02 Kasım 2014 01:01

İŞÇİNİN İSMİNİ DAHİ SÖYLEMEDİĞİ MADEN GERÇEĞİ

Adın ne?.. Dünyanın bu belki de en ‘haklı’ sorusunun, Ermenek’te en korkulan soru haline gelebilmesi buradaki maden gerçeğinin bir parçası.

Paylaş

Arif KOŞAR
Ermenek

Adın ne?.. Dünyanın bu belki de en ‘haklı’ sorusunun, Ermenek’te en korkulan soru haline gelebilmesi buradaki maden gerçeğinin bir parçası.

Hem su baskınının gerçekleştiği ocakta, hem de diğer ocaklarda çalışan madencilerin verdiği bilgiler ve görüşlerde isimlerinin yazılmaması konusundaki ısrarı, sonucu ölüm olan bir ekonomik ve psikolojik duruma işaret ediyor.
Özkar Madencilik’te çalışan bir madenciyle çalışma koşullarına ilişkin yaptığımız röportajın ardından, işçi maden sahasında tam 4 kez beni bulup “Aman ismimi yazma” diyor. “İşten atılırım, bir daha da iş bulamam.” Oysa yazmak değil hitap için ismini öğrenmek istememize rağmen söylememişti. Ama içi rahat etmedi, sürekli hatırlattı. Görüştüğümüz işçilerin tamamına yakını ya konuşup ismini yazmamamızı istiyor ya da ismini yazmayacağımızı garanti etmeden konuşmuyor. 

İŞ BULMA ŞANSI YOK
Hem su baskınının gerçekleştiği Has Şekerler hem de Ermenek’teki diğer madenlerde çalışan işçilere, Zonguldak, Kütahya gibi illerden gelen madencilerin de katkısıyla yoğun bir su boşaltma işlemi yürütülüyor. Farklı ocaklardan çalışmalara katılmak için bir araya gelen işçilerin tamamının sorunları da talepleri de benzer.
İşçilerin anlatımları, Has Şekerler’de yaşanan felaketin Ermenek’teki diğer ocaklarda da yaşanmasının önünde hiçbir engel olmadığını gösteriyor. İşten atılma kaygısıyla adını vermek istemeyen Özkar Madencilik işçisi; “İşçinin kömür kadar değeri yok. İş bu. Çalışırsan çalışırsın, beğenmezsen çeker gidersin. Torba yasadan sonra madenler yeniden açıldığında, ‘Gelmezsen işten atılırsın, maaşını da tazminatlarını da alamazsın’ dediler. Geçim yok, mecbur gittik.” İşçi sağlığı? Başka bir maden ocağından adının hatta maden ocağının bile adının yazılmasını istemeyen madenci, “Burada hepimiz köleyiz. Sırayla ölsek de buraya gelip çalışmak zorundayız.”
İşten atılan ya da hak arayan bir işçinin, Ermenek’te madende iş bulma şansı yok. “Patronlar acayip iş birliği yapıyorlar. Bir araya geliyorlar kararlar alıyorlar. Torba yasada böyle yaptılar. Biri işten çıktı mı haber veriyorlar. Kimse işe almıyor.”

MASKE ARASAN DA BULUNMUYOR
İşçinin konuşmasına, derdini anlatmasına bile izin vermeyen bu çalışma sisteminde, elbette en küçük işçi sağlığı önlemleri bile alınmıyor. Soma’da 1987 model gaz maskelerinin kullanılması eleştiri konusu olurken; burada madenlerde doğru düzgün maske kullanılmıyor. İşçilerden bir maske göstermelerini rica ettiğimizde, yaklaşık yarım saatlik aramaya rağmen maske bulamıyorlar. 
Patronlar arasındaki birlik, işçiler üzerindeki işten atma tehdidi, bu tehdidi kullanarak işçi sağlığı önlemlerinin alınmaması, sürekli artan üretim baskısı, yevmiyelik ücretler; sadece genel bir “köleyiz” tespitinin çok ötesine geçiyor. Ölümü bile bile madene gitmek… Madende mahsur kalan 18 işçiden biri olan Osman Çoksöyler’in ağabeyi Abdullah Çoksöyler, “Ben madende çalışırken hep ayaklarım geri gider. Hele gece vardiyasına girmek mezara girmek gibi. Ölüm bir dakika aklımdan çıkmazdı. Servisten ocağa, ocaktan eve kadar. Ama mecbursun!”
İşte, işçinin adını bile söylemesini engelleyen bu maden düzeni değişmedikçe Ermenek’teki diğer madenlerde benzer bir durum yaşanmaması sadece rastlantıya bağlı…

HÜKÜMET SOMA’DAN DERS ALDI!
Soma katliamının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “fıtrat” açıklamasını, bakanların maden patronunu savunan yaklaşımlarını burada görmek pek mümkün olmadı. Erdoğan, patronu sert bir şekilde eleştirdi. Enerji Bakanı Taner Yıldız, patronun “doğal afet” açıklamasını kabul edilemez ‘buldu.’ Onlara göre “patron suçlu”, hükümet sütten çıkmış ak kaşıktı. Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in deyişiyle “Hayat devam ediyor”du. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Soma’da sokak protestolarına neden olan, kendini kaybedip sağa sola saldırdığı görüntülerin yaşanmasına Ermenek’te izin verilmedi. Ziyaret etti ama basın toplantısını tek bir işçi ya da işçi ailesinin bulunmadığı başka bir maden ocağının önünde yaptı. 

GAZETECİ, VATANDAŞ DEĞİL Mİ?
Hükümetin Soma’dan kazandığı deneyimlerden birisi de gazetecilere yönelik tavırda kendini gösterdi. Soma’da aileler ile basının buluşması çok zor olmuyordu. Maden sahasının bir bölümü kurtarma çalışmalarına ayrılmışken; diğer bölümünde aileler, işçiler ve basın mensupları bulunabiliyordu. Ermenek’te ise basının; ailelerin ve işçilerin bulunduğu alana girmesi yasak. Gazeteciler tecrit edilmiş bir atık yığınının üstünde dilediğince taş ve toprakla sohbet edebilir! Gerekçe ise, hiçbir hukuki dayanağı olmayan ve görme şansına bir türlü sahip olamadığımız “valilik kararı” ve ağızlardan düşmeyen “bakanın emri”. 

ÖNCEKİ HABER

Tunus’un seçimleri ve halkın özlemleri

SONRAKİ HABER

‘Mücadelemize ses verin’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...