20 Kasım 2014 00:59

Sağlık Bakanlığı bütçesi 2015

AKP’nin reformist sağlık politikaları resmi olarak maliyetleri düşürmek ve verimliliği arttırmak amacını taşısa da, pratikte hem hastalar hem de sağlık çalışanları/emekçileri arasında ciddi adaletsizlikler ve eşitsizlikler meydana getirmektedir. Sonuçta bu anlayış sağlığın kamusal karakteri aşındırılarak, serbest piyasacı ortama hizmet eden bir anlayıştır.

Paylaş

Dr. Samet MENGÜÇ*

Sağlık Bakanlığı 2015 bütçesi bugün TBMM’de görüşülmeye başlanacak. Sağlık alanı AKP iktidarının öncelikli ve ana ilgi alanlarından biri olmuştur. AKP iktidara geldiğinde Dünya Bankası ve İMF’nin neoliberal ekonomi politikalarını uygulamasıyla sermayenin birikim alanlarından biri olarak hazır bir proje önlerine kondu: Sağlıkta Dönüşüm Programı
Sağlıkta Dönüşüm Programı 1990’lardan itibaren sağlık hizmetinin özelleştirilmesini, sağlığın metalaştırılmasını, alınıp satılan devredilebilen ticaret haline getirilebilmesinin önünü açan bir projedir. Reformlar içerse de özünde sağlığın piyasalaştırılması ve insan sağlığının serbest piyasa koşullarına terk edilmesidir. AKP’nin 11 yıllık sağlık uygulamalarına baktığımızda da tüm sağlık alanında yaşananların bu amaca hizmet ettiğini ayrıntılarıyla görmüş oluruz. Kamusal sağlık hizmetleri  gerek toplumsal sağlığın niteliği ve gerekse maliyetlerin düşük olması nedeniyle özelleştirilmiş kâr amaçlı sağlık hizmetlerinden daha üstün ve güvenilirdir. Kamusal sağlık hizmetinin, piyasacı sağlık hizmetlerinden üstünlüğü başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok yerinde apaçık ortadayken ve neredeyse tamamı özelleştirilmiş sağlık hizmeti ile 50 milyondan fazla insanın tam güvencesiz ve büyük bir kısmının da özel sağlık sigortaları aracılığıyla sağlık hizmeti görebildiği ABD’nin sağlıksız sağlık politikaları ortada duruyorken, AKP’nin piyasacı sağlık anlayışının bütçesini değerlendirmekte fayda vardır.
AKP’nin reformist sağlık politikaları resmi olarak maliyetleri düşürmek ve verimliliği arttırma amacını taşısa da, pratikte hem hastalar hem de sağlık çalışanları/emekçileri arasında ciddi adaletsizlikler ve eşitsizlikler meydana getirmektedir. Sonuçta bu anlayış sağlığın kamusal karakteri aşındırılarak, serbest piyasacı ortama hizmet eden bir anlayıştır. Bu gerçekler ışığında yeni Sağlık Bakanlığı bütçesini değerlendirmekte fayda vardır.
Bütçe değerlendirmeleri yapılırken tabii olarak (hiç sevmesem de) bazı rakamsal ve istatistiki bilgiye ihtiyaç vardır. Bu nedenle vereceğim birkaç istatistiki bilgi ışığında sağlık politikalarının neye ve kimlere hizmet ettiğini anlatmaya çalışacağım.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) sağlık harcamaları istatistiki verilerine göre; 2013 yılında Türkiye’nin sağlık harcamaları bir önceki yıla göre %13,8 artarak 84 milyar 390 milyon TL’ye ulaşmıştır.
TÜİK verilerine göre cepten yapılan sağlık harcamalarının toplam sağlık harcamaları içindeki payı 2012 yılında %15,8 iken 2013 yılında %16,8 düzeyine çıkmıştır. 2014 yılı sonunda bu oranın daha da artması bu sağlık ekonomi politiğinin kaçınılmaz bir sonucudur.
Rakamsal olarak; 2012 yılında 11 milyar 722 milyon cepten sağlık için harcama yapan hane halklarının bu harcamaları 2013 yılında 14 milyar 178 milyon liraya yükselmiştir.
TÜİK verileri, baştan yaptığımız AKP hükümetinin sağlığa bakış açısı ve Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın gerçek amacının istatistiki kanıtıdır.
Bireylerin sağlık harcamaları her yıl bir önceki yıla göre artarken, genel devlet sağlık harcamasının toplam sağlık harcaması içindeki payının yine yıllar içerisinde azaldığını görürüz.
Bu verilere göre; devletin genel sağlık harcamaları içindeki payı 2012 yılında yüzde 79.2 düzeyindeyken, 2013 yılında ise yüzde 78.5 düzeyine geriledi. 2014 yılında bunun daha da gerilemesini beklemek sürpriz olmayacaktır.
Toplam sağlık harcamasının gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranı da 2012 yılında yüzde 5.2 düzeyindeyken, 2013 yılında yüzde 5.4’e yükseldi.
Genel devlet sağlık harcaması için bu oran, 2012 yılındaki yüzde 4.1 düzeyinden 2013 yılında yüzde 4.2 düzeyine çıktı. Aynı oranlar, özel sektörde yüzde 1.1’den, 2013 yılında yüzde 1.2’ye çıktı.
Bir bütün olarak baktığımızda Sağlıkta Dönüşüm Programının uygulamaya başlandığından bu yana koruyucu sağlık hizmetleri sağlık politikalarının ana hedefi olmaktan çıkmış ve hedefin  merkezine tedavi edici sağlık hizmetleri alınmıştır. Yani sağlık politikaları peşinen tedavi edici sağlık hizmetlerinin artışını kabul etmiştir, diğer bir deyişle tedavi gerektiren hastalıkların mutlaka artacağını öngörmüştür. Oysa bu kaçınılmaz bir sonucun öngörüsü olmayıp, Sağlıkta Dönüşüm Politikalarıyla hedeflenen amaçtır.
Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının merkezi bütçeden kişi başına düşen harcama miktarı 2013 yılında 223 TL, 2014 yılında 247 TL olarak belirlenmiştir. Kişiye özgü koruyucu sağlık hizmetlerinin verilmesinden Halk Sağlığı Kurumu sorumludur. Halk Sağlığı Kurumuna ayrılan bütçede kişi başına harcanacak toplam miktar 2013 yılı için 80 TL 2014 yılı için 91 TL olarak belirlenmiştir. Yine Halk Sağlığı Kurumu bütçesinin yüzde 60’tan daha fazlasının personel giderlerine harcandığını biliyoruz. Bu giderler dışında kalan bütçede hizmet amaçlı koruyucu sağlık giderinin kişi başına yaklaşık 20 TL olduğu görülecektir. Yani devlet kişi başına koruyucu sağlık hizmeti için yılda 20 TL harcama ayırmaktadır.
Ekonomik büyümenin göstergelerinden biri olarak gösterilen GSYH içindeki sağlık harcamalarının oranıdır. GSYH içinde sağlık harcamalarına ayrılan oranın büyüklüğü ile gelişmişlik arasında bir paralellik mevcuttur. OECD ülkeleri arasında en düşük orana sahip ülke Türkiye’dir. Türkiye’nin GSYH içinde sağlık harcamaları oranı 2004’te 5,4 2012’de 5,4 olarak belirlenmiştir. Oysa bu oran örneğin Hollanda’da yüzde 11, Almanya’da yüzde 10-11 civarındadır.
Kısmen verdiğim istatistiki bilgiler ışığında Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçesini değerlendirirken, uygulanan sağlık politikalarından bağımsız değerlendirmemiz mümkün değildir. Ülkemizde merkezi bütçeden Sağlık Bakanlığına ayrılan bütçe gelişmiş ülkelerin çok gerisindedir. Bütçenin büyük kısmını personel ve diğer sabit giderler oluşturmaktadır. Doğrudan sağlık hizmetine ayrılan pay genel sağlık  bütçesi içerisinde düşük bir oran teşkil etmektedir. Sağlık hizmetlerine ayrılan bütçede koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan pay oldukça düşük ve yetersizdir.

SAĞLIK BAKANLIĞI BÜTÇESİ VE SAĞLIK POLİTİKALARININ YANSIMALARI NE OLACAK?

1- Ciddi  hatta ölümcül sağlık sorunu olan hastalar, ceplerinden ek harcamalar yapmadan (katkı payı veya tamamlayıcı özel sigortalar aracılığıyla) nitelikli sağlık hizmeti alamayacaktır. Bu sağlık politikaları ile mağdur birey sayısı her geçen gün artacaktır. Günümüzde ceplerinden binlerce, on binlerce lira ek ödemeyle sağlık hizmeti alan hastaların varlığı (özel hastane, özel üniversiteler, vakıf hastaneleri ve üniversiteleri) ve bu cepten ödemelerin bütçe giderlerinde veya sağlık harcamalarında görünmediği hepimizin bilgisi dahilindedir.
2- Nitelikli koruyucu sağlık hizmetleri almak gün geçtikçe azalmakta, bunun yerine özel sağlık hizmeti almak kaçınılmazdır. Yani devlet gün geçtikçe sağlık alanından çekilerek bu alanı serbest piyasanın acımasız koşullarına terk etmektedir. Ancak mevcut iktidar bu alanda siyaseten kendisiyle birlikte olan sermaye ile işbirliği içerisinde ve destekçi olmaktadır (yandaş hastane zincirleri, yandaş özel ve vakıf üniversiteleri, sağlık hizmet satın alımları vs… ).
3- Gün geçtikçe kamusal sağlık hizmetleri azalmakta, özel sağlık hizmetleri artmaktadır. Kamu-özel ortaklığı, şehir hastaneleri projeleri vs…
4- Performans uygulamaları sonucu sağlık çalışanlarının iş barışı gün geçtikçe bozulmakta, fazla çalıştırılma ve daha fazla emek sömürüsü…
5- Taşeron çalıştırma her geçen gün sağlık alanında artış göstermekte, sözleşmeli çalıştırma ve güvencesizlik, sendikasız çalıştırılma dayatılmaktadır…
6- Sağlık alanı siyasileştiriliyor; AKP iktidarının sağlık alanını tamamen siyasetin inisiyatifine alan, üniversite ve tıp fakültelerinin bilimsel özerkliğini yok eden son yasa tasarısı sağlığa ve bilime bakışının son icraatı olacaktır. (TÜSEB: Türkiye Sağlık Enstitüleri Birliği yasası tasarısı)
2015 Sağlık Bakanlığı bütçesinden ne halkın ne de sağlık emekçilerinin yararına  bir sonuç bekliyorum maalesef…
Koruyucu/önleyici sağlık hizmetlerini önceleyen, nitelikli, erişilebilir kamusal güvenceli sağlık politikaları ve sağlık bütçeleri toplumsal  ve bireysel sağlığın güvencesidir.

*Genel Cerrahi Uzmanı, İTO Genel Sekreteri

ÖNCEKİ HABER

'Gönül Çalışkan davası dayanışma örneğidir'

SONRAKİ HABER

Hastanın cebi yine delinecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...