31 Ekim 2014 01:01

Arkadaşlarım gözümün önünden gitmiyor

Sabah 9’da aldığım telefonla fırladım yataktan. Yüzümü bile yıkamadan koşarak çıktım yurttan. Soma’dan Karaman’a gidecek, oradan da Ankara’ya geçecek 135 maden işçisi direnişteymiş. Gece 2’de Uşak girişinde çevirmiş polisler yollarını. Yanlarına gittim hem onlardan öğreneceğim çok şey olduğunu biliyordum hem de onlara destek olmak benim için çok önemliydi.

Paylaş

Meryem EROĞLU/UŞAK

Sabah 9’da aldığım telefonla fırladım yataktan. Yüzümü bile yıkamadan koşarak çıktım yurttan.  Soma’dan Karaman’a gidecek, oradan da Ankara’ya geçecek 135 maden işçisi direnişteymiş. Gece 2’de Uşak girişinde çevirmiş polisler yollarını. Yanlarına gittim hem onlardan öğreneceğim çok şey olduğunu biliyordum hem de onlara destek olmak benim için çok önemliydi.

Konuştuk tartıştık hayatımda ki en güzel  sohbetler orada duyduklarımdı. Yeri geldi güldük yeri geldi ağladık. Erkekler ağlamazmış ya ağladılar, ağladık. 21 yaşından 55 yaşına kadar bir sürü insanla, emekçiyle birlikte yakılan ateşin başına oturduk. Başladı anlatmaya:

“8 senedir madenciyim en zor meslek bizim 14 Ocak 2011 yılında en yakın arkadaşım araba büyüklüğünde bir kömür parçasının altında kaldı. Kömür taşınan bantlarla arkadaşımızı çıkardık öldüğünü biliyorduk. Ellerinden belliydi nabzı yoktu. Temiz havaya çıkınca bedeni şişmeye başladı. Ambulansa aldılar. “Yaşıyordu yolda hastaneye giderken öldü” dediler daha az tazminat ödemek için yalan söylediler. 9 arkadaşım yanarak öldü cesetlerini gördüm, gözümün önünde o günden beri. Çok sevdiğim bir mühendis vardı 24 yaşında nişanlı 3 ay sonra askere gidecekti, 7 gün dayanabildi. 13 arkadaşım gaz zehirlenmesinden öldü, parmaklarım kaç defa kırıldı bilmem.”
Baktı sonra bana gözlerini sildi, “Üniversiteli kardeşlerimiz gelmiş ateşi harlatalım da üşümesinler” dedi. Birlikte ateşi harladık.

Başka bir abimizin yanına gittim. 301 işçinin can verdiği Soma faciasından kurtulup hastaneye giden ilk madenciymiş. Hiç ağlamammış, ağlayamamış. Ta ki sigara içmek için yalın ayak hastane bahçesine çıktığında 2 yaşındaki kızı babacım diye boynuna sarılıncaya dek. Sabah 9.30’dan akşam 17.00’ye kadar birlikteydik. Polisler, milletvekilleri, kaymakam geldi biraz durup gitti. Bir çok sivil toplum örgütü de oradaydı.

Akşam 17.00’de vali ile görüşme sonrası işçiler geri dönme kararı aldı. Beni en çok etkileyen de o anda yaşanan olay oldu. Bir işçi ağlamaya başladı hıçkıra hıçkıra “Dönmem” dedi, “Arkadaşlarım ölüyor, biz ölüyoruz dönemem burada devlet öldürür orada madende ölürüz. Ölürüm de dönmem.” 3 arkadaşı tuttu kolundan zorla götürdü arabaya, defalarca inmeye çalıştı “Ölüme sessiz kalınmaz” diye.

ÖNCEKİ HABER

‘Zeytin yaşamdır yaşamı savunuyoruz

SONRAKİ HABER

Cinayetler hep ‘hesapsız’ kaldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...