12 Ekim 2014 09:47

Aman doktor! (Canım cicim doktor)

“Şair burada neyi anlatmak istiyor” şeklindeki sorunun yukarıdaki mısradan daha iyi bir muhatabı olamazdı. Kendisine musallat olan bela nedeniyle mi, yoksa doktora serzenişle mi ağızdan çıktığı tam belli olmayan bir “aman”, gönül alıcı sözlerle yumuşatılmış ve zarif bir hüzünle donatılmış. Yalnızca o kadar değil; “canım” kelimesi de doktorun sıfatı olmaktan çok daha öteye giderek, hayatta kalma probleminin öznesini belirleyici bir niteliğe kavuşmuş.

Aman doktor! (Canım cicim doktor)
Paylaş

Hakan ERDOĞAN

“Şair burada neyi anlatmak istiyor” şeklindeki sorunun yukarıdaki mısradan daha iyi bir muhatabı olamazdı. Kendisine musallat olan bela nedeniyle mi, yoksa doktora serzenişle mi ağızdan çıktığı tam belli olmayan bir “aman”, gönül alıcı sözlerle yumuşatılmış ve zarif bir hüzünle donatılmış. Yalnızca o kadar değil; “canım” kelimesi de doktorun sıfatı olmaktan çok daha öteye giderek, hayatta kalma probleminin öznesini belirleyici bir niteliğe kavuşmuş. Bu dizeyi, hekimlerin yaşam ile ölüm arasında ne kadar kritik bir rol oynadığını bilen birisinin yazdığı belli. Aynı bizim halkımız gibi. Şurası açık ki, bu sözcük öbeği, doktoruna çok kızan ama sevmeye çalışan bir kişi tarafından yazılmış. Aynı bizim halkımız gibi..Aksi mümkün müydü ki? En küçük çatışmadan başlayarak devlet olmaya kadar giden tahakküm zincirinde yer alan tüm kurumların öldürme ve hayatta tutma doktrinleri hekimlerin davranışlarına dayanır. Ve insanlar, zorbalığı yapan herkesi unuturlar; hekimler hariç.

Hekimlerin, işlerini yaparken bazen duyguların en uç sınırlarında gezinmeleri gerekir. Kimse bilmez. İnsan sağlığı ve yaşamının paha biçilmez olduğunu bilip onun üzerinden geçinmeye çalışmanın tuhaflığını, meslek değil de bir tavır, hayat görüşü olması gereken bir uğraşın içindeyken benliği oluşturan diğer parçaları hissetmenin garipliğini bilmezler. Herhangi bir devletin, hastanenin, dinin, siyasi görüşün temsilinden uzak olması gereken insanlar nasıl yabancı hissederler, kimse tanımaz bu duyguları. Doktor, yaptığı işin doğası nedeniyle inançların, ideolojilerin hükmüne bağlı kalamaz. Kendisine verilen unvan, sistemi delip geçmesini gerektirir. Kendi duygularına, fikirlerine bile aldırmadan imkânı varsa düşmanına bile bakarak hareket etmelidir. Çünkü yaşamı korumaya yemin ederken aslında yücelttiği şey, kocaman bir ihtimaller yığınıdır. Bir katilin dahi, kanı pompalanmaya devam ediyorsa ona dair en küçük umut kovalanacaktır.

HEKİMLER HAKSIZLIĞIN, ZULMÜN GÖLGESİNDE KALMAMALI

Sağlığı sermaye ideolojisinin bir projesi olarak kanıksamış yargı mensupları Gezi Parkı’nda görev yapan hekimleri, yaralı insanlara yardım için çaba gösteren tabip odalarını yargılamaya çalışıyorlar. IŞİD militanlarının Türkiye’de resmi kurumlarda tedavi olduklarına dair çok ciddi belgeler, kayıtlar mevcut. Sınırdan içeri sokulmayan ve sağlık hizmeti görmedikleri için ölen YPG’lilerin sayıları artıyor. Devlet gerekli önlemleri almadığı için yaralıların ve hastaların bakılamadığı Suruç’daki gönüllü doktorlar sürekli engellerle karşılaşıyor. Hekimliğin otoriteyle uyuşmazlığını, insanlara sahip çıkma isteğinin gerektirdiği asgari anarşinin bile despotizmin nasıl da hışmına uğradığına ibretle şahit oluyoruz. Dolmabahçe Camii’nde yaralılara müdahale eden doktorlar uzun zaman suçlandı. Oysaki bütün hekimler acı çeken insanların yanında olmalıydı. Aynı hekimler, kimseyi ayırt etmeden şimdi Suruç’a da gitmeli. Şu ana kadar devlet güdümünden kurtulamamış bütün meslektaşlarımız meslek onurları için gerekli tepkiyi vermeliler. Eğer günlerdir devam eden şiddet olayları sürerse ve ihtiyaç doğarsa yine sokağa da çıkmalıyız. Ülkücüsüne, dincisine, solcusuna, Kürt’üne yardım etmek için. İnisiyatif ele alınmadıkça hekimler olarak haksızlığın, zulmün gölgesinde kalmaktan kurtulamayacağız çünkü.
Bu toplum tamamıyla çıldırmış olabilir. Sahtekârlığa, hırsızlığa arka çıkan insanların çoğunlukta olduğu, berbat bir yer gibi görünebilir bu ülke. Karşıt görüşlü olanların hemen birbirine saldırdığı, korkunç cinayetlerin kolayca işlendiği kaçılacak bir toprak parçası gibidir kimi zaman. Hatta bütün olaylar devletin kurumları tarafından körükleniyor da olabilir. Bunlar, biz hekimlere toplumun sağlıksız olduğunu göstermeli ve iyileştirilmesi gerektiğini. Hastalıklarımızın iyileşmesi maalesef şimdiden kaybettiğimiz binlerce insan için gecikti. Ne yazık ki, daha da ölecek birçok insan da toplumsal patolojimizin şifaya kavuştuğu döneme yetişemeyecek. Hekimler ne kadar ümitsiz olsalar da, her yaralıya koşup her birinin başında beklemeli; ta ki bu memleket üzerine basan her bireyle düzelene kadar.

Bunların idealist doktor masallarıyla ilgisi yok. Şimdi çok uzak görünen fakat gerçeğe dönüşebilecek bir masalla ilgisi var. Zira doktor bir makinedir. Kendi içinde ve dışında gerekli kavgayı verip görevini icra eder. Devletlerin, despotik kurumların ve onların bizim zihinlerimizde kurdukları şubelerin bozguna uğratılması yapılacak işlere dâhildir. Kemiklerdeki izler, kaslardaki kopmalar, ciltteki çizikler tanı koymak için yeterli olabilir ama tedaviye daha derinde kalan sorunlardan başlamak gerekir.

ÖNCEKİ HABER

Kamu ve mal

SONRAKİ HABER

Hekimden katil yaratamayacaksınız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...