02 Aralık 2014 00:54

Siyah öfke sınıfsal öfke

Ferguson’da son yıllarda siyah nüfusun ağırlık kazanmasıyla birlikte, varlıklı beyazlar şehri terk etmeye başlamış ve iyi okulların akreditasyonunun kaldırılması bu duruma eşlik etmiş... Kentte siyahlar çoğunlukta olsa da, bazı üyeleri ırkçı Ku Klux Klan üyesi olan polis teşkilatının tamamına yakını beyaz.

Paylaş

Çağlar KARACA
Boston

Micheal Brown adlı siyah bir gencin, 9 Ağustos’ta polis tarafından vurulmasının ardından, geçen hafta jüri, vuran polisin yargılanmasına gerek olmadığına karar verdi. Kararın ardından olayın yaşandığı Ferguson şehri karıştı, siyahlar ve beyaz olmayan diğer kesimlerin başı çektiği ezilenlerin öfkesi bir türlü tam olarak yatıştırılamıyor. Diğer bazı şehirlerde destek eylemleri yapılırken, Ferguson’daki protestolar sırasında zaman zaman yağma ve kundaklama olayları da gerçekleşti. Ana akım medya, kendisinden bekleneceği üzere iki taktik izliyor: Birincisi, şiddet olaylarını protestoların temel dinamiğini örtmek üzere kullanarak, sessiz sakin televizyonunu izleyen Amerikalının mülkiyet ve can güvenliği korkusuna oynuyor. İkincisi, sükunet çağrısı yaparak olayı kriminal bir vakanın aydınlatılmasına indirgemeye çalışıyor ki, bunun ardında, kararın tekrar ele alınabileceği ümidini yayarak, adalet çağrısında bulunanları oyalama düşüncesi yatıyor.

ŞAİBELİ AKLAMA KARARI

Jürinin Mike’ı vuran Polis Darren Wilson’ın aklamasına giden yolda birçok şaibe bulunuyor. Bu tür kararlar genellikle bir günde alınırken, ilgili olayın üç aylık dönemde toplamda 25 gün görüşülmesi, savcının polise yönelik bir suçlamada bulunmak bir yana, vurulan gencin kanındaki marihuanayı gündeme getirmesi olağan dışı durumlar olarak değerlendiriliyor.  Sonradan açığa çıkan en ciddi skandal ise, savcının asistanları tarafından jüriyi yanıltacak bir belgenin sunulması. İlgili belgede, 1979 tarihinde kabul edilerek, kaçan bir zanlının polis tarafından vurulmasını suç olmaktan çıkaran, aslında sonradan anayasaya aykırı görülerek iptal edilmiş olan bir yasa maddesi yer alıyor. Micheal Brown da vurulmadan önce polisten kaçtığı için, bu hamle jüriyi doğrudan etkileyebilecek nitelikte.

KAFASINA 4 KURŞUN SIKILMIŞ

Mike’ın öncelikle soygun ihbarıyla durdurulduğu, sonrasında ise böyle bir ihbar olmadığı bizzat polis teşkilatı tarafından açıklandı. Gencin o sırada silahsız olması ve biri kafasına olmak üzere dört kurşunla öldürülmesi öfke uyandırdı. Bu ve benzeri birçok cinayette, polisin hangi noktadan sonra zanlıyı tehdit olarak görebileceği öldürmenin meşruiyeti çerçevesinde tartışılıyor. Bazı yorumlarda, geçen sene toplamda 79 polisin çeşitli olaylarda öldürülmüş olması madalyonun diğer yüzü olarak takdim ediliyor. Sadede gelirsek, buradaki durum suça karışan ya da karıştığı iddia edilenlerle kolluk güçleri arasındaki düşük yoğunluklu bir savaşın hukukunun tartışılmaya açılmış olması.

SINIFSAL ÖFKE

ABD bugün, ülke nüfusuna oranla dünyadaki en kalabalık mahkum sayısıyla, itaatkar yurttaş-toplum-dışı suçlu ikilemini sosyal bir yarılma şeklinde yaşıyor. Toplumun geneline bakıldığında, hırsızlık mülk sahibi kesimde ve onların eğitimli üst düzey çalışanlarında ‘beyaz-yakalı suç’ denen, dolandırıcılık şeklinde ortaya çıkıyor. Ve tahmin edilebileceği gibi, hukuk sistemi bu suçlara karşı çok daha hoşgörülü. Finans-kapitalin işleyişi içinde hile yapmak sistem-içi, dükkan soygunculuğu ve kapkaç ise mülkiyete yönelik adi bir saldırı olarak görüldüğünden herhalde. Diğer yandan, toplumsal bir dönüşümü amaçlayan itaatsizlik bilindiği gibi son yıllarda Wall Street işgaliyle tetiklenen “Occupy!” hareketiyle doğdu. Birçok kez tespiti yapıldığı gibi, düşük gelirlilerin çocuklarına uzmanlaşmaya dayalı sınıf atlama esnekliğinin eskisi kadar sunulamaması ve kitleler krizlerle yoksullaşırken birikimin giderek daha az elde toplanması, sermayenin kendisini hedef alan bir sınıfsal öfkeyi tetikledi.

IRK AYRIMCILIĞI VE MÜLKİYET

Irkçılık kaynaklı çelişkiler açısından bakıldığında ise, ezilenlerle burjuvazinin mücadelesinde değişen gerçek, ırk ayrımcılığının doğrudan özel mülkiyete dayalı farklı bir tabana yerleşmesi. ‘70’lerdeki insan hakları mücadelesi, ayrımcılığın devlet nezdinde resmi olarak benimsenmesi, tabanda da ırkçı beyaz şiddete ses çıkarılmamasına karşıydı.

Mücadele sonucunda elde edilen kazanımlarla, ayrımcılık resmi olarak kaldırıldı ve ırkçılık suç olarak tanımlandı. Siyahların toplumsal konumu, 19. yüzyıla kadarki kölelikten, 20. yüzyıldaki ikinci sınıf vatandaşlığa ve ayrımın ekonomik sınıf farkıyla damgalandığı günümüze, kapitalist düzende yasal olarak zorunlu kılınmış gettolaşmadan, yoksulluğun ve işsizliğin zorunluluğuyla kuşatılmış gettolaşmaya evrimleşti.

VARLIKLI BEYAZLAR ŞEHRİ TERK EDİYOR

Sistem karşıtı çeşitli dinamiklerin nitelikleri, hırsızlık ve suçu sınıf mücadelesinin ilkel bir biçimi veya toplumsal bir hastalık olarak tanımlamanın ötesinde bir anlam bütünlüğünü gerektiriyor. Bu tanımlar kısmen doğru, fakat şu da var ki, diğer Batı ülkelerindeki gibi etkili olan sanayisizleşme, hizmet sektöründe yoğunlaşan, en alt katmanını da yine beyaz olmayanların veya kaçak göçmenlerin oluşturduğu emekçi nüfusu büyüttü. Bu sınıfın dezavantajı ise klasik işçi sınıfının gelişmiş örgütlerinden yoksun ve dev bir aşırı üretim çarkı içinde birbirinden yalıtılmış olması. Siyahlar gibi, eşitsizliklerini temelde tarihsel miraslarından edinen kesimler ise, özellikle revaçtaki Müslüman karşıtlığının da aynı potada eritilmesiyle, sistemin kötü çocukları olarak damgalanıyor. Beyaz zihniyeti sürdüren orta sınıf tek çareyi kendisini kriminalize düşmanından yalıtarak rehabilite etmekte görüyor. Protestoların yaşandığı Ferguson şehri bunun tipik bir örneği; son yıllarda burada siyah nüfusun ağırlık kazanmasıyla birlikte, varlıklı beyazlar şehri terk etmeye başlamış ve iyi okulların akreditasyonunun kaldırılması bu duruma eşlik etmiş.

Kentin David Harvey tarafından yapılan coğrafi analizine uygun bir şekilde, sermaye en küçük değişime ve artı-değer beklentisine duyarlı bir şekilde yer değiştirerek, çağın vebası olan suçla, işsizlikle ve eğitimsizlikle örülmüş, piyasa değeri düşen kentsel hapishanelerde yoksulları tecrit ediyor. Tabii Ferguson örneğinde geride bırakılan gardiyanı unutmamalı, zira kentte siyahlar çoğunlukta olsa da, bazı üyeleri ırkçı Ku Klux Klan üyesi olan polis teşkilatının tamamına yakını beyaz.

Artık klişeleşen tabirle, hiçbir şey siyah-beyaz değil tabii, fakat görünen o ki, bazı çelişkiler hâlâ siyah-beyaz karşıtlığında cisimleşiyor.

ÖNCEKİ HABER

Almanya’da havayolu grevi etkili oldu

SONRAKİ HABER

Batının görülmesinden hazzetmediği mesele: İşçiler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa