05 Ekim 2014 19:07

'Paylaşmadığın senin değildir'

Emine’de kendimi gördüm, o yüzden yardım etmek istedim. Biz savaştan değil ama yoksulluktan, iş olmadığı için gelmiştik buralara. Ama bizi yoksulluğa, Emine’yi ve ailesini savaş ortamına sürükleyen aynı güçler değil mi?

\'Paylaşmadığın senin değildir\'
Paylaş

Nurten ÜLGEN
Kocaeli

Suriye’den her gün mahallemize yoksul insanlar geliyor. Yaşamları iyi değil. Görebileceğimiz her yerde varlar. Bizim sokağa da karşı komşumuz Sultan’ların alt katına taşındılar. Bir çocukları var, adı Kemal. 3,5 yaşında. Duymuyor. 6 aylıkken Suriye’de hastanede sedyeden düşmüş, beyni hasar görmüş. Önce Kemal’i görmüştüm dışarıda. Duymadığını ve konuşamadığını anladım. Annesine Türkçe sordum, Kürtçe cevap verince ben de Kürtçe konuşmaya başladım. Zor durumda olduğunu söyledi.
Önce tek başıma pazara gidip hem kendime hem onlara alışveriş yaptım. Evlerine gittiğimde söyledi, buzdolabı yokmuş. Sadece buzdolabı değil her şeye ihtiyaçları olduğunu gördüm. Bir şeyler yapmak lazımdı. Tek başına alışveriş yapıp üzülmekle olmazdı. Sonra bir akşam mahallede gidebildiğim kadar kapıyı tek tek çaldım. İkinci el buzdolabı bile buldum. Mahalleliyle aramızda 10-20 lira, ne toplayabilirsek topladık. İkinci el buzdolabını aldık. Halı, tencere, tava... Komşularla tek tek toplamaya çalıştık. Evi ev yapmaya çalıştık yani.
Mahalledeki öğrenci gençler sağ olsunlar yatak bulup getirdiler. Komşularım Yeter ve Yıldız’dan sünger alıp götürdüm. Adem-Yusuf kardeşler de soba getirdi. Çamaşır makinesi baktım internetten bu arada. 70 liraya buldum. Kemal’in annesi Emine 4 aylık hamile. Sordum ikinci çocuk niye, bu durumda neden bir çocuk daha diye. “Kemal böyle olduğu için ona destek olsun, yardımcı olsun diye yaptık” dedi.
Kapı kapı dolaştığımda kimi “evet yardım ederiz” dedi, kimi “çok acıyorsan kendin al” dedi. Kimileri de “savaştan kaçıp gelmeseydi, biz ne yapalım, gerekirse orada ölselerdi” dedi. Şuna eminim ki aynı duruma biz geldiğimizde bize de yardım etsinler isteriz. Ben ailemle Körfez’e 1989’da geldim. Kimseyi tanımıyordum. Çok yoksulluk çektim, 3 çocuğum var. 3 çocuğa bakmak çok zordu. Ben yoksulluğun ne olduğunu bildiğim için yardımcı olmak istedim. Ben geldiğimde kimse bana el uzatmadı. Emine’de kendimi gördüm, o yüzden yardım etmek istedim. Biz savaştan değil ama yoksulluktan, iş olmadığı için gelmiştik buralara. Ama bizi yoksulluğa, Emine’yi ve ailesini savaş ortamına sürükleyen aynı güçler değil mi?
Ben bunları düşünürken kapısını çaldığım evin sayısı ve yardım edenler, etmeye çalışanlar artıyordu. Malum kış geliyor. Sobayı aldık ama yakacak şey yok. Bunu da el birliğiyle çözeriz elbet.
Peki ne olacak? Her geçen gün gelenlerin sayısı artıyor. Buraya geldikçe de yoksullaşıyorlar. Aslında durumun anlamadığım başka tarafları da var. Mahallede Arapça konuşan Suriyeliler de var. Mahallede nasıl ve niye kurulduğunu anlamadığım Beşir Derneği onlara yardım ediyor. Suriyeli Kürtlere yardım etmiyorlar. Bu kadar insan geliyor, elbette gelecekler, ama devlet sahip çıkmalı bu insanlara.
Ben Emek Partiliyim. Herkes de beni öyle bilir zaten. Aynı mahalleden AKP’li, CHP’li ya da başka partilerden olduğunu bildiğim komşularımın çoğu yardım etti ve topladı. Yani biz birlik olursak ellerimizi, yüreklerimizi birleştirirsek hem barışın bizimle geleceğini görürüz hem de savaşın, yoksulluğun, düşmanlığın gerçek sorumlularını. Bizim koltuğumuz yok, koltuk derdimiz yok. Derdimiz barışın, kardeşliğin olması.

ÖNCEKİ HABER

Artık barışa türkü söyleyelim diye

SONRAKİ HABER

\'Türkiye\'yi eleştirmek kimsenin hakkı da haddi de değildir\'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa