28 Eylül 2014 06:00

Kadınlar: Savaşın en ağır yaralısı, barışın inşa edeni

Son zamanlarda Ortadoğu’dan gelen vahşet haberleri karşısında bu vahşeti anlatabilecek kelimelerin tükenişi... Defalarca yerinden, yurdundan, evinden edilmiş; çeşitli işkencelere ölümlere maruz kalmış bir halk...

Kadınlar: Savaşın en ağır yaralısı, barışın inşa edeni
Paylaş

Emel İZGİ
Ankara Kadın Platformu Üyesi


Son zamanlarda Ortadoğu’dan gelen vahşet haberleri karşısında bu vahşeti anlatabilecek kelimelerin tükenişi... Defalarca yerinden, yurdundan, evinden edilmiş; çeşitli işkencelere ölümlere maruz kalmış bir halk...  Êzidiler başta olmak üzere Şengal’de bulunan bölge halkının IŞİD çetesi tarafından maruz kaldığı bir savaş ve savaştaki vahşetin boyutu akıl almaz derecede acımasız ve tüyler ürpertici. Ve savaşın en büyük mağdurları her zamanki gibi kadınlar ve çocuklar!
İçimizde biriken büyük bir öfke ve dayanışmaya en çok ihtiyacımız olduğunu düşündüğümüz bir dönem...  İnsan nasıl sessiz kalabilir bütün bu olan bitene?
,Ankara Kadın Platformu olarak bu vahşet karşısında sessiz kalmamak, sınırları aşan bir kadın dayanışması gerçekleştirmek ve savaşın vahşetine karşı topraklarını ve halklarını korumak için mücadele eden Rojavalı kadınların mücadelesine destek olmak için bir kampanya başlattık. Bu yazı bir yandan sizinle bu kampanyayla hedeflerimizin ne olduğunu paylaşmak, bir yandan ülkenin dört bir yanına yaymak istediğimiz bu kadın dayanışmasının bir parçası olmanız için bir çağrıdır.

IŞİD’İN HEDEFİNDE KADINLAR VAR

Ankara Kadın Platformu bileşenleriyle IŞİD’in Ortadoğu’da kadınlara karşı yürüttüğü savaş ve saldırganlık karşısında neler yapabiliriz gündemiyle yaptığımız ilk toplantıda yaşananlara ilişkin her birimizin dilinden dökülenler vahşetin boyutunu bir kez daha görmemizi sağladı. IŞİD’in Ortadoğu’da yürüttüğü politikanın hedefinde kadınlar var, bu artık herkesin malumu... Çıkarılan fetvalar, kadınlara uygulanan tekil ve toplu şiddet biçimleri, işgal edilen yerlerde kadınların gündelik hayatına yapılan müdahaleler, gerici uygulamalarıyla kadınlara yaşamayı dar etmeleri... Yürüyen savaş silahla, tankla, tüfekle olduğu kadar gerici ve kadın düşmanı uygulamaların binbir haliyle de sürdürülüyor. İslami değerler adı altında kadın bedeni ve yaşamı üzerinden cihat nikahı, kadın sünneti fetvaları verip kadınları kendilerine sözde eş, kuma, seks kölesi yapıyorlar. Bu duruma boyun eğmeyen kadınları korkunç işkencelerle öldürüyorlar. Hamile kadınların karınlarını deşip bebekleri parçalara ayırarak hem kadını hem doğmamış bebekleri öldürüyorlar. Zina yaptığı gerekçesiyle kadınları herkesin gözü önünde taşlayarak öldürüyorlar. Kadınları kaçırıp ya pazarlarda belli paralar karşılığında satıyorlar ya da bir yere hapsedip günde 3 kez tecavüz ediyorlar.  Kadınların maruz kaldığı bu vahşet konuşulduğunda bütün kadın arkadaşların yüzünde aynı ifade vardı; öfke! Sonra herkesin kendi kendine şu cümleleri söylediğini fark ettik: “Daha fazla beklememeliyiz, daha fazla zaman kaybedemeyiz.” Bir arkadaşımız bu yaşananlar karşısında günlerdir uyuyamadığını, başını yastığa her koyduğunda taşlanarak öldürülen kadınları gördüğünü, su içerken yüzü göründüğü için işkence gören kadının sesini duyduğunu söyledi.  Ankara Kadın Platformunun bu konuyla ilgili toplantı yapacağını duyunca tatilini yarıda bırakıp, yapılacaklara bir katkı sunabileceğini düşünerek toplantıya geldiğini söyledi. Üniversiteli genç bir kadın arkadaşımız bu yaşananlar karşısında üniversiteli kadınların da çok büyük öfke duyduğunu ve kadınların yaşadıklarını hazmedemediklerini anlattı, genç kadınların bu dayanışmaya dahil edilmesinin gücümüzü genişletebileceğimizi söyledi. Eski bir sendika yöneticisi olan bir kadın arkadaşımız ise sendikalı kadınların işyerlerinde kadınlarla tartışmalar yürüterek yapacağımız çalışmaları genişletebileceklerini söyleyerek çağrımızı farklı kesimlerden kadınlara da yaparak bileşimimizi genişletmemizi önerdi. Herkesin amacı dayanışmayı daha fazla kadına yayabilmekti. Bütün bu öneriler üzerine bu vahşete dünya kamuoyunun daha fazla sessiz kalamayacağını söyleyerek, acilen daha geniş katılımlı bir toplantıya ihtiyacımız olduğu noktasında ortaklaştık.

#KADINDAYANIŞMASINDASINIRYOK

Bir sonraki toplantıyı bu kez Ankara’daki kadın örgütlerinden, siyasi partilerden, emek ve meslek örgütlerinden, sendikalardan, üniversitelerden kadınlar ve bağımsız kadınlar ile birlikte yaptık. Bazı kadın milletvekilleri de geldi. O ortak cümle, yani ‘Bu yaşananlar karşısında kadınlar olarak sessiz kalamayız, hemen bir şeyler yapmalıyız’ cümlesi daha çok kadının dilinden dökülmüş oldu bu geniş bileşenle birlikte. Birlikte mücadele ederek bu kadın katliamına ve vahşete dur diyebileceğimizi biliyorduk. Bu çalışmayı ayrıntılandırırken sınırları aşan ve tüm kadınların ortaklaşacağı bir kampanya fikri ortaya çıktı.  Kampanyanın adını da böylelikle belirledik: ‘Kadın Dayanışmasında Sınır Yok’. Kadınlar Ortadoğu’daki kızkardeşleriyle dayanışmada sınır tanımayacaklarını ve sınırların ardında olan bütün kadınları bu dayanışmaya davet ettiklerini bu kampanya ile duyurmuş olacaklardı.
Yaygın ve etkili bir kampanya yürütebilmek için çeşitli çalışma grupları oluşturduk. İçeriği ve talepleri belirlemek üzere Kampanya İçeriği ve Görselliği Grubu, kampanyanın uluslararası ağı ve parlamento ayağını kurmak için Uluslararası İlişkiler ve Parlamento Grubu oluşturuldu. Kampanyanın basın ve medyada yaygınlaşması ve çalışmaların buralarda yaygınlaşması için Basın ve Medya Grubu kurduk. Son olarak da bu kampanyada yapılacak çalışmalarda ihtiyaç duyulacak mali kaynakların belirlenmesi için Mali İşler Grubu belirlendi.
Geçtiğimiz cuma bir basın toplantısı ile kampanyamızı başlatmış olduk. Bugün de saat 14.00’te Yüksel Caddesi’nde buluşarak AKP Ankara il başkanlığına yürüyerek sesimizi duyuracağız.  Kampanyamıza dahil olan bütün kadın arkadaşlarımızla birlikte taleplerimizi daha güçlü bir şekilde haykırma şansımız olacak. Kadınların Dayanışmasında Sınır Yok diyerek bütün kızkardeşlerimizi bu dayanışmayı büyütmeye ve savaşı durdurmak için mücadeleye çağırıyoruz.


 HÜKÜMETTEN VE ULUSLARARASI  KURULUŞLARDAN NE İSTİYORUZ?

Kampanyanın ana hedefi elbette savaşı durdurmak fakat savaş sürecinde kadınların yaşadıklarının açığa çıkarılması ve tazmin edilmesi için için neler yapılabileceği konusunda da tartıştık. Taleplerimiz somut, BM ve Türkiye hükümetinden bu savaşa karşı yapmaları gerekenleri istemek de hakkımız! Peki ne istiyoruz?
* BM, AGİT başta olmak üzere bütün uluslar üstü kurumlar, bu savaşı bir soykırım olarak tanımlamalı ve insanlık için büyük bir tehdit olan IŞİD’e karşı hukuksal tüm mekanizmalarını, siyasi ve ekonomik tüm yaptırımlarını acilen devreye sokmalıdır.
* IŞİD’e her türlü doğrudan veya dolaylı olarak destek sağlayan tüm hükümetler ve kuruluşlar derhal savaş suçu yaptırımlarına tabi tutulmalıdır.
* Türkiye hükümeti soykırımdan kaçan başta Êzidiler olmak üzere tüm sığınanlar için sorumluluklarını yerine getirmelidir. Savaştan kaçan sığınmacıları mülteci statüsüne almalı ve sosyal ve ekonomik, insani koşullar oluşturmak için harekete geçmelidir.
* Şengal Soykırımı’nın en büyük mağduru olan kadınlar için acilen uluslararası düzeyde çalışmalar başlatılmalıdır. Kaçırılan, insanlık dışı yaptırımlara maruz bırakılan kadınların sayısı netleştirilmedir. Kaçırılan kadınlar için bir an önce kurtarma ve güvenli yaşam koşulları oluşturma faaliyetleri başlatılmalıdır.
* Savaşla birlikte artan şiddet koşulları ve sayısı artan kadın pazarları derhal kapatılmalı, buradaki esir kadınlar için sağlıklı ve güvenli yaşam alanları oluşturulmalıdır.
* Türkiye’nin farklı yerlerindeki kamplarda yaşayan kadınların ve çocukların özgül ihtiyaçlarına yönelik çalışmalar yapılmalı, bu ihtiyaçlar karşılanmalı ve güvenlikleri sağlanmalıdır.
* Türkiye’ye sığınan savaş mağduru kadınlar için Türkiye hükümeti, kadın örgütlerinin taleplerini göz önünde bulundurarak kadınları koruyucu ve güçlendirici bir politika oluşturmalıdır. Türkiye’de her geçen gün artan kadın katliamlarına karşı acil önlemler almak için Meclis olağanüstü toplanmalıdır. Türkiye’de bulunan tüm sığınmacı ve mülteci kadınların ülke içerisinde güvenli ve sağlıklı koşullarda yaşamaları sağlanmalıdır. Kadınlara uygulanan şiddet uygulayanlar için keskin yaptırımlar uygulanmalıdır.


BEBEĞİNİN MAMASINI GÖNDEREN KADINLAR

Yaptığımız çağrıya birçok kadından karşılık bulduk. Çok önemli deneyimler de paylaştılar bizimle. Mesela bir kadın arkadaşımız  işyerinde mesai arkadaşlarıyla savaşta kadınların yaşadıklarına ilişkin konuşurlarken bir çoğunun yaşananlardan haberdar olmadığını görmüş. Platform toplantısında aktarılanları onlara aktardığında henüz 3 aylık hamile olan iş arkadaşının olanlar karşısında gözyaşlarını tutamadığını farketmiş. Hamile kadınlara uygulanan işkencelerin onda yarattığı etkiyi çok açık görebildiğini anlattı bizlere. O kadın daha sonra toplantımıza katıldı, elinde kendi bebeği için hazırladığı minicik kıyafetler, çocuk bezleri, mamalar ve daha pek çok ihtiyaç malzemesi vardı. Bunları savaş mağduru çocuklara göndermek istiyordu. Bu örnek bile yeterliydi kampanyamızın gerçekten sınırları aşacağına inanmamız için. Kadınların elleri birbirine değmeye çok-tan başlamıştı.


SEN YOKSAN BİR EKSİĞİZ!

Kampanyamızın ilk hedefi savaş mağduru kadınlar için gerekli önlemlerin ve desteklerin yapılması için yetkili kurumları uyarmak olduğu kadar bütün kadınların savaşa karşı ortak bir mücadelenin parçası haline gelebilmesi. Bunun için bulunduğumuz her yerde; iş yerlerimizde, mahallelerimizde, üniversitelerimizde kampanyamızı anlatıp kadınların bu kampanyaya destek olmaları için her türlü çalışmaya katılmalarını istiyoruz. Herkesin, hepimizin yapabileceği bir şey var. Öncelikle kadınları hedef alan IŞİD saldırganlığına destek veren hükümetin karşısında bizi bulması gerekiyor. IŞİD’i destekleyerek Ortadoğulu kızkardeşlerimizin canına kastedilmesine, yerlerinden edilmelerine, yoksulluk ve açlığa sürüklenmelerine yol veren hükümete sözümüz olmalı. Savaştan kaçarak ülkemize sığınan göçmen kadınların ve çocukların ihtiyaçlarının karşılanması devletin sorumluluğu. Bu sorumluluğu yerine getirmesi için yerelden Meclise “harekete geçin” demek de bizim sorumluluğumuz. Göçmen kadınlara yönelik ön yargılarla mücadele etmek, kapı komşumuz haline gelen sığınmacı kadınların acil ihtiyaçlarının kadın dayanışmasıyla karşılanması için kapı kapı dolaşmak da öyle. Savaşın bedenlerine ve ruhlarına yara açtığı kadınlar, sırtlarında bizim ellerimizi, yanlarında bizim desteğimizi görmeliler. Her kadının bu kızkardeşlerimiz için yapabileceği bir şey olduğunu göstermek, bu dayanışmayı güçlendirmek için somut adımlar atacağız. Bu somut adımlar konusunda da sizleri bilgilendirmeye devam edeceğiz.

ÖNCEKİ HABER

Kadın cinayetinde ihmaller zinciri

SONRAKİ HABER

IŞİD\'e karşı işyerlerinde kampanya: Bu katliama sessiz kalamayız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...