05 Kasım 2014 11:12

Siber şiddet de ne ola ki?

Sosyal medya hayatımıza girdi ne güzel bir çok olaydan haberdar olduk ama artılarının yanında eksileri de var bu sosyal medyanın. Mesela hayatın her alanında olduğu gibi bir de burada şiddet olgusuyla tanıştık. Siber şiddet...

Paylaş

Çağrı SARI
İstanbul

Sosyal medya hayatımıza girdi birçok olaydan haberdar olduk ama artılarının yanında eksileri de var bu sosyal medyanın. Mesela hayatın her alanında olduğu gibi bir de burada şiddet olgusuyla tanıştık. Siber şiddet...

Türkiye Gazeteciler Sendikası kadın komisyonu sosyal medyada kadın gazetecilerin uğradığı siber şiddete karşı bir araya geldi. Nedir siber şiddet, hakaret? Bunun bir hukuki bir karşılığı var mı?  Şiddete maruz kalan kişinin sosyal psikolojik hayatı etkileniyor mu? İşte bütün bunlar hafta başında yapılan TGS kadın atölyesinde tartışıldı, konuşuldu, çözüm önerileri sunuldu...

Gazeteciler Amberin Zaman, Rengin Arslan, Ceylan Yeğinsu, Selin Girit, Ceyda Karan ve daha onlarca kadın gazeteci kürsülerden hedef gösterildikten, bir gazetede haber olduktan, bir televizyon kanalında konuşma yaptıktan sonra Twitter’da Facebook’ta, çeşitli sözlüklerde hedef haline geliyor. Kadınlığı üzerinden gazeteciye yükleniliyor da yükleniliyor. Küfürler tehditler havada uçuyor. Peki kadın gazeteciler ne yapıyor? Nasıl bir dayanışma ağı lazım? Rahatsızız bu böyle gitmez. O zaman bir konuşalım tartışalım dedik bir araya geldik.

Geniş kapsamlı bir atölye çalışması için iki saat yetmedi. Devam kararı alındı. Yeniden daha da geniş katılımlarla tartışmalıyız bu konuyu. Akademisyen Yasemin İnceoğlu, Bilişim Avukatı Nihan Güneli ve Gazeteci Ceyda Karan atölye çalışmasına katkıda bulundu, katılımcılar da sorular sorup, örnekler verdi.

DOĞRU YOLDAYIZ

Akademisyen Yasemin İnceoğlu nefret söylemi ve nefret suçu konusunda bir açılım yaptı. Örneğin tek başına travesti demenin bir nefret söylemi olmadığını ancak o kişinin travesti kelimesini aşağılayacak bir nitelikte kullanmasının ve kullanırken aslında hakaret ettiği kişiyi de hedef seçmesinin bir nefret söylemi olduğunu aktardı. Sonuçta travesti olabilir bir insan ama bu bir hakaret değil ki; ama o kişi travesti kelimesini hakaret olması için sarf ediyor... İnceoğlu bu hakaretlerin, lincin genel itibari ile sorgulayan eşitlik- özgürlük isteyen kadınlar üzerine yoğunlaştırıldığına da dikkat çekti. Bunun ‘Doğru yoldayız- adımdayız’ diye düşünülmesi gerektiğini de söyledi.

‘NURAY MERT’E DAHA ÇOK SAHİP ÇIKMALIYDIK’

Gazeteci Ceyda Karan ise, bir özeleştiride bulundu. Bu linç kampanyalarının ilk olarak Nuray Mert ile başladığını (Başbakan bir gazeteci var Namert demiş Nuray Mert bu konuşmanın üzerine hedef gösterilmişti) ve o dönem gazeteciler olarak duyarlı davranmadıklarını, yeteri kadar sahip çıkmadıklarını söyledi ve gelinen noktada bugün bir çok gazetecinin lince uğradığını belirtti. O dönem sahip çıkılsaydı, bugün başka türlü olunabileceğini söyledi.

Ceyda Karan da sık sık sosyal medyada hakarete uğrayan gazetecilerden biri. Gezi eylemleri sırasında da uğradı. Bir televizyon kanalında yaptığı konuşmanın maniple edilmesiyle de. Son olarak Suruç’ta bir foto muhabirinin çektiği fotoğraftan ötürü siber şiddete maruz kalan gazetecilerden biri. Ceyda Karan tek tek örnekler verdi kendi üzerinden ve onu dinledikçe mağdur olan kişiyi bir kez dinlemek gerektiğini fark ediyor insan. Mesela Suruç’ta çekilen fotoğrafın nedeninin altında bambaşka bir şey yatıyormuş. Halbuki söz hakkı verilmedi Ceyda Karan’a neden bu fotoğraf diye Kendisinden dinleyince insan anlıyor şiddeti...
Anlattığına göre; uzaktan kendi fotoğraflarını çeşitli hareketlere girerek çeken bir muhabire ‘Gülerek napıyorsun neden çekiyorsun’ derken anlık yakalanan bir poz ve Ceyda Karan’ın  paylaşımdan ertesi gün haberi oluyor. Üstelik Suruç’ta Ceyda Karan onlarca haber yapmışken haberleri ile değil de böyle gündeme gelmesinin kendisi zaten tartışılması gerek bir konu.

‘KANUN VAR DA HUKUK YOK’

Avukat Nihan Güneli ise sinevizyon ile aktarımda bulundu. Hukuki olarak  ne yapılması gerektiğini öğrendik. Kanunlarda bir çok yasanın varlığından bahsetti Nihan Güneli. Ancak hukuki olarak bazen karşılığını bulamadığımızı da söyledi. Zira, hukuk ‘birilerinin’ keyfiyetine göre işliyor. Güneli bizlere müvekkillerinin hangi durumlarda kendilerine başvurduğunu ve sanıkların nasıl cezalar aldığını da aktardı. En önemli ayrıntılardan biri de  mağdurun belirlenmesinin şart olduğunu söyledi. Yani siz nick kullanıyorsunuz ve hakarete uğradınız diyelin. O nicki sizin kullandığınızı savcılara ispatlamanız gerek... Diyelim ki ‘beyaz’ diye bir takma isim kullanıyorsunuz ve o beyaz kullanıcısı siber ortamda şiddete maruz kalıyor ve şikayette bulundunuz.  İşte o beyaz isminin örneğin Çağrı Sarı olduğunu ispatlamanız gerekiyor. Savcılık aksi durumda ‘Bu siz değilsiniz’ diyebiliyor. Bir de hakarete uğradığınız twitleri, iletileri saklamakta fayda var. Çünkü o zaman diliminde dava açmasanız da ilerleyen bir zamanda fikir değiştirebilirsiniz.

SONUÇ OLARAK...

Sonuç olarak, bu atölye çalışması bizlere dijital alanda yaşanan şiddete dair bir fikir oluşturması açısından verimli oldu Ancak ne kadar yolun başında olduğumuzu da fark ettik... Daha çok dayanışmaya, kadın gazetecilerin ortaklaşa hareket etmesi gerekliliğinin önemini anladık ve bu konuda yeniden bir araya gelmek gerektiğini dillendirdik...
Atölyenin katılımı azdı. Sanırım bu atölye çalışmasının en sıkıntılı olan yanı buydu.
Bir dahaki atölye çalışmalarının daha katılımlı olması dileğiyle.

ÖNCEKİ HABER

Kobanê'den gelen yaralıların tedavi gördüğü merkeze polis baskını

SONRAKİ HABER

Türkiye medyası oto-sansürü bitirebilir mi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...