29 Ekim 2014 02:00

Ne tespit yapıldı ne kameraya bakıldı!

Esenyurt’ta yaşanan provokasyonda; iddialardan daha da önemli gerçekler var... Öldürülen Emek Gençliği Üyesi Mert Değirmenci’nin yakınları, arkadaşları ve yoldaşları, cinayetin üstünün kapatılmak istendiğini düşünüyor.

Paylaş

Esenyurt’ta yaşanan provokasyonda; iddialardan daha da önemli gerçekler var... Öldürülen Emek Gençliği Üyesi Mert Değirmenci’nin yakınları, arkadaşları ve yoldaşları, cinayetin üstünün kapatılmak istendiğini düşünüyor. Üzerinden 15 günü aşkın bir süre geçtiği halde, polis görgü tanıklarının ifadelerine dahi başvurmuş değildi. Ancak yakınları ve arkadaşlarının baskısıyla görgü tanıklarının ifadeleri alınabildi. Silahın ateş edildiği tahmin edilen Roman mahallesinde de en ufak bir araştırma yapılmadı. Eylemler süresince, saldırıları organize eden ırkçı gruplara polis hiçbir müdahalede bulunmadı, HDP, Kıraç İşçi Kültür Merkezi, çeşitli lokanta ve işyerleri yakılmasına rağmen tek bir kişi bile göz altına alınmadı. Bu işyerlerinde en ufak bir incelemede de bulunulmadı. 8 Ekim günü üzerindeki elbiseleri çıkartılarak yüze yakın kişinin saldırısına uğrayan ve öldü sanılarak bırakılan Kabil Okyayatan’ın anlattıkları da saldırıların polisin gözü önünde, hatta desteği ve kontrolüyle gerçekleştiği iddiasını güçlendiriyor.
HASTANE HASTANE DOLAŞTILAR
7 Ekim akşam saatleri... Kobanê ile dayanışma eylemine polis saldırdı. 2 bine yakın kitle üçe bölünmüş bir kısmı Esenyurt Fatih Mahallesi yani namı diğer Roman mahallesine doğru çekilmişti. Polis saldırısının yoğunlaştı bölgelerden birisi de burasıydı. Romanlar da ‘Mahallemizi yakacaklar’ söylentileri eşliğinde pompalı silahlarla toplanmıştı. Eylemcilerle aralarında tartışmalar da çıkmıştı. Ve Romanların bulunduğu taraftan silah sesleri geliyor, saçmalar yağıyordu. Polisin bölgede silah dağıttığı iddiası da var.
MERT KOLLARIMDAYDI, BAYAĞI BİR KAN AKIYORDU
Mert’in yaşamını yitirdiği gün ve o anlarda yanında olan görgü tanığı arkadaşı anlatıyor: “Ben eyleme gitme taraftarı değildim. Şimdiye kadar mitinglere falan da katılmışlığım yoktur. Arkadaşlar bilir. Mert istedi. Ben de onu yalnız bırakmamak için geldim. Otobüsten belediyenin orada indik. Mezarlığın yanından geçerek Esenyurt Meydanı’na girdik. Atatürk Heykeli’nin oraya gitmiştik. Oradan ara sokaklardan 19 Mayıs Bulvarı’na çıktık. Çatışmalar sürüyordu. Yokuşun yukarısında polis vardı. Boş bir arsadaydık. Sonra Özel Esencan Hastanesinin hemen yanındaki sokağa girdik. Tam acil kapısının önüydü. Silah sesleri geliyor, sağa sola çarpan saçmalar kafamıza düşüyordu. Acil girişinin önünde biz toplam 5-6 kişiydik. Saçmalar gelince tedirgin olduk. ‘Çıkalım’ dedim. Girdiğimiz taraftan çıkma şansımız yoktu, polis vardı. ‘Aradan gidelim’ dedik. Mert hemen yanımdaydı. Birlikte koştuk. Bir baktım yanımda yok. Yerde yatıyor. Döndüm geri geldim. Hiçbir şey düşünemez oldum. Herkeste büyük bir telaş oldu. Acil kapısından sadece 10 metre uzaktaydık. Kolundan tutup kaldırdık. Konuşamıyor ama kendindeydi. Ayakta durabiliyordu. Boğazından kan akıyordu. Hastanenin aciline girdik. Bizi karşılayan güvenlik ‘Müdahale edecek doktor yok, hastane boşaltıldı’ dedi. Mert kollarımdaydı, bayağı bir kan akıyordu. Mecburen hastaneden çıktık. Acil Servisin yanındaki otoparktan bir araç durdurduk. Mert’in bilinci açık ama kan akıyor. Esenkent’teki özel bir hastaneye gittik, yol 10 dakika sürdü. Acilden girdik, sedyeye aldılar. Mert gayet iyiydi. Hatta doktora derdini cep telefonunun mesaj bölümüne yazarak anlattı. ‘Ağzımın içinde bir şey var’ diye yazdı. Doktor ağzına baktı. Bir saat oradaydık. Sonra bizi Kanuni Sultan Süleyman Devlet Hastanesine gönderdiler. Mert’in babası, akrabalar falan herkes oraya geldi zaten.”
60-70 SİVİL POLİS HASTANEDE
Ve Mert’in durumu artık ağırlaşıyordu. Kanuni Sultan Süleyman Devlet Hastanesine geldiğinde bilinci kapalıydı. Yoğun bakıma aldılar. Doktorların ifadesine göre; “92 dakika kalp masajı yapıldı.” Kalbi 3-4 defa durdu. Kuzeni Onur Değirmenci de hastanede. Onur’un anlatımıyla: “Zaten bizimle 60-70 sivil de gelmiş hastaneye. Kantine bir baktım sivil polis dolu. Neyse… Bir uzman kadın doktor geldi. ‘Boğazına delik açmaz lazım. Nefes alması lazım’ dedi. Kan boğazda birikmiş, boğulmuş. Biz kapıdaydık. ‘Üçlü cerrahinin olduğu bir hastaneye sevk edeceğiz’ dediler. 10 dakika sonra çıkacağız sanıyorduk ama neredeyse bir saat bekledik. Kurtulup kurtulmayacağının belli olacağı bir süreçte bir saat bekledik. Çapa’ya dediler. Oraya götürdük. Saat gecenin 3’üydü. İlk müdahale yapıldı. Boğazına ilk iki hastanede delik açılmaması, sonra 92 dakika yapılan kalp masajı çocuğun kalbini yormuş. Yoğun bakıma alındı.”
Mert’in durumu artık kötüydü. Önce beyin ölümü gerçekleşti. Ardından da 10 Ekim’de yaşamını yitirdi. Ailesi iç organlarının tamamını bağışladı.
MERT’Tİ, KORKMAZDI, GÖZÜ KARAYDI…
Mert Değirmenci... 18 yaşında... Emek Gençliği Üyesi... 15 yaşına kadar Ardahan’ın Damal ilçesinin Dereköyü’nde yaşadı. Damal bir Türk Alevi köyü. Çok büyük bir kısmı CHP’li. Köy, Maraş Elbistan’dan baskılar sonucu göç eden Aleviler tarafından kurulmuş. Esenyurt’ta Damallılık epeyce yaygın.
Ailesi köyde hayvancılık yapıyordu. Geçinmek ve yaşamak giderek zorlaşıyordu. Mert 3 yıl önce köyden ayrılıp İstanbul’a, Esenyurt’ta yaşayan amcasının yanına geldi. Çalışmak için…
Amcasının oğlu Onur Değirmenci anlatıyor: “Mert, 2 sene bizde kaldı. Fırında, terlikte çalıştı. Epeyce iş değiştirdi. Çok yakın oldukları 2 arkadaşıyla yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi. Biri işten çıktı mı, diğer ikisi de çıkardı. Sürekli bizdeydi. Babam çok ilgileniyordu. Babam kendi çocuklarına yapmadığını ona yaptığını söyler. ‘Çocuklarımı elbise almaya götürmedim, Mert’i götürürdüm’ diyor. İlgilenirdi yani onunda. Sonuçta emanetti.”
Mert’in ailesi de bir sene sonra Esenyurt’a geldi. Köyde yaşam standartlarının düşmesi, hayvancılığın gerilemesi... Artık yaşayamıyorlardı köyde. Çıkıp geldiler. “Köyün genel durumu bu zaten.” Tabii, burada hesap daha da zor. “Köyde gelir yok ama gider de yok. Burada kira, fatura. Babanın yaşı 40. Beden işçiliği yaptı. En son çikolata fabrikasında çalışıyordu.”
Anne ev hanımı. Mert’in 3 kardeşi daha var. Bir küçüğü olan kız kardeş 15, diğer erkek kardeşler ise 14 ve 12 yaşlarında. Kız çalışıyor. Baştaki plan Mert çalışacak, kardeşlerini okutacaktı. Ama geldikten sonra şartların öyle olmadığını gördüler. Kız tekstilde çalıştı. Ondan sonra diğeri tekstile başladı. Bir tek 12 yaşındaki kardeş 6. sınıfa gidiyor.
Mert, 8. sınıfı bitirmiş, liseye başlamamıştı…
Kuzeni Onur’un anlatımıyla: “Duygusal bir çocuktu, ama hiç belli etmezdi. Kendi dünyası vardı, her şeyi ona göre yorumlardı. Saftı... Çekingendi, ama kavgadan sakınmazdı. Hareketliydi. Adı gibi Mert’ti. Köyden gelmişti, ama şehrin farkındaydı. Kitap okumaya çalışıyordu. Ailesinin şehre uyum sağlamadığını düşünüyordu. Parası oldu mu arkadaşlarıyla yerdi, içerdi, gezerdi. Arkadaşları için canını verirdi. Gözü kara bir çocuktu. İki sene önce 1 Mayıs’a katılmıştı. Epeyce hareketli bir eylemdi. Mert en önlerdeydi, korkmazdı.”
KUZEN ONUR DEĞİRMENCİ: POLİS SİLAHA İZİN VERDİ
Onur Değirmenci (Mert Değirmenci’nin Kuzeni): 18 yaşında bir genç öldürüldü ama polis hâlâ tespit yapmadı. Tanıkların dinlenmesi için resmen mücadele etmemiz gerekti. Adli bir cinayet olduğunda bile katil yakalanıyor. Burada bu çocuk göz göre göre öldürüldü ama en ufak bir araştırma yapılmıyor. Biz bu cinayetin üstünün kapatılmak istendiğini düşünüyoruz. Çünkü polis zanlıları yakalamak için bir şey yapmıyor. Orada Romanlar elinde silah toplandığında polis neden izin veriyor? Ateş ediyorlar, buna rağmen müdahale etmiyor polis. Yani, her şey polisin kontrolü altında yürüyor. Şurada birisi elinde tüfekle sokağa çıksa ne olur? Hemen yakalar polis. Ama burada izin veriliyor. Biz bu cinayetin sonuna kadar takipçisi olacağız ve peşini bırakmayacağız.
AVUKAT AVCI: HALA OLAY YERİ İNCELENMEDİ
Devrim Avcı (Mert Değirmenci’nin Ailesinin Avukatı): Hem hastanede müdahale edilmemesi hem de Mert’i vuran şahısların tespitiyle ilgili suç duyurusunda bulunduk. Olay mahalli ve çevresindeki kamera kayıtlarını istedik. Ancak Mert’in olduğu yerde olayın üzerinden 20 gün geçmesine rağmen tespit ve inceleme yapılmadı. Polisin, “ortalık yatışsın” şeklinde bir yaklaşımı olduğu açıktan olmasa da çeşitli biçimlerde ifade ediliyor. Süreç çok yavaş ilerliyor. Tanıkların dinlenmesi için biz çaba harcadık ve organize ettik. Oysa tanıklara hızla ulaşılması lazımdı. Mesela; HDP’nin Kıraç’taki temsilciliğinin yakılması olayında da, kitle 2-3 saat orada bulunuyor. Ama polis müdahale etmiyor. Mert’in ölümünde de gruplar silahlarla ortaya çıkıyor ama polis onlara da müdahale etmiyor. Kameralar kırık deniyor. Yani, polisin silahla sokağa çıkan ırkçı gruplara müdahale etmemesi Mert’in ölümünde etkili oldu.
ROMAN DERNEĞİ BAŞKANI: DIŞ GÜÇLERİN OYUNU BU!
Roman Dernekleri Federasyonu Kurucu Başkanı, Esenyurt Romanlar Derneği Başkanı Semih Makaracı ve iki arkadaşı ile Esenyurt’ta bir kafede buluşuyoruz. Makaracı ve arkadaşları epeyce tedirgin gözüküyor. Başkan Makaracı aynı zamanda AKP Esenyurt Belediye Meclis Üyesi. “Romanların kimseye zararı olmaz, işinde gücünde insanlardır hepsi” diyorlar.
Mert’in vurulduğu bölge Roman mahallesinin hemen karşısı. Öldüren kurşunun o bölgeden geldiği iddia ediliyor. Çünkü Romanlar eylem sırasında silahlı bir şekilde toplanmış, yer yer Kürtlerle çatışma halindeler. Başkan Makaracı, ara ara da diğer iki arkadaşı olayı şöyle anlatıyor: “Grup geçerken sözlü bir tartışma oldu. Bizim mahallenin içine girdiler. O korku havasıyla bizimkiler çoluk çocuğu koruma amaçlı toplandı. Öncesinde de medyada, araba kırmaları, evlere zarar vermeleri görmüşüz. Korku da var. Ama kalabalık içinde sakallı adamlar vardı. Romanlarla ilgisi olmayan 17-18 kişilik bir grup. Bunların elinde palalar ve pompalı tüfekler var.”
Kim bunlar sorusuna karşılık, “Bilmiyoruz, tanımıyoruz” diyorlar. Ama Romanların silahlarla çıktığını da kabul ediyorlar. “Mahalledeki evlerde genellikle av silahı vardır. O silahları da alıp çıktı bazı Romanlar. Ama kesinlikle ölen gencimizle ilgisi yoktur. Zaten genç kurşunla öldü. Bizim mahallede saçma atan pompalı vardır.” Daha fazla ayrıntı istiyoruz, ama bu kadar: “İnsanları normalde bizim mahallemizden geçer gider hep. Güvenli bir yerdir. Hiçbir olay olmaz. Geçimini çöple, çöpü çıkarmakla sağlayan insanlar. Dış güçlerin oyunu bu. Mahalleyi karıştırmak için... İnsani olarak bir gencin ölmesinden çok üzgünüz. Roman derneği olarak da bu olayın sonuna kadar takipçisi olacağız.”

 

ÖNCEKİ HABER

Kıyımın ardında Öz Gıda-İş var

SONRAKİ HABER

‘Polis vurunca mobese çalışmıyor’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...