13 Ekim 2014 12:40

Erdoğan: Yeni Lawrence'lar var!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Üniversitesi'nin eğitim öğretim yılı açılış törenine katıldı.

Erdoğan: Yeni Lawrence\'lar var!
Paylaş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Marmara Üniversitesi'nin eğitim öğretim yılı açılış törenine katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan açılış töreninde yaptığı konuşmasının başında dün gerçekleştirilen HSYK seçimlerini değerlendirerek, "Dün ülkemiz adına, özellikle yargı sistemimizin adına önemli bir seçim başarıyla tamamlandı ve sonuçlar açıklandı. Hakimler ve Savcılar Kurulunda görev yapacakların 10 tanesi yapılan seçimlerle belirlendi. Seçimlerin ülkemiz, milletimiz, yargı camiamız adına hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye genelindeki hakim, savcılarımız yargının ve mesleklerinin onuruna sahip çıktılar ve yargıyı ele geçirmeye çalışan, vicdanlara ipotek koymaya çalışan gereken cevabı sandıkta verdiler. HSYK seçimlerinde kazanan hiç kuşkusuz milletimiz olmuştur, ülkemiz olmuştur, adalet olmuştur. Bağımsız yapısıyla YSK'nın gerek adalet dağıtımında, gerek yargı sisteminin sorunlarının çözümünde artık vicdanları da rahatlatan bir yapıyla geleceğe ilerleyeceğine gönülden inanıyoruz" dedi.

Bu yılın 1. Dünya Savaşı'nın yıl dönümü olduğuna dikkat çeken Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

"28 Haziran 1914'te Ferdinand Saraybosna'da bir suikast sonucu öldürülmüş ardından da bütün Avrupa'yı ve Osmanlıyı içine alan büyük bir savaş başlamıştı. Bu yılın haziran ayından itibaren, bu savaşın yüzüncü yılına mümkün olduğunca dikkatleri çekmeye çalışıyorum. Özellikle üniversitelerimizin savaşla ilgili çalışma yapmaları, ortaya fazla eser koymaları benim çok arzu ettiğim bir durum.

Az önce Sayın Tabakoğlu hocamın ifade ettiği konu ki, Sayın Topbaş da yapılan yerden devam etmek suretiyle tamamlamış olurlar ki arşivler konusuna girdiler, bende o konuya gireceğim. Birinci dünya savaşını İngilizce Fransızca kaynaklardan okumak emin olun bizim adımıza özellikle de bilim camiamız adına çok yaralayıcı olur."

Erdoğan, "Şu anda Balkanlar, Kafkasya Kuzey Afrika'daki sınırlar birinci dünya savaşının ardından Osmanlı bakiyesi olan topraklar üzerinde oluşmuştur" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yaklaşık 100 yıl öncesine kadar Bosna'dan Yemen'e Gürcistan'dan Libya'ya kadar çok geniş bölge buradan idare ediliyordu. Savaş sona erdiğinde ise idare ettiğimiz topraklar bugünkü topraklardan daha dar bir sınır içine hapsedilmek istendi. Ortadoğu'da sınırların belirlenmesi üzerinde bugün dikkatle durması gereken bir konudur. Bakın dikkatinizi çekiyorum, 20'nci yüzyılın başına kadar dünyada Ortadoğu diye coğrafi bir kavram yoktu. Yakın doğu vardı, uzak doğu vardı, Ortadoğu diye bir kavram kullanılmıyordu. Ortadoğu petrol ve çatışma bölgelerini işaret etmek amacıyla icat edildi."

'TÜRKİYE HER ZAMAN EN ÖN SAFTA OLACAKTIR'

Erdoğan 1. Dünya Savaşı'nın galibi olanların cetvelle Ortadoğu'da sınır çizdiğini belirterek, "Egemen güçler Kahire'de bir masanın etrafına oturdular, ellerine bir cetvel aldılar, burada sancısı bugünlere kadar devam eden sınırlar orada çizildi. Meşhur bir espriyi de hatırlatmak isterim, isimleri vermeyeceğim... Ortadoğu'da iki ülkenin sınırlarına düz zikzaklar çizer. O sınıra bugün bile Churchill'in hıçkırığı adı verilir. Nedenini hocalarım bilir, oraya girersem biraz ayıp olur. Gerçekten sınırlara baktığınızda son derece keyfi, gerçeklikten uzak çizildiğini görürsünüz" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Örneğin Şii mezhebine mensup halk üç ayrı devlete dağıtılmıştır, Türkmenler aynı şekilde. Lübnan'da sayıları az olan Durzi halk bile üç ayrı ülkeye dağıtılmışlardır. Suriye Irak Ürdün gibi ülke isimleri birinci dünya savaşından sonra konulmuş, o güne kadar da belki hiç duyulmamış isimlerdi. Benim bu sözlerimden hiç kimse farklı manalar çıkarmaya çalışmasın. Birinci dünya savaşının yıl dönümünde sınırları tartışmaya açacak değilim. Böyle bir derdimiz. Hiçbir ülkenin sınırlarında iç işlerinde bizim gözümüz yok. Ülkelerin toprak bütünlüklerini savunmak noktasında Türkiye her zaman en ön safta olacaktır."

Erdoğan, coğrafi sınırlar yerine zihinlerde sınırlar bulunduğunu ifade ederek, "Ancak burada coğrafi sınırların değil zihinlerdeki sınırların, gönüllerdeki sınırların mutlaka ve mutlaka tartışmaya açılması taraftarı olduğumu belirtmek isterim. Bu bizim için önemli. Çünkü bu coğrafyada sınırlar kasıtlı olarak hiç bitmeyecek çatışmalar üretmek üzere çizilmiştir. Eğer zihinlerdeki, gönüllerdeki sınırları aşamazsak 100 yıldır devam eden bu çatışmalara çözüm bulmamız asla mümkün olmayacak" diye konuştu.

"Araplar Kürtler Türkmenler birbirleriyle gerilim yaşarken bütün coğrafya üzülüyor ama bu gerilimi kurgulayanlar yüz yıldır ellerini ovuşturuyorlar" diyen Erdoğan şöyle devam etti:

"Çatışmaları kurgulayanlar başkaları, seyredenler başkaları. Adeta Ortadoğu toprağına pipet batırıp petrolü var gücüyle çekenlerde başkaları. Ama ölenler biziz, kanı akanlar biziz. Bizim çocuklarımız, bizim kardeşlerimiz ölüyor. Bu cinayetleri kurgulayanlar iştahla seyrediyorlar. Gelip buralarda on milyonlarca yüz milyonlarca doları bombalara atmak suretiyle oraya atanlar, zannediyor musunuz ki barış için uçaklarıyla, füzeleriyle orada bulunuyorlar. Hayır. Petrol kuyularını kendi tasarrufları altına almak için bunu yapıyorlar. Çünkü çok daha fazlasıyla bunu geri alıyorlar. Bakın burada açık açık sesleniyorum. Umuyorum ki arzu ediyorum ki benim bu sesimi feryadımı duyarlar. 'Ey Şii kardeşim, Bağdat'ta camiye namaz kılanların arasına dalıp ibadet eden onlarca insanı katlettiğinde kimi sevindiriyorsun bunu düşündün mü? Ey Sünni kardeşim Kerbala'da ibadet edenlerin arasını dalıp çocukların bile ölmesine sebep olarak kimi sevindiriyorsun?"

Erdoğan, "Ey IŞİD ey PKK yaptığınız katliamlarla aslında kimlerin değirmenine su taşıdığınızı hiç düşündünüz mü? Kimleri sevindirdiğinizi, kimleri hangi tür tasarımlarına alet olduğunuzu hiç düşündünüz mü? Aynı şekilde Filistin'deki taraflara sesleniyorum, anlaşmazlığın kimlerin işine yaradığını hiç düşündünüz mü?" diyerek şu ifadeleri kullandı:

"İşte bu coğrafyanın tüm halkları, özelliklede akademisyenleri, münevverleri, yazarları sanatçıları bu can alıcı soruları sormaya başlamazlarsa, yani zihinlerindeki sınırları aşamazlarsa asırlar boyu yaşamaya devam ederiz. Hiç çekinmeden tereddüt etmeden şunu da söyleyeceğim; bu coğrafyada topraklara sınırlar çizilirken, maalesef çok kasıtlı, çok bilinçli olarak münevverlerin, sanatçıların, özellikle idarecilerin zihinlerine de sınırlar konulmuştur. O yüzden 100 yıl boyunca doğru soruları sormak mümkün olmamıştır. Aynı sınır, Türkiye'de de yazarlarımızın, çizerlerimizin, münevverlerimizin zihinlerine çizilmiştir. Ortadoğu meselesi denildiğinde hep şu söylenir; 'Araplar bizi sırtımızdan vurdu' denilir ve konu kapatılır. Filistin denildiğinde 'bize ne Filistin'den' denilir ve konu kapatılır.

Şii-Sünni gerilimi denildiğinde; 'Biz mi düzelteceğiz bize ne' denilmiştir. Kürt meselesi denildiğinde, 'asker ilgilensin polis ilgilensin' denilmiştir. 1915 olayları denildiğinde, 'duymayalım görmeyelim' denilmiştir. İşte bütün o kapatılan, sümenaltı edilen konular yüz yıl içinde birikmiş ve bugün bütün coğrafyayı tehdit eden konular haline gelmiştir. Tedavi ve teşhis. Eğer siz bu teşhisi yapmaz ve tedavi etmezseniz tabi ki bunun bedeli ağır olacaktır."

'TÜRKİYE'DE STATÜKO 1. DÜNYA SAVAŞI'NDAN SONRA OLUŞTURULMUŞTUR'


Erdoğan, "Türkiye'de statüko 1. Dünya Savaşı'ndan sonra oluşturulmuştur ve maalesef bugüne kadar ayakta tutulmuştur" diyerek, "Şu anda statüko partilerinin Ortadoğu'ya 'bataklık' demesi, Ortadoğu'ya 'sırtımızı dönelim' demesi, 'ama biz bu işlere karışmayalım' demesi 100 önce bu sınırların çizilmesinin gereğini yerine getirmekten başka hiçbir şey değildir. Coğrafi sınırlarını, ülke sınırlarını asla kast etmiyorum, zihinlerde ki ve gönüllerde ki sınırları kast etmiyorum" dedi ve ekledi:

"100 yıl önce egemen güçlerden çil çil altın alarak Osmanlıya isyan edenler bu coğrafyaya ihaneti yapanlar vardı. Bunlar, saygı değer hocalarım, sevgili öğrenciler bugün de var. 100 yıl önce Arap çöllerinde ajanlar vardı bugünde var. Lawrance Arap görünümlü bir İngiliz'di. Şu anda ise ajanlar birer hain olarak kendi halkların içinden çıkıyor."

Erdoğan, "Din adamı görünümünde, hizmet eri görünümünde, gazeteci yazar görünümünde terörist görünümünde yeni Lawrence'ların bölgeyi ateşe atmak için çabaladığını görüyoruz. Şu anda bile, hizmet diyerek, basın özgürlüğü diyerek, bağımsızlık savaşı ya da cihat diyerek Sykes-Picot gizli anlaşmasının gereğini yapanlar, yeni Lawrence'lar var" dedi.

"Hiç abartmadan söylüyorum; bölge halkının umudu Türkiye'dir" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sınırları değiştirerek değil, ülkelerin içişlerine müdahale ederek değil, doğru soruları sorarak, umut aşılayarak, özgüven aşılayarak Türkiye zihinlerdeki sınırları ortadan kaldırabilir. Bunu yapacak olan en başta üniversitelerimizdir. Onun için şu anda Türkiye 175 üniversitesiyle, bence bir değişimin, bir dönüşümün zihinsel olarak alt yapısını oluşturmalıdır. Hiç tereddüt etmeden ve en başta akademisyenlerimiz, tarihçilerimiz bunu kesinlikle yapacak güçtedir. Yazarlarımız, sanatçılarımız, bürokratlarımız doğru soruyu sormak ve doğru istikameti çizmek adına bölgenin umududur. Önce biz kendimize doğru soruları soracağız. Önce biz sınırları kaldıracak statükonun baskısından kurtaracağız. Yeni Türkiye işte bir yönüyle de bu soruları sorabilen ve bu sorulara cevap üretebilen kavramdır. Yeni Türkiye yüz yıl önce zihinlerimize biçilen ve artık dar o kıyafetlerden kurtulmak demektir."

Bu coğrafya içinde yaşanan her çatışmanın, her gerilimin yüz yıl önce tasarlandığını ifade eden Erdoğan, "Bu tasarımı bozmak bizim vazifemizdir. Terör örgütünün tuzağına düşen modern Lawrance'lerin peşine düşenlere tane tane anlatmak zorundayız. Pensilvanya'nın peşinden gidenlere tane tane anlatmak durumundayız. Bizim uluhiyet anlayışımızda ne var bunu anlatmak zorundayız" diyerek şunları söyledi:

"Bizim inancımızda Allah'tan başka kimseye kulluk yoktur. Bunu sorgulayabilecek güce bir mümin kul sahip olmalıdır. Ulaşabildiğimiz herkese bu büyük oyunu, büyük kumpası anlatmak zorundayız. Kalkıp da bir dini önder, Suriye'de 250 bin kişi öldürülüyor, kendisine 250 bin kişi sorulduğumda "İsrail'e karşı ayakta duran tek kişi Esed'dir' diyor. Orada öldürülenler İsrail kendisine saldırdığın da dik durmadılar mı? Esed'in İsrail'e karşı bir tane kurşunu var mı? 250 bin insanı öldürüyor siz hala bunlara destek veriyorsunuz. Hala bunlara silah para gönderiyorsunuz, para gönderiyorsunuz. Böyle bir dini önder olabilir mi? Sıkıntı burada. Sorgulamamız lazım.

"Herkes yerini konumu bilecek" diyen Erdoğan, "O sorgulamayı yapabilmemiz lazım. 30 yıldır terör tehdidi var bunu görüyoruz, 30 yıl sonra baktığımızda Allah aşkına kim kazandı? Kürt kazanmadı, tam tersine çok ağır kayıp verdi. Türk kazanmadı, büyük acılar çekti. Türkiye kazanmadı, Irak, Suriye kazanmadı. Ama bu 30 yıllık terör meselesinde çok büyük kazanç sağlayanlar çıkmadı mı? Çıktı, silah tüccarları kazandılar, kan tüccarları kazandılar, petrol tacirleri kazandılar. 100 yıl önce bu sorunun tohumunu gelip buralara ekenler, 100 yıl boyunca kazandılar" dedi. (DHA)

ÖNCEKİ HABER

Altın Portakal\'da Kobanê ile dayanışma

SONRAKİ HABER

Dayan sabır taşı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa