18 Eylül 2014 06:00

1 felsefe dersine 25 din dersi düşüyor

Çukurova Ünv. Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Gümüş, 4+4+4 ve 'dini eğitim' gündeminin AKP’nin ideolojik duruşunun ve cumhuriyetin ‘restorasyonu’nun ana ayağını oluşturduğunu söyledi. Gümüş, '1 felsefe dersi/25 din dersi oranı nasıl bir sonuç doğuracaksa Türkiye’yi de ideolojik anlamda öyle bir sonuç bekliyor' dedi.

1 felsefe dersine 25 din dersi düşüyor
Paylaş

Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Gümüş, 4+4+4 ve “dini eğitim” gündeminin AKP’nin ideolojik duruşunun ve cumhuriyetin ‘restorasyonu’nun ana ayağını oluşturduğunu dile getirdi. AKP’nin bilimsel eğitim yerine ‘din eğitimi’ni geçirmeye çalıştığını belirten Gümüş, bu yaklaşımın Osmanlı’nın son 150 yılından daha geri olduğunu ifade etti. Gümüş, AKP’nin eğitim politikasının uzun yıllar etkisini sürdürecek sonuçlarına dikkat çekti. 

AKP dönemi ile birlikte artan İmam Hatip okullarının eğitim ve toplum açısından anlamı nedir? Başka bir ifadeyle AKP, İmam Hatip okullarında neden bu kadar ısrarcı? 

AKP’nin yaptığı ‘din dersi’ değil; Sünni mezheplerin itikat ve amellerinin zorla tüm çocuklara aktarılması, eğitim ve okulun Sünni İslâm anlayışına göre düzenlenmesi. 4+4+4, çekirdeğini oluşturan İmam Hatip ve dini eğitim meselesi AKP’nin ideolojik duruşunun ve cumhuriyetin restorasyonunun ana ayağını oluşturuyor. 

2002-2003 döneminde 71 bine kadar düşen İmam Hatip’te okuyan öğrenci sayısı, AKP döneminde tekrar artışa geçti. Ama esas kırılmayı 2012 yılındaki 4+4+4 düzenlemesi oluşturdu. 2012-13 itibariyle iki yılda bin 361 İmam Hatip Ortaokulu ve 300’den fazla yeni İmam Hatip Lisesi açıldı (toplamda 854 İHL.) Öğrenci sayıları 714 binleri geçti. 2014-15 yılı itibariyle hem İmam Hatip Ortaokulu hem de İmam Hatip Lisesi sayısı daha da artmış bulunuyor.

4+4+4 düzenlemesi ile gelinen sonuç hem tüm okulların dini okula dönüştürülmesi hem de doğrudan din okullarının artırılmasıdır. Türkiye için bunun belki yüzyılları bulacak kalıcı etkileri olacaktır. 

Ne gibi etkiler bunlar? Genel olarak eğitimde yarattığı ya da yaratacağı sıkıntılar neler olabilir? 

Sorunun temeli okullarda din dersinin de olup olamayacağından çok ‘ahlâkın’ dine, Sünni İslâm anlayışına bağlanmasıdır. Bunun anlamı ‘Sünni Mezhep’ anlayışını benimsemeyenlerin daha en başından ‘ahlâksızlıkla’ itham edilmesi ve yaftalanmasıdır.

Dahası 12 Eylül’ün en önemli eğitim ve Anayasal emri olan zorunlu ‘Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi’ dersinin yanı sıra 4+4+4 ile birlikte ‘Kuran-ı Kerim’, ‘Hz. Muhammed’in Hayatı’ ve ‘Temel Dini Bilgiler’ gibi dersler konularak din okullarının (medreselerin) müfredatı tüm okulların parçası haline getirildi. Bununla da sınırlı kalınmamış seçmeli olduğu iddia edilse de söz konusu dersler pratikte idarecilerin zorlaması ile ‘zorunlu seçmeli’ hale getirildi. Matematik ve yabancı dil ile birlikte en çok seçilen dersler bu üç derstir. Zaten seçilecek çok fazla bir seçenek de yok.

Son düzenleme ile 9 yıl boyunca süren zorunlu ve seçmeli derslerle 1600 saat civarında din dersi alınabilirken sadece bazı okul türlerinde verilmek üzere tek bir yıl 72 saat felsefe dersi bulunuyor. 1 felsefe dersi / 25 din dersi oranı nasıl bir sonuç doğuracaksa Türkiye’yi de ideolojik anlamda öyle bir sonuç bekliyor. 

SINAVLARDA BELİRLEYİCİ 

Tüm okullara Sünni müfredat dayatmasının ötesinde liselerin “Anadolu Lisesine” dönüştürülmesiyle TEOG puanı düşük olanların kayıt yaptırabileceği genel lise olanağı yok edildi. Anadolu liseleri kontenjanları sınırlı tutularak görece düşük puan almış çocuklara istenmedik meslek liseleri ile imam hatip dışında seçenek tanınmıyor. 

Tüm bunlar yetmezmiş gibi, TEOG (eski SBS, OKS) ve YGS sınavlarında yani ortaöğretime ve yükseköğretime geçişte din alanı temel bir ölçüt haline getirildi; sınavlarda Sünni din sorularını yanıtlayamayanların üst grupta yer alması imkânsız hale geldi. Dahası YGS’de dini sorularla felsefe grubu soruları birbirinin alternatifi olarak veriliyor, dini soruları tercih edenler felsefeden uzaklaşmış oluyor.

Bunun anlamı TEOG ve YGS üzerinden çocuk ve gençlerimizin felsefeden uzaklaştırılması, dini-mezhebi bir dayatmaya tabi tutulması; böylece din ve mezhep temelinde tasnif edilmesi ve ayıklanmasıdır.

Yeni yerleştirme sistemi ile birlikte İmam Hatip’e gitmek zorunda kalan öğrenciler ne gibi sorunlar yaşayabilir? 

Bir çocuk İmam Hatip’e gitse ne olur ki denebilir de, işin esası çok daha ağırdır. İmam Hatibe giden, her şeyden önce, okulun adında da yer aldığı gibi ya imam ya hatip, hem imam hem hatip olur; din kişisi olur, ideolog olur. Belli bir din ve mezhebin değer ve normlarını aşılayan ideoloji okulları bunlar. 

İmam Hatibe kayıt ailenin isteği ile bile olsa ki, İmam Hatip Ortaokulu tercihi 8-9 yaşında yapılmaktadır, bir dinin değer, norm, emir ve yasaklarıyla yetişecek kişinin özgür bir düşünce ve özgür bir irade geliştirmesi mümkün değil. Bir dinin, bir mezhebin, normatif bir sistemin kulu kölesi olmak durumunda; her şeyden önce Müslüman, Hıristiyan, Budist vb. olmak zorunda.

Kendi kendisine daha farklı bir dünyaya açılmak istese, böyle bir irade gösterse bile yakın arkadaş grupları, dayanışabileceği-iş yapabileceği çevre ve şartlar çoktan oluştuğundan bu çevrelerin dışında bir dünya bulma ve kurma imkânı çok zor olacaktır. 

Dini dayatmalarla, hurafelerle dolu, aklını dini itikat ve dinin emirleriyle sınırlandırmış bir toplumda demokrasi de mümkün değildir. Dahası tam kişi olmanın (kendi aklı ve iradesiyle karar verebilmenin), kişilik sahibi olabilmenin yolu da bilimsel ve özgürlükçü eğitime bağlıdır. Dahası ülke ve dünya aydınlanması, bağımsızlık, kalkınma, bilim, felsefe, sanatın ilerlemesinin ön şartı da bilimsel pedagojik özgürlükçü eşitlikçi bir eğitimden geçer. 

OSMANLI’DAN DAHA GERİ 

Eğitim tarihine bakılırsa Osmanlı özellikle 1770’lerden itibaren modern mühendishaneler, tıbbiyeler, rüştiyeler, idadiler kurmaya çalışıyor, medreseleri de salt din işleriyle sınırlandırmaya çalışıyor. Hatta II. Abdülhamit döneminde pek çok modern okul açılıyor, dahası medreselerin programları da modern gelişmeler doğrultusunda dönüştürülmeye çalışılıyor. II. Meşrutiyet döneminde bu dönüşüm daha da artıyor.

Her ne kadar şeriat hüküm sürmekte gibi ise de Osmanlı modern eğitimi desteklemeye çalışıyor, medreseler vakıfların desteği ile devam ederken modern okullar ve yükseköğrenim bizzat devlet eliyle geliştirilmeye çalışıyor. Osmanlı ortaokulları ve liselerinde din dersi de yaygın uygulama olarak tek bir dersle sınırlı bulunuyor.

Osmanlıdan miras olarak 1923 yılında Anadolu’da 465 medrese ve 16 bin medrese öğrencisi olduğu belirtiliyor. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile birlikte İmam Hatip Okulu sayısı 29’a düşürülüyor. 1955–1956 yılında 7 İmam Hatip açılıyor. Bunların sayısı özellikle de 1970’li yıllarda sürekli artış gösteriyor. 1995–1996 döneminde toplam 561 İmam Hatip Okulunda 492 bin 809 öğrenci bulunuyor. 1997’de ortaokul kısımlarının kapatılması ve ÖSYM’de katsayı uygulaması ile öğrenci sayıları önemli oranda azalıyor. 2002-2003 döneminde 71 bine kadar düşerken bugün bu sayı 700 bini aşıyor.

ÖNCEKİ HABER

Bursalı eğitim emekçileri, 24 Eylül grevine hazırlanıyor

SONRAKİ HABER

BOSSA’da seçim zamanı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...