08 Kasım 2014 09:51

'Evlatlarımız MGSB'nin anayasa sayıldığı yıllarda kaybedildi'

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbeti için her hafta Galatasaray Meydanı'nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri, hükümetin 90'lı yıllara tekrar dönerek gizli belgelerle toplumu yönetmek istediğine dikkat çekerek, "Bizim evlatlarımız MGK'nın asli karar organı olduğu Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin (MGSB) anayasa sayıldığı, devletin gizli belgelerle yönetildiği yıllarda kaybedildiler" dedi.

Paylaş

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri, adalet arayışlarının 502'nci haftasında Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. "Failler belli, kayıplar nerede?" yazılı pankart açan Cumartesi Anneleri, ellerinde kaybedilen yakınlarının fotoğrafları ile kırmızı karanfiller taşıdı. 6 Kasım 1997 tarihinde Diyarbakır'da kaybedilen 49 yaşındaki Abdulselam Çelik'in akıbetinin sorulduğu bu haftaki eylemde, ilk sözü CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu aldı. Faili meçhul cinayetlerde failler tarafından kullanılan beyaz renkli Toros tipi araçların Kürtlerin hafızasında, "ölüm ve kayıp" olarak kaldığını belirten Tanrıkulu, kayıp dosyalarının zaman aşımına uğramaması için yasal gerekliliklerin yerine getirilmesi gerektiğini belirtti. Tanrıkulu, "İlk yapılması gereken zamanaşımını ortadan kaldıracak yasaların çıkartılmasıdır. İkinci yapılması gereken ise hakikat komisyonlarının oluşturulmasıdır. Bunlar bir an önce hayata geçirilmeli ve kayıpların failleri yargı önüne çıkarılmalıdır" diye konuştu.

Ardından 1996 yılında gözaltına alınarak kaybedilen Abdullah Canan'ın oğlu Tahir Canan söz aldı. "Mikrofonu elimize aldığımız anda, babalarımızın kurşunlanmış bedenleri geliyor gözlerimizin önüne" diyen Canan, faillerin bulunup yargılanması için mücadelelerini sürdüreceklerini belirterek, seslerinin artık duyulmasını istedi. Daha sonra ise 1995 yılında gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın kardeşi Ali Ocak konuştu. AKP hükümetinin adalet arayışlarına kulak vermediği gibi engel olduğuna dikkat çeken Ocak, "AKP adalet arayışımıza yalan barikatları kurarak engel oluyor" diye konuştu. Faillerin ortaya çıkarılması için mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi gerektiğine vurgu yapan Ocak, "Görevimiz bu suçları örtenlere karşı da en etkin mücadeleyi yürütmek olacaktır" ifadelerini kullandı. Ardından yine 1995 yılında gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Rıdvan Karakoç'un kardeşi Hasan Karakoç söz aldı. Karakoç ise "20 yıldır dile getiriyoruz ancak kimse bizi duymadı. Türkiye'de Kürt halkı söz konusu olunca hiçbir yasa işlemiyor. 20 yıldır kayıplarımızın dosyaları tozlu raflarda bekletiliyor. Biz kayıplarımızın akıbetini aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz" şeklinde konuştu.

Kayıp yakınlarının konuşmalarının ardından Cumartesi insanlarından Leyla Kaya bu haftaki açıklamayı yaptı. Kaybedenlerden hesap sorulması için 502 haftadır adalet taleplerini dillendirdiklerini hatırlatan Kaya, "Bizim evlatlarımız MGK'nın asli karar organı olduğu Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin anayasa sayıldığı, devletin gizli belgelerle yönetildiği yıllarda kaybedildiler" dedi. Kaya, demokratik bir Türkiye isterken hükümetin MGK'yı güncelleyerek toplumu, devletin kozmik kasalarında saklı Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ile yönetmek istediğini dile getirdi. Devletin son dönemdeki politikalarına da dikkat çeken Kaya, "Biz demokrasinin gereği olarak toplumun hak ve özgürlüklerini koruyan bir kamu düzeni isterken, hükümet devlet şiddetiyle yurttaşı itaate zorlayan bir kamu düzeni dayatıyor" ifadelerini kullandı. Diyarbakır'da hayvan ve tütün ticareti ile geçimini sağlayan Abdülselam Çelik'in 6 Kasım 1997 tarihinde Urfakapı civarında yürürken uzun namlulu silahları bulunan kişiler tarafından zorla beyaz renkli Toros marka araca bindirilerek götürüldüğünü söyleyen Kaya, "Ailesinin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. Savcı olaya tanık olan kişiyi bile dinlemedi.

"Devlet eliyle yurttaş katletmenin simgesi halinde getirilen beyaz Toros'a bindirilen yüzlerce kişi gibi Abdülselam Çelik'ten bir daha haber alınamadı" diyen Kaya, Çelik'i kaybedenlerin kimliğinin açık olduğunun altını çizdi. Kaya, "O dönem Yüzbaşı Zahit Engin JİTEM Diyarbakır Tim Komutanı olarak görev yapıyordu. JİTEM mensubu Abdulkadir Aygan basına da yansıyan açıklamalarında, Yüzbaşı Zahit Engin emrindeki ölüm mangasında, Astsubay Nuri Ateş, Uzman Çavuş Yüksel Uğur Uzman Çavuş Abdulkadir Öztürk, Uzman Çavuş Cemal Kılıç, Astsubay Levent ve Uzman Çavuş Ali adlı şahısların yer aldığını ve bu timin beyaz Toroslarla Saraykapı'daki JİTEM merkezine getirdikleri insanları öldürdüklerini söylüyordu" dedi. (İstanbul/DİHA)

ÖNCEKİ HABER

Kobanê için vapur işgaline 8’er yıl istendi

SONRAKİ HABER

Ülker işçilerinden Kitap Fuarı'nda eylem

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...