04 Kasım 2014 02:58

Hata onun, günah onun, suç onun!

Futbol dünyasının hırçın çocuğu Mario Balotelli, bu defa Liverpool’da yaptıklarıyla eleştirilerin odağına yerleşmiş durumda.

Paylaş

Rafet B. ERYILMAZ

Fransız yazar Emile Zola’nın devlet başkanına yazdığı meşhur açık mektubu “J’accuse!..” (suçluyorum) başlığını taşır. Zola’nın Dreyfus Davası’nda takındıkları tavır nedeniyle devlet erkanına yönelttiği bu suçlamanın bir benzerini Mario Balotelli’nin yaşadığını söyleyebiliriz. Transfer döneminin son günlerinde Liverpool’a imza atarak İngiltere’ye dönen İtalyan oyuncu, bu sezon yaptıkları ve yapamadıklarıyla ülkedeki futbol otoritelerinin hedefindeki adama dönüştü. Yolu Liverpool’la kesişmiş her futbol adamı onu suçlarken, menajer Brendan Rodgers, inatla oyuncusuna sahip çıkmaya çalışıyor ve kendi imajını kurtarmaya çalışıyor. Ancak Rodgers’ın bile bile denilmiş bir ladesin peşine bu kadar takılmasını da sorgulamak gerekiyor.

BELALIM!

3-1 kaybedilen Manchester City maçından önce Sky Sports sunucusu Ed Chamberlin’in “Balotelli, Liverpool’a ne katacak?” sorusuna “Bela!” cevabını verdikten sonra kahkahalarla gülen isim Brendan Rodgers’tı. Liverpool menajerinin bu esprisi gayet komikti. Ancak sonrasında yaptığı açıklamalar ise endişe verici türdendi. Rodgers, herkesin söyleyebileceği gibi bunun Balotelli’nin son şansı olduğundan, potansiyelini yansıtmasını beklediğinden bahsediyordu. Tüm bunları stüdyoda bulunan Liverpool’un Eski Kaptanı Jamie Carragher’ın tatminsizlikle takip ettiğini görebiliyordunuz. Carragher’ın yüzündeki endişe Rodgers’a soru sorarken de dağılmamıştı. Suarez’in oyun sistemindeki rolünü üstlenebileceğini umduğunu söyleyen Rodgers, sisteme göre gelişim gösterebileceğine inandığını da söylemişti.
Nitekim geride kalan zamanda Rodgers’ın dediklerinden sadece ‘bela’ kısmı gerçekleşti. Yalnızca 1 gol atabilen Balotelli, teknik yetersizliklerinin yanında umursamaz tavırlarıyla da dikkat çekti. 3-0 kaybedilen Real Madrid maçının devre arasında Pepe’yle forma değiştirmesi bardağı taşıran son damla olarak gözükse de Rodgers onu Hull City maçında da ilk 11’de sahaya sürmekten çekinmedi. Balotelli de onu yüzüstü bırakmaktan o maçta da vazgeçmedi…

DÖNÜŞÜME İNANMAK?

Açıkçası Gregor Samsa’nın bir sabah kendini devcileyin bir böceğe dönüşmüş olarak bulması, Balotelli’nin Suarez’in boşluğunu dolduracak bir oyuncuya dönüşmesinden çok daha mantıklı görünüyor. Bu noktada Liverpool’un eski oyuncularından Jamie Redknapp’a kulak vermek gerekiyor. İngiliz futbol adamı, “Ben Balotelli’yi suçlamıyorum, onu buraya getiren Rodgers’ı suçluyorum. Mourinho’nun, Mancini’nin, Prandelli’nin yaka silktiği bir oyuncuyu dönüştüreceğini nasıl düşünebildi? Böyle bir transfer benim mantığıma sığmıyor” diyerek tavrını Rodgers’a gösteriyor. Benzer bir tavrı Carragher da koyuyor. Balotelli’nin önümüzdeki sezon takımda olacağına inanmadığını söyleyen Carra, İtalyan oyuncunun Liverpool formasına saygısızlık ettiğinin de altını çiziyordu.
Gerçekten Redknapp’ın dediklerinde haklılık payı var. Onu keşfeden adam olan Mancini, Inter’den Manchester City’ye gelmesini de sağlamıştı. Ancak sonunda Balotelli’yle antrenmanda yumruk yumruğa kavga edecek noktaya geldi. Aynı şekilde Jose Mourinho gibi her çalıştığı futbolcuya “Birlikte çalıştığım en iyi teknik adamdı” dedirtebilen bir antrenör bile Balotelli’ye söz geçiremedi. Prandelli ise Euro 2012’de yarattığı taktiksel hareketlenmeyi Balotelli’nin isteksizliği yüzünden 2014 Dünya Kupası’na taşıyamadı.
Şimdilerde Conte de onu milli takıma almazken Balotelli’nin herhangi bir takımda fark yaratabileceğine inanmak için mantık sınırlarını zorlamak gerekiyor. Rodgers’ın bu çağrıya ne zaman kulak asacağı ve Balotelli’ye olan inancını yitirdiğini itiraf edeceği meçhul.

CARROLL’DAN BİLE BETER

Liverpool taraftarının unutmak isteyeceği 2010/11 sezonunda en büyük hayal kırıklığı bonservisine 41 milyon avro verilen Andy Carroll’un performansıyla yaşanmıştı. Büyük umutlarla, Fernando Torres’in 9 numaralı formasını devralan İngiliz forvet, Kırmızılar’ın formasını giydiği 58 maçta sadece 11 gol atınca West Ham United’ın yolunu tutmuştu.
Ama emin olun Carroll’ı o kadar para ödeyerek transfer etmek bile Balotelli’nin transferinden daha mantıklı bir hareketti. Şöyle düşünelim, as forvetinizi transferin son gününde kaybetmişsiniz. Elinizde harcayabileceğiniz para var ama hem alternatifleriniz, hem de zamanınız dar. Liginizin o sezon en çok gol atmış, transfer edilebilir oyuncusuna yönelmekten başka ne yapardınız?
Geldiğinde Newcastle United formasıyla 19 maçta 11 gol (maç başına ort. 0.57) atmış bir Carroll vardı. Ligin en sansasyonel ismiydi ve milli takımda da oynamaya başlamıştı. Kulüp efsanelerinden Kevin Keegan bile onun için “Muhtemelen gördüğüm hava toplarındaki en etkili 3 oyuncudan biri” demişken bu transfere kayıtsız kalmak zor olacaktı. Yani Carroll için oynanan 41 milyon avroluk kumar, kabul edilebilir bir kumardı.
Şimdi günümüze dönelim ve aynı kıstaslarla Balotelli transferine bakalım. İlk olarak, zamanınız hiç dar değildi. Zira Suarez’in gideceği söylentileri çok uzun zaman önce başlamıştı. Alternatif arayışlarına da önceki sezonun başından itibaren girişmiş olmanız gerekiyordu. Maddi olarak da gayet rahat konumdaydınız. Suarez’den gelen 81 milyon avronun yanında Şampiyonlar Ligi gelirlerini de hesaba katmanız lazımdı. Ayrıca Balotelli’nin form durumu da Carroll’ınki kadar parlak değildi. Bir önceki sezonda Milan formasıyla 41 maçta 18 gol (maç başına ort. 0.43) atmıştı. İtalya’yla da kabus gibi bir Dünya Kupası geçirmişti. Saha içindeki ve dışındaki etkenleri düşündüğümüzde oynanmayacak tek kumar Balotelli kumarıydı, Rodgers da onu oynadı.
Halbuki Dünya Kupası’nda herkesin ağzını açıkta bırakan Divock Origi’nin bonservisini ideal bir bedelle almışken onu kadroya monte etmeye çalışmak çok daha mantıklı bir hamle olurdu. Belçikalı oyuncu, rüzgarı arkasına almışken kendini Şampiyonlar Ligi’nde göstermek isteyecekken neden Lille’de kalmasına müsaade edildi anlamak güç. Üstelik Sterling ve Coutinho gibi genç yeteneklerle uyum yakalayacağı ve takımın hızlı hücumlara dayanan sistemine kendine yer bulabileceği o kadar aşikardı ki Balotelli çilesinin Liverpool taraftarına çektirilmesine hiç gerek kalmayabilirdi.


NE OLACAK ŞİMDİ?

Liverpool taraftarının son günlerdeki en büyük endişesi Daniel Sturridge iyileşene kadar takımın zirve yarışından uzak kalması. Geçirdiği sakatlıklardan sonra onun da nasıl döneceği, gol yollarındaki dertlere hızlı bir çözüm sunup sunamayacağı büyük merak konusu. Balotelli’nin form tutacağına inananların sayısı her geçen gün azalırken, Lambert’ın takıma bir türlü monte edilememesi de can sıkıyor. Sırp genç yetenek Lazar Markovic’in de ne katlarda, ne de forvette beklenen katkıyı verememesi moralleri bozan bir başka gelişme.
Tüm bunların ışığında 9 haftada sadece 13 gol atılabilmesi ve Şampiyonlar Ligi’nde 3 maçta toplanan 3 puan umut verici bir geleceğin olmadığını gösteriyor. Rodgers’ın ekibinin Sturridge’in dönüşünü mümkün olan en sorunsuz şekilde sağlaması ve ara transfer döneminde doğru hamleleri yapması gerekiyor. Aksi takdirde Balotelli’nin formsuzluğu ve umursamazlığıyla başlayan bu kriz, genişleyerek takıma yayılabilir ve bütün bir sezonun boşa gitmesine neden olabilir.

*hayatimfutbol.com'dan alınmıştır.

ÖNCEKİ HABER

‘Kim Korkar Lösemiden?’

SONRAKİ HABER

Macbeth’in komedi versiyonu sahnede!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...