09 Ekim 2014 16:50

Yemek yemek politik bir faaliyettir

Bir kilo sığır eti üretmek için harcanan suyla ne kadar havuç üretebiliriz?Yekten cevap verelim. 15,500 litre su. Aynı su miktarı ile 118 kilo havuç, 12 kilo buğday üretmek de mümkün.

Yemek yemek politik bir faaliyettir
Paylaş

Sinem UĞURLU
İstanbul

Bir kilo sığır eti üretmek için ne kadar su harcanıyor? Yekten cevap verelim. 15,500 litre su. Aynı su miktarı ile 118 kilo havuç, 12 kilo buğday üretmek de mümkün. 

ET ATLASI TÜRKÇEYE ÇEVRİLDİ

Bu ve buna benzer verileri Et Atlası’nda bulmak mümkün. Endüstriyel et üretiminin gıda güvenliğini tehdit ettiğini söyleyen ve et üretimi ve tüketiminde köklü bir değişiklik öneren Heinrich Böll Stiftung Derneği tarafından hazırlanan Et Atlası Türkçeye çevrildi.

Türkiye’den güncel bilgi ve uzman görüşleriyle zengileştirilen 85 sayfalık Et Atlası, Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği Kırsal Kalkınma Programı Koordinatörü Yonca Verdioğlu, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Abdullah Aysu ve Akdeniz Üniversitesi Gıda Güvenliği ve Tarımsal Araştırmalar Merkezinden Yrd. Doç. Dr. Bülent Şık tarafından tanıtıldı.

ŞİRKET GÜDÜMLÜ OLMAYAN BİR GIDA SİSTEMİ

Her yemek yediğimizde siyasi bir tercih yapıyoruz. Soframıza gelen ürünün arkasında denetimi pek de mümkün olmayan dev şirketler bulunabiliyor. Konuşmasında bu noktaya değinen Yonca Verdioğlu, tüketicilerin gıda güvenliği konusunda endişeleri olduğunu ifade etti. Şirket güdümlü gıda düzenine karşı, tarım ve hayvancılık alanlarında kökten bir değişiklik öneren Yonca Verdioğlu’nun Et Atlası’na dayanarak sunduğu altarnatif ise açık: Yemek yemeyi politik bir faaliyet olarak ele alalım. Ne yiyeceğimize kendimizin karar verdiği, adil, doğa dostu, şirket güdümlü gıda sistemlerini desteklemeyen, küçük üretimlerden yana bir dönüşüm gerekiyor.
Et atlası henüz kitap haline getirilmedi. Ancak Atlas’a http://tr.boell.org/tr adresinden ulaşmak mümkün.


‘HAYVANLARI ZIPLADIKLARI MERALARDA ÖZGÜR BIRAKMALIYIZ’

Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Abdullah Aysu Türkiye’deki tarımım özelleştirilme sürecini şöyle anlattı: “Türkiye, geçmişte hayvancılık ve bitkisel üretimini birlikte yaptı. 1928’lerde Türkiye’deki işlenen toprak miktarı 6.6 milyon hektar idi. Mera miktarımız ise 46 milyon hektar idi. Bu sistem, hem ekolojik, hem gereklilik hem de sağlıklı gıda elde etmek için gerekliydi. 2. Dünya savaşının ardından dünyada roller yeniden biçildi ve tarımda dışa bağımlı bir sistem organize edildi. Ekolojik tarım kalktı, yerine endüstriyel tarım geldi ve adına da modern tarım denilerek süslendi. 1960’lara gelindiğinde hızla traktörleşmeye girdik ve meralar talan edildi. Meralar azaldıkça, yem fabrikaları kuruldu. O andan itibaren biz artık birlikte yürüyen bitkisel üretim ile hayvan yetiştiriciliğinin ayırmaya başladık. Dışarıdan temin edici bulduk, o temin ediciler de bize yem verdi, hayvanları kapatmaya başladık. Ardından da hayvancılığa olan destekler kaldırıldı. Özelleştirme süreci başladı. Çünkü meracılık ortadan kaldırılması gereken bir şeydi. Kaldırılmasaydı, o zaman şirketler yem satamaz ve o şirketler de gelişemezdi. En sonunda da kurbanlığımızı ve samanımızı ithal eder duruma geldik.” Çözüm üzerine de fikirlerini açıklayan aysu, “Anahtarını kaybettiğimiz yerde aramalıyız. Hayvanları zıpladıkları meralarda özgür bırakmalıyız” diye cevap verdi.


 ‘GIDA DENETİMİ YAPILAMIYOR’

Gıdalardaki toksik kimyasal maddelerin analizi üzerine çalışan Yrd. Doç. Dr. Bülent Şık, endüstriyel hayvan üretimindeki iki tehlikeye dikkat çekti. Biri endüstriyel hayvanların yetiştirilmesinde kullanılan yemde çok ciddi miktarda ot öldürücü ilacın kullanılması. Diğeri de endüstriyel üretiminde antibiyotik kullanımının yoğunluğu. Şık sözlerine şöyle devam etti: “Şirketleşen tarım, öyle bir şey ki, çevrenin sağlıkla ilgili kaygılarını sürekli öteleyen bir yanı var. Bir takım kimyasalların tarımsal ve endüstriyel faaliyetlerde kullanılıyorsa, bunların doğru kullanılıp kullanılmadığını, mevzuata uygun olup olmadığını nasıl bileceğiz? Buralarda ciddi sıkıntılar var. Dünya genelinde doğal hayat için zararlı toksit etkili kimyasal maddelerin sayısı 100 binin üzerinde. Bu kimyasalların yüzde 7’siyle ilgili bir bilgimiz var. Ama bunların kullanılmasına bir şekilde izin verilmiş. Bu da mevcut sistemin ne kadar kontrolsüz iş gördüğünün bir göstergesi.”


ET ATLASI RAPORUNDAN BİRKAÇ VERİ

*Sadece Avrupa'da, endüstriyel çiftçilik uygulamalarının çevreye 320 milyar avro zarar verdiği tahmin ediliyor.
* Tarım dünyadaki kullanılabilir suyun yüzde 70'ini tüketirken, bunun üçte biri hayvancılığa gidiyor.
* Yıllık buğday, çavdar, yulaf ve mısır üretiminin yüzde 40'tan fazlası hayvan yemi olarak ayrılıyor ve bunu üretmek için dünyadaki 14 milyar hektar ekili alanın üçte biri kullanılıyor.
* Bir hamburger yapmak içinse 3,5 metrekareden fazla toprak lazım.  
 

ÖNCEKİ HABER

Esrarengiz koku 26 öğrenciyi hastanelik etti, 4 okul tatil edildi

SONRAKİ HABER

Erzin seli raporu: Risk haritaları hazırlanmalı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa