27 Eylül 2014 06:00

Emperyalistler IŞİD sayesinde ‘ulusal birlik’ sağlamanın peşinde

Avrupa'nın Gündemi'nde bu hafta seçtiğimiz yazılar, ABD’nin başını çektiği koalisyonun hava operasyonlarının Avrupa ülkelerinin iç politikalarına nasıl yansıdığını konu ediyor.

Emperyalistler IŞİD sayesinde ‘ulusal birlik’ sağlamanın peşinde
Paylaş

Bu hafta seçtiğimiz yazılar, ABD’nin başını çektiği koalisyonun hava operasyonlarının Avrupa ülkelerinin iç politikalarına nasıl yansıdığını konu ediyor. Almanya, doğrudan katılmadı ama Fransa ve İngiltere koalisyonun en dinamik bileşenleri arasında yer alıyor. Fransa ise son yıllarda olduğu gibi dış politikada savaş politikasına devam ediyor. İç politikada büyük zorluklarla boğuşan Hollande ve ekibi, bir Fransızın cihatcı teröristlerce barbarca katledilmesinin yarattığı ortamı değerlendirerek bir kaç haftadır sürekli yaptıkları ulusal birlik çağrısını yeniden güçlendirdi. Aynı çağrıyı artık açıktan politikaya katılan Nicolas Sarkozy’de yaptı. Hava harekatı Meclis’de tartışma konusu olduğunda, bu çağrının önemli bir etkisinin olduğu görülse bile, Hollande ve ekibi yine de umduklarını bulamadı. İngiltere’de de saldırı Meclis gündemlerinden biri. Geçen yıl Suriye’ye saldırı söz konusu olduğunda Meclis’ten red oyu çıkmıştı, ama bu sefer evet çıkması bekleniyor. Emperyalistlerin uzun yıllardır yürüttükleri politikalarının yarattığı IŞİD, böylelikle iç politikada ulusal birlik sağlayabilmenin en temel argümanı oldu.  


Hava harekatı, Suudi Arabistan’dan ilham almış Cihatçıların ekmeğine yağ sürüyor.

Peter OSBORNE

Telegraph 

İngiltere Başbakanı David Cameron’un meclisde, haklı olarak red edilen, Suriye’ye askeri saldırı teklifinin üzerinden daha bir sene ancak geçdi. Cuma günü, David Cameron, Ortadoğu’ya bombalı saldırıya izin istemek üzere tekrar meclise dönecek. […]

12 ay önce Ortadoğu’da olası bir saldırı için gerekçeler zayıftı, çünkü Başkan Esad’ın kendi halkına kimyasal silah kullandığı iddiaları tartışmalıydı. Bugün gerekçeler daha güçlü. IŞİD’in cani katiller olduğu sorgulanamaz bile. […] Bu yüzden cuma günü milletvekillerin çoğu Meclis’te Irak’a hava saldırısı yapılmasını onaylayacaktır. Bir süre sonrada, Suriye’ye aynı saldırılarıda onaylaması kaçınılımaz. 

Yine de, temkinli olmakta fayda var. IŞİD’in lideri, Abu Bakr al-Baghdadi çok güçlü bir ordu yönetiyor, yeni bir devlet yapısının kurucusu, açık ve net bir ideolojiye ve sofistike bir stratejiye sahip, üstelik Ortadoğu’da Sykes-Picot sistemini yerle bir eden kişi olarak tarihe geçecektir. Ruhalla Humeyni 1979 İran Devrim’inde dini lider olduğundan beri, en önemli yeni lider olarak boy gösteriyor Baghdadi.  […] Yani, durum şu ki, Bağdadi’yi ciddiye almak lazım. […] 

Bu tür hareketler Amerika ve Batı ittifakını Ortadoğu’ya yeniden sürüklemek için düzenlenen planların bir parçası. Usame Bin Ladin’de 13 sene önce ikiz kulelere saldırı düzenlediğinde benzer bir hedefi vardı. Bağdadi hava harekatından fazla zarar görmeyeceğini hesaplamış, hatta bu saldırının kendi ekmeğini yağ sürerek IŞİD hareketine meşruiyet katacağını düşünüyor olabilir. Eğer hava saldırısı gerçekleştirirsek, IŞİD’in istediğini yapıyor oluruz. Bunun farkında olmak önemli. [..] Suudi Arabistan tarafından finanse edilen Arap gazetesi, Al-Hayat’ın yakın zamanda yaptığı ankete göre Suudi halkının yüzde 92’si IŞİD’in İslam’ın kuralarına ve yasalarına göre hareket ettiğini düşünüyor. Suudi Arabistanın bu hafta gerçekleşen saldırıdaki oynadığı rol, Bağdadi’nın öne sürdüğü, Riyad rejiminin ABD’denin maşası olduğu iddiasını güçlendiriyor. Suudi Arabistan’ın neden sadece dört tane F-16 uçağı ile yardım ettiği şimdi anlaşılıyor. Bir diğer yandan da Katar […] uçaklarını gönderdi ama tek bir tane bile bomba düşürmedi. Türkiye ise herkesle iyi ilişkiler kurmak için çok uğraştı, buna IŞİD’de dahil. Tabii bir diğer yandan da, İsrail’in Esad’a karşı El-Kaide’nin bir kolu olan Jabhat El-Nusra  ile işbirliği yaptığı haberleri yayılıyor. Böylece İsrail, Arap ülkeleriyle sessizce yürüttüğü ittifakını güçlendiriyor. 

Bu askeri ve siyasi karmaşanın içinde önemli bir gerçek söz konusu: koalisyonun bölgede güvenebileceği hiç bir grup yok. Savaş alanında IŞİD’e karşı savaşabileceğini kanıtlayan üç silahlı grup var -Suriye Ordusu, Hizbullah ve YPG (PYD’nin silahlı kolu). Amerika ve diğerleri bu kanatların hiç biriyle açıkça çalışmak istemiyor, çünkü bu Suudi Arabistan’la, ve dolayısıyla İŞİD’e karşı oluşmuş kualisyonun ittifakını da yerle bir eder. […]

Cihatçı silahlı terrorun yayılması bir Suudi Arabistan eseridir. Bir çok hükümet bu gerçekliği tanımayı red etti ve bugün yaşanan terör tehlikesine yol açan itiifaklara sığındı.

Dün (önceki gün) Birleşik Milletlerde, inanılmaz bir olay yaşandı. 1979 İran devriminden sonra ilk kez, bir Britanya Başbakanı ve İran Cumhurbaşkanı buluştu. David Cameron’un Cumhurbaşkanı Ruhani ile yaptığı zirve ileriye dönük yolu gösteriyor – fakat daha aşılacak çok yol var.

*Çeviren: Çınar Altun


Valls’ın ulusal birlik çağrısı ikna etmedi

Christophe DEROUBAIX

Humanité

Bir defa daha François Hollande, 2012 seçim programındaki belirtiği “Meclis’in yetki ve denetimini arttıracağım” sözünü unuttuğunu göstermiş oldu. O, Irak’a bir askeri müdahaleye tek başına karar verdi ve 5 gün sonra Başbakanı Meclis’in önüne teyit ettirmek için gönderiyor. Olup bitmiş bir kararı teyit ettirebilmek için Valls önce durumu dramatize etti. Konuşmasına “ölümcül bir tehdit”, “dünyanın güvenliği tehdit altında” diye başladı. Ona göre “ulusal güvenliğimiz son yıllarda olmadığı kadar tehdit” altındaymış. Tüm bunlardan dolayı, Fransa “kendi çıkar” ve “değerlerini” savunmak için ABD’nin yönettiği bir koalisyona katılmış. 

Daha sonra yapılacak eleştirilere cevap olması için Valls “Birlesik Milletlerin şartına uygun olarak davranıyoruz” diye ifade etti. Başbakan, BM’nin 51. maddesine dayandırıyor ifadesini, ama maddenin devamını bilinçli olarak ihmal ediyor: “Güvenlik konseyinin barış ve uluslararası güvenliği sağlamak için önlemler almasına kadar” diye devam ediyor aynı madde. Oysaki, BM’nin New York’daki Konsey’i devam ederken “koalisyon” Güvenlik Konseyini marjinalize etmek için elinden gelen herşeyi yaptı. 

Cihadistlerin barbarca eylemlerinin devam ettiği koşullarda ve Fransız bir rehinenin Cezayir’de barbarca katledilmesinden kısa bir süre önce, iktidarın “ulusal birlik” çağrıları umdukları gibi yankı bulmadı. Oysuz yapılan bir saatlik tartışma esnasında, eleştiriler, operasyonun karanlık yönleri ve gizlenilen bilgilere dair talepler dile getirildi. Bir yandan sağcı eski Başbakan François Fillon “müdahale edilmezse, fanatik bir devletin kurulmasına, insanlık değerlerine karşı işlenilen suçlara ortak olma anlamına gelir” derken, diğer yandan Sol Cephe Millletvekili François Asensi, “Evet, fanatizmin altında ezilen Irak halkına yardım etmek gerekir! Evet, Cihat’a karşı savaşanlara askeri ve siyasi, insani ve ekonomik yardımda bulunmak doğrudur” diye ifade ediyordu. Senato’da ise Fransız Komünist Partisi Başkanı Pierre Laurent, başka bir noktaya dikkat çekiyordu: “Bu bombalamalar ‘İslam Devleti’ gibi bir örgütün hızlı güçlenmesi sorununu temelli çözecek mi ? Biz inanmıyoruz”. 

Başbakan, tekrar Fransız askerlerinin müdahale etmeyeceklerini hatırlattı. Oysaki, Yeşiller Partisinin Meclis sözcüsü François Rugy, Cumhurbaşkanın kararının meşru olduğunu hatırlatıkdan sonra, “cihatcılara karşı karadan da müdahale etmek zorunlu, ama kimse asker göndermek istemiyor. Nasıl olacak bu iş ?​” diye soru sordu. 

Meclis’deki sağlı sollu tüm gruplar BM’nin devre dışı bırakılması, müdahaleden önce bu yönlü bir kararın olmasını savundular. Irak hükümetinin çağrısının artık yeterli olmadığı, Güvenlik Konseyinden bir kararın çıkmasının önemini bir çok siyasi parti sözcüsü ifade etti. Sağcı UDİ partisi bu karar olmazsa, Fransa’nın ABD’nin kuyruğuna takılmakdan başka bir çaresinin olmayacağından korktuklarını belirtti. Sorulara verdiği cevapta, Başbakan BM’nin bir karar alması konusunda tamamen yuvarlak konuştu. Sadece bir “uluslararası konferansın” toplanabileceğinden bahsetti ve geçti. Sonuç olarak Manuel Valls amacın “İslam Devleti” adlı örgütün zayıflatılması olduğunu hatırlattı, ama umduğu gibi, iktidar için şu zorlu günlerde, ulusal birlik çağrısının oluşmadığını görmek zorunda kaldı. 

*Çeviren: Deniz Uztopal


Kirli oyun. Ankara ve 'İslam devleti'

Ulla JELPKE (*)

Junge Welt

Bir haftadan beri IŞİD, Suriye’nin kuzeyindeki özerk bölge Rojava’nın üç kantonundan en küçüğü olan Kobanê’ye azgınca saldırıyor. Türkiye sınırındaki kanton, iki yılı aşkın süredir batılı devletler ve Körfez krallıklarının Esad’a karşı silahlandırdığı cihatçı çetelerin kuşatması altında bulunmaktaydı. Şimdi zayıf silahlanmış Halk Savunma Birlikleri (YPG) tank ve ağır silahla donatılmış IŞİD’e karşı direniyorlar. Kobanê’nin düşmesi halinde ülkenin değişik bölgelerinden oraya kaçmış olan Kürtler ve diğer halk grupları bir soykırım tehlikesi ile karşı karşıyalar.

Türk hükümeti kendini şimdi Kobanê’den kaçarak sınıra gelen 130 binin üzerindeki mültecinin kurtarıcısı gibi gösteriyor. Ama Ankara aynı zamanda, Kürt medyası ve politikacılarının kanıtlarla ortaya koyduğu üzere IŞİD teröristlerini destekliyor. Türkiye sınırı dünyanın değişik ülkelerinden öldürmek için Suriye’ye gelmiş olan cihat savaşçılarına açık. Yaralı IŞİD mücahitleri Türkiye’deki hastanelerde tedavi ediliyor. Trenler ve askeri kamyonlar IŞİD için sınıra sandıklarla mermi ve silah getiriyor. 

Bir yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve MİT Başkanı Hakan Fidan’dan oluşan AKP üçlüsü IŞİD’i Kürt Özerk Bölgesi Rojava’yı yıkmak için bir araç olarak kullanıyor diğer yandan Ankara, kendi koruduğu İşid'i Suriye'ye askeri bir saldırının hazırlığında bahane olarak kullanıyor. 

Geçmiş yıllarda Türkiye hükümetinin Kuzey Suriye’de bir tampon bölge oluşturma ve uçuş yasağı getirme taleplerine NATO müttefiklerinden onay gelmemişti. Karşı çıkanlar, Türkiye'nin Suriye'ye direkt askeri müdahale edeceği endişesiyle Suriye’deki Esad karşıtlarını silahlandırmayı tercih ettiler. Onların arasından da IŞİD çıktı.  Güncel gelişmelere bağlı olarak NATO’nun bu çizgisinde değişiklik olma ihtimali yüksek. 

Ancak Türk askeri birlikleri tarafından oluşturulan bir tampon bölge Suriye’nin kuzeyindeki halkın güvenliğini sağlamaz. Daha çok Rojava’daki özerk yönetimi yıkmayı hedefler. Uçuş yasağının da sadece Suriye uçaklarına yönelik olacağı açıktır. Ankara, tampon bölge ve uçuş yasağıyla bu İşid'e karşı olan ılımlı muhalefetin güçlendirileceğini iddia ediyor. IŞİD’in bir araç olarak kullanıldığı bu kirli oyunun bir ortağı da uçuş yasağının sürdürülmesine yardımcı olmak için Türkiye’de konuşlandırdığı Patriyot silahlarıyla Almanya’dır.

* Ulla Jelpke, Die Linke (Sol Parti) Meclis Grubu İçpolitika Sözcüsü
**Çeviren: Semra Çelik

ÖNCEKİ HABER

Ortadoğu’ya giren çıkmak istemiyor

SONRAKİ HABER

Arayana iş, çalışana para yok!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...