellikle vizyondan önce filmi Ankara’da göstermek bizi çok mutlu etti. Son dönemde sanatla ilgili yaşanan baskılar da ortada. Sinema yapmaktan, sanat yapmaktan vazgeçmemek gerekiyor zaten.
Bizim seyirci ile buluşma olanağımız festivaller aracılığıyla oluyor ayrıca.
Vizyon olanağımız çok kısıtlı. Çok az salon bulabiliyoruz. O yüzden festivaller olmasa birçok şehre gidemeyeceğiz, seyirciyle buluşamayacağız. Gezici Festival kapsamında Eskişehir’e de Sinop’a da gideceğiz. Seyirciyle bire bir ilişki kurmak
çok güzel bir şey.

ÖNCEKİ HABER

Tribünler sahaya iniyor

SONRAKİ HABER

Batı’nın Filistin’i tanıması kaçınılmaz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...