Üniversiteli kadınlardan Kobanêli kadınlara mesaj var

Hilal KILIÇ
Bir coğrafya düşünün ki payına sadece savaş, kayıp, zulüm düşsün. Bombaların, silahların sesi yağmur sesine eş olsun.
Sınırdaki halkla dayanışma için Suruç’a giden üniversiteli genç kadınlardan biriyim ben de. O coğrafyadan dönerken tek bildiğimiz içimizde biriktirdiğimiz her şeyle dayanışmayı büyütmek için elimizden geleni yapacağımızdı.
Mücadele asıl şimdi başlıyordu ve çevremizde olan herkese neler gördüğümüzü anlatmalı onlarla ortak bir duyguyu paylaşmalıydık. Sınırdan döner dönmez bir kampanya organize ettik. Okuduğum Hacettepe Üniversitesi’nde başlattığımız yardım kampanyası vesilesiyle birçok kadın arkadaşımızla da iletişim kurduk, duygu alışverişi yaptık. Yürüttüğümüz çalışma sırasında en çok dikkatimi çeken özellikle daha önceleri bizlerle iletişim kurmaktan kaçınan kadın arkadaşlarımızın dağıttığımız bildirilere ve afişlerimize olan ilgisiydi.
IŞİD; islamiyet adı altında uzun zamandır Ortadoğu halklarına zulmediyor. Onlar, kadınları esir alıp köle pazarlarında satarken, tecavüzü hak görüp, direnirken öldürülen kadınların şehit olmadıklarını iddia ederken ve tüm yaptıklarını cihad anlayışıyla kılıflarken, İslami çevrelerden kendi tabanlarına hiçbir açıklama yapılmıyor. Yandaş medya aracılığı ile yapılan, yaşananların vahşiliğini ve din dışı oluşunu anlatan kısa açıklamalardan, yüzeysel kınama konuşmalarından başka görünen hiçbir şey yok.

KAFALARDA SORU İŞARETLERİ

Üniversitemizde fark ettik ki; bu meseleye dair kafalarda soru işaretleri kalmış. Herkes kendince bir cevap arıyor. Kobanê direnişine destek için standımıza malzeme getiren, dini inancına sıkıca bağlı bir kadın arkadaşla ettiğim kısa sohbet bu izlenimimizi kanıtlar nitelikte oldu. Ortadoğu’da yaşanan emperyalist savaşa sadece vicdani boyutta bakan birçok inançlı genç kadın bu meselenin iç yüzünü merak ediyor ve kendi çevresinden alamadığı yanıtları bizlerin yürüttüğü çalışmaları, söylemlerimizi gözlemleyerek almayı deniyor. Bizler de bu arkadaşlarla yan yana gelmeye sorularına yanıt olmaya çalışıyoruz.
Bir yandan da gözümüzün önünde tarihine tanıklık ettiğimiz bir kadın devrimi var. Rojava Devrimi kadın mücadelesinin en görkemli kazanımlarından biri. Rojavalı kadınların bu savaşın bir öznesi oluşu da bizlere, kadın direnişinin getirilerini en iyi şekilde gösteren o kadınlarla dayanışmamızı büyütme gerekliliğini bir kez daha hatırlatıyor. Bu mücadeleyi sahiplenerek bulunduğumuz yerlerde kadınlarla buluşmak için biraz geç kaldık belki de. Savaşla, acıyla yüzleşmeyi bekledik. Ama şimdi elimizi daha da çabuk tutarak tüm üniversitelerde kadın dayanışmasının önemini, savaşı, IŞİD gerçekliğini, tüm bunların ataerkil düzenle olan bağını, bugün Kobanê’de kadınları esir alan zihniyetle metropollerde kadınları öldüren zihniyetin farksızlığını, sesimizi duyurabildiğimiz her noktada dillendirmeliyiz.

ŞİMDİ BİR FİLİZİ SULUYORUZ

Bu amaçla işe koyulup üniversitemizdeki Kadın Çalışmaları Topluluğu’muz aracılığıyla birkaç günlük bir çalışma yaptık. Açtığımız standa, üzerinde “savaştaki kadınlara bir mesaj da sen ilet” yazılı bir kutu koyduk. Kadın arkadaşlarımızdan şu an savaşta direnen kadınlara, sınırda bir haber bekleyen, çocuklarının yaralarını sarmaya çalışan annelere, seslerini duyurabilseler neler söylemek isterlerdi, bunu yazmalarını istedik. Ve böylece birçok farklı çevreden kadının bu mücadeleye bakışını ve hislerini anlayabilme yolunu açtık. Bu çalışmanın devamında mesajlarını ileten genç kadınlarla bir araya gelip kadın dayanışmasını ve üniversiteli kadınların mücadele alanlarını konuşmaya karar verdik.
Bizler elimizden geldiğince bu işin bir ucundan tuttuk ve biliyoruz ki yalnız değil çok ama çok kalabalığız. Üniversitelerde genç kadınlarla daha da çok bir araya geleceğiz, direnişi, umudu hep birlikte büyüteceğiz. Şimdi bir filizi suluyoruz birlikte, göreceğimiz nice baharlar var. Gölgesinde dinlenecek dallarından meyve toplayacağız elbet ağaçlarımızın.