09 Kasım 2014 00:50

En karanlık tragedya: Sansür

Shakespeare’in en karanlık tragedyası, Goethe’nin Güneş Batarken Bile Büyük oyunu, Altın Portakal'da Gezi belgeseli... Sanat üzerindeki iktidar gölgesi her geçen gün kendini daha fazla hissettiriyor.

Paylaş

Elif ERDEN
İstanbul

Shakespeare’in “en karanlık tragedyası” Macbeth’in sansürlendiği söyleniyor; sonra tepkiler üzerine “teknik bir neden” olduğu(?) anlaşılıyor. Goethe’nin “Güneş Batarken Bile Büyük” oyununda öpüşmek söylemi ayıplanarak sansürleniyor. Altın Portakal’da Gezi belgeseli...

Bunlar sadece yaşanan birkaç örnek. Sanat üzerindeki iktidar gölgesi her geçen gün kendini daha fazla hissettiriyor. Sansürü, sanat öğrencileri ve öğretim üyeleri ile konuştuk.

İstanbul Üniversitesi Dramaturji Bölümü Öğrencisi Gizem Kebeli, Macbeth sansürünü şöyle yorumluyor: “Düşünün ki, Macbeth oyununu alkışlamadan salondan çıkılıyor ve oyun kaldırılıyor. Şaşırdık mı? Hayır. Kimse aynada kendini böyle görmek istemez.

Her işe el atan, kendinden olmayana nefes aldırmamaya ant içmiş Macbeth’in İskoç-ya’sında tiyatro yapmak istiyor muyum? Evet!

Macbeth beyaz sarayında oturuyormuş. En karanlık tragedya uluorta sergilenecek değil ya!”

SANSÜR VARSA...

Dramatuji Öğrencisi Hilal Yazganoğlu, “Sansür varsa, sanat yoktur” diyor. “Neye göre sansür? Kime göre sansür? Neyi sansür?​” sorularını dile getiren Yazganoğlu; gidişat konusunda kaygılı: “Sanırım bu gidişat gidiş bile değil aslında,daha ziyade, hani kalkmak istersin de birden aynı yere çökersin. işte aynen öyle, bizimkisi gidememek...”

Aynı bölümden Dilem Cengiz Ay ise, “Bu bölümde yapısını sökmedikleri, alt metnini üstüne çıkarmadıkları oyun metni kalmadığını” söylüyor ve ekliyor: “Elleri Lady Macbeth’ten daha lekeli olan kimse ortaya çıksın. Sansüre rağmen tiyatro yapmak insanı pes ettiren değil, ateşleyen bir durum. İktidarın anlamadığı bu. Kendi adıma yapmak istediğim, ama yapamadığım tiyatronun akademisyeni olma yolundayım.”

“Kör bir kılıç ile aslanın karşısına çıkıyoruz” diyen Dramaturji Öğrencisi Ali Haydar Yılmaz, “Üretmek isteyen bir kişiye ket vurmanın onu sapkın bir yola çıkaracağı” fikrinde. “Yaratan elleri bağlamak, dünyayı daha iyi bir yer olmaktan alıkoymaktır fikrimce” diyor. 

Marmara Üniversitesi Fotoğraf Bölümü’nden Sinan Targay ise, sansür politikalarıyla çemberin dışında sanat yapmaya çalışan, sistemin açıklarını ortaya çıkaran sanatçıların, sistemin içine dahil edilmeye çalışıldığını düşünüyor.

Oyunculuk Öğrencisi Ender Sakallı da, sansür ve işsiz bırakma ile sanatçıların düzene ayak uydurmak zorunda bırakılacağını belirtiyor.,

ETKİN BİR DİRENİŞ

Dramaturji Öğrencisi Neşe Baştürk Yurdal, “Estetik bilinci olmayan despot kafaların kuşatması”na karşı tiyatrocuların etkin bir direniş göstermesi gerektiğini söylüyor. “Duyduğum kaygı bir korkaklığın dışında bir direniş niteliğindedir” diyen Şan Bölümü Öğrencisi Yılmaz Karaman’sa, sanatın susmayacağını söylüyor.

ramaturji okuyan Berkay Aygör’ün sansüre yaklaşımı ise “karpuz metaforu”nda kendini buluyor: “Misal, karpuz satmaya karar veren bir delikanlı. İşe yatırım yapar, dönüş yok, sermaye tamam, karpuz satacağım. Karpuz satmak yasaklanabilir. Bir sağlam küfredersin, ‘Satacağım ulan’ dersin. Aha işte karpuz, fiyat belli, karpuz belli, yemek isteyen varsa gelsin.”

BANQUO’NUN HAYALETİNİ GÖRECEKSİN!

Elif Benan Tüfekçi (İÜ Dramaturji Öğrencisi): Gündem; sansür, tiyatro, Macbeth.Belki de bizi, onu yerinden edecek küçük Macbeth’ler olarak gören. Ezberleri alaşağı etmek niyet olmasa da, sonuç olabiliyor dramaturjide.

Kral Duncan’a karşı isyan vardır oyunun başında! Neden? Macbeth’e hain yaftası yapıştırmadan öncesi yani.

Kimbilir, belki kral ülkenin hazinesini sildi süpürdü, belki küçücük çocukları öldürttü, belki de Danimarka’nın birkaç ağacının yerini değiştirdi. Bilinmez! Aslında Duncan da, Macbeth de aynı kişidir. Yani, ne kadar sansür uygularsan uygula, Banquo’nun hayaletini göreceksin!

DÜŞÜNMEYİ TETİKLEMEK

Prof. Dr. Ali AKAY (MSGSÜ): Sansür yapanlara da sormak lazım diye düşünüyorum... Ama asıl oto-sansüre maruz kalanlara da tabii. O zaman, neden öğrencilerin sansür yapılan yerlerde okuduklarını anlamak için, bu pratiği yaşıyorlarsa eğer, bu tecrübeyle birlikte sansür oluşma ve oluşturma koşullarının imkanlarının niye olduğunu da düşünmelerini tetiklemek bakımından ele alınabilir bir konu.

Yrd. Doç Emre ZEYTINOGLU -(MSGSÜ): Entelektüel hareketin güncel siyasete etkisi yavaş olur, gene de bu, önemli bir muhalefet biçimidir ve ona güvenmek gerekir. Entelektüel çabaların güncel siyaset içinde hep küçümseniyor oluşu, anlamsız değildir. Çünkü bu hareket ele avuca sığmaz ve iktidarın yapacağı tek şey, ya onu kendi çıkarlarına yönelik kullanmak ya da küçük göstermektir. Bu numaraları yutmamak gerekiyor.

Murat GERMEN (Sabancı Üniversitesi): Sansür çeşitli dereceleri olan, ilerici ve demokratik olduğunu öne süren toplumlarda bile, ülke güvenliği bahane edilerek uygulanan bir yasaklama, engelleme biçimi. Dolayısı ile sanata da sirayet etmesi gayet doğal; bu da sanattan, marjinal yaklaşımlardan, muhalefetten gerçekten korktukları anlamına geliyor. Sansür fena bir şey şüphesiz, ama yapıldıkça da insanın daha çok üretesi geliyor... Okumayı öğrencilerin istediğinden emin değilim, daha çok toplum istiyor bence. Eğitim müessesesinin tümüyle revize edilmesi gerektiğini düşünüyorum; dikte edici yöntemlerden çok, daha çoğulcu ve özgürlükçü bir paylaşım ortamına dönüştürülmeli. Bu sayede sansürü de azaltma imkanı doğabilir.

Doc. Dr. Süreyya KARACABEY (Ankara Üniversitesi): Sanatın ve iktidarın bütünleşeceği bir toplum kurulmadığı sürece -ki bu imkansız- sansür, hoyrat ya da incelikli bir biçimde varlığını sürdürecektir. Rahatsız etmenin bir bedeli vardır, sanatın da bu bedelden payını alması doğaldır diyorum ben. Rahatsız etmeyi sürdürmek gerekiyor ve sanatın da erkin de yolu uzun, daha çok çarpışacaklar. Dolayısıyla ben sanata ayrıcalıklı bir alan diye bakmıyorum, tam tersi, başka düzlemlerde yaşanan sıkıntıların burada da yaşanması iyidir ve sanatçıyı kopuk olduğu toplumsalla bir araya getirir, ortak mücadele yolları aratır. Rahatsız etmeyi sürdürün, bu iyi bir şeydir!

ÖNCEKİ HABER

Cem sırasında elektriklerin kasıtlı kesildiği iddiası, Alevileri ayaklandırdı

SONRAKİ HABER

Berlin Duvarı’ndan geriye ne kaldı?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...