14 Eylül 2014 09:39

İkiz Kuleler’in hortlakları

11 Eylül’le gelen, gelmesi çok istenen ve beklenen bir felaketti. Binlerce insanın hayatına mal olan bu saldırı, ABD’nin Ortadoğu politikalarını hevesle inşa etmesi için bir vesile oldu. Ancak bu genel planın işleyişinin insanları ilgilendiren boyutunda denetlenmesi ve önceden öngörülmesi pek zor olan hareket biçimleri vardı. Aydın Çubukçu yazdı...

İkiz Kuleler’in hortlakları
Paylaş

Aydın ÇUBUKÇU

Dünya hâkimiyetinin tartışılmaz imparatoru olduğuna en çok inandığı bir anda İkiz Kuleler ve Pentagon son derece iyi planlanmış bir fedai saldırısıyla yıkılırken Beyaz Saray’ın kıl payı kurtulması, felaketleri fırsata çevirmeyi politika düzeyine yükseltmiş Amerika için yeni bir başlangıç adımı olmuştu. “Dünya artık eskisi olmayacak” sloganı yeniden piyasaya sürüldü ve bu kez artık çoktandır aranan yeni düşman sayesinde, “ilkellere” verilebilecek derslerin bilançosu çıkarılmaya başlandı. 

Hedef Ortadoğu idi ve “büyük ve kalıcı bir plan” ışığında eyleme geçme zamanı gelmişti.

İslamcı terör, Afganistan’da olduğu gibi burada da gerekli kamuoyu oluşturma aşamasında kullanılabilecek en ikna edici faktördü. 

Herkes biliyor, işler tam hesaplandığı gibi gitmedi. Ortadoğu’da “düz çizgiler çizmek” yalnızca masa başında mümkündü ve bunu da Sykes-Picot’tan bu yana becerebilen çıkmamıştı. Oysa şimdi hesap edilmedik karmaşık ve birbiriyle kesişen çizgilerden oluşan bir sosyal ve siyasal coğrafya vardı. Pek çok grup, ulus, etnik ya da dinsel grup kendi çizgilerini oluşturmaya, yaşadıkları topraklara kendilerince bir anlam vermeye çalışıyorlardı. Belki her şey doğal-tarihsel akışına bırakılabilmiş olsa, geçmişte ortak medeniyetlere birlikte imza atmış insan soyu, bunca tarihsel tecrübeyle, yine birlikte barış içinde yaşamanın bir yolunu bulurdu.

İSTENEN VE BEKLENEN FELAKET

11 Eylül’le gelen, gelmesi çok istenen ve beklenen bir felaketti. Binlerce insanın hayatına mal olan bu saldırı, ABD’nin Ortadoğu politikalarını hevesle inşa etmesi için bir vesile oldu. Ancak bu genel planın işleyişinin insanları ilgilendiren boyutunda denetlenmesi ve önceden öngörülmesi pek zor olan hareket biçimleri vardı. 

Bugün yaşadıklarımızın genel görünüşü, hareket halindeki her unsurun kolayca birbirine çarpabildiği, umulmadık bağlantılarla birbirleriyle ilişkilendiği, dün için imkânsız görünenin bugün için zorunlu ve mümkün olduğu bir manzara çiziyor. 

Bir hayat kurmanın ve bunu yaşatmanın bu bölgede maliyetinin ne olduğunu düşünmeden konuşanlar, başından beri Amerikan planlarının şaşmadan ilerleyebileceğine de iman etmiş olduklarından, örneğin Kürt halkının Rojava üzerinden kurduğu kimi yakınlaşmaları ve yakınlaşma ihtimallerini “oyunun bir parçası” olarak nitelemekte hiç tereddüt etmiyorlar. ÖSO ile ya da bizzat Amerika’nın kendisiyle, Avrupa Birliği devletleriyle olan temasları, şimdiden “ihanete uğramış devrim” başlığı altında toplamaya hevesleniyorlar. 

IŞİD, Afganistan macerasından itibaren ABD yaratığı olarak başladığı hayatında yaşadığı dönüşümün son evresine gelmiş bulunuyor ve belki de bu haliyle en çok onu hâlâ Amerika’nın maşası olarak görenleri şaşırtıyor. Pek çok olayda başka örneklerini gördüğümüz gibi, bunda da emperyalist planların kadir-i mutlak olduğu inancı alttan alta işleme devam ediyor. 

Çapraşık ve birbirlerini keserek kendilerine yol bulmaya çalışan çizgilerin oluşturduğu yumak içinde ipucu aramanın pek fazla anlamı yok. Özellikle bu bölgede, hem de bir savaş sürecinde sabit kalan herhangi bir veri olamaz. 

Üstelik, Ortakuzey’de (orayı da öyle adlandıralım) Ukrayna üzerinden batılı emperyalistlerle kılıç şakırdatan bir Rusya gerçeği doğmuşken ve Ortadoğu’yla Ortakuzey’i birbirine bağlayan sayısız menfaat çatışması ve güç denemesi varken, meseleyi sadece IŞİD ve “Çekirdek İttifak” kuvvetleri arasında olup bitecek gibi görme imkanı yoktur. 

Bölgenin şu andaki kaygan, değişken ve olağanüstü hareketli yapısı, tarihin derinliklerinden gelen bir “Dünya Savaşı” uğultusunu günümüze taşıyor. Kürtler ve Araplar bu fırtınanın ortasında bulunuyorlar. Ve bu ortamda hem onların hem de hareket halindeki diğer siyasal ve askeri güçlerin yarın ne yapabileceklerine karar verecek olan, masa başı analizleri değil, karşı karşıya oldukları sert gerçeklerdir. 

11 Eylül’ün günümüze kadar ulaşan toz ve dumanı, şimdi en eski emperyalist saldırganlık güdülerinin hortlamış hali olarak üstümüzde dolaşıyor. 

Geçmiş savaşlarda, açıkça “Mihver Devletleri”, “Müttefikler”, “Bloklar” olarak adlandırarak sınıflandırabildiğimiz modern çelişmelerin temsilcileri, şimdi fena halde “postmodern” belirsizlikler ve kayganlıklar uzayında hareket ediyorlar. 

Örneğin 10 İslam ülkesinin ve ABD’nin birlikte kotarmaya çalıştıkları plana, Türkiye hükümeti imza atmamıştır. Acaba oyun içinde oyun mu var, sorusu beraberinde bin bir komplo teorisi birlikte karmaşanın tuzu biberi olurken, Hükümet yanlısı basın, pek bir Amerikan karşıtı hava basıyor.

ANTİEMPERYALİZM ERTELENEMEZ

Kerry ile Erdoğan görüşmesinden sonra yapılan açıklamada, “iki ülkenin bölgedeki tüm terör örgütlerine karşı bugüne kadar olduğu gibi bundan sonraki süreçte de ortak mücadeleye devam edeceği” söylendi. Altını çizdiğimiz iki kalıp önemli. Birincisi, Amerika yalnızca İD’ye karşı değil, diğer İslam ülkeleriyle olduğu gibi Türkiye ile de Hamas ve İhvan’ı ima ederek “tüm terör örgütleri” ifadesinde ısrar etmişti. Türkiye imzalamama gerekçesi olarak IŞİD elindeki rehineleri gösterse de, Hamas ve uzantısı olduğu İhvan’ı kollama pozisyonunda kalmak istiyordu. Şimdi resmen ve toplantı sırasında değilse bile, sözlü olarak ve Cumhurbaşkanlığı makamında imzayı el atından vermiş bulunuyor. “Bugüne kadar olduğu gibi” lafları ise, yeni bir şey yok tadında bir yatıştırma mesajıdır. Demek ki o kadar heyecanlanacak bir şey yokmuş! 

Böylece, İkiz Kuleler’in hortlağı intikam gecesinde herhangi bir biçimde Türkiye’yi de yanında bulacaktır. 

Bölgede yarım kalmış hesapları olduğu için uykuları kaçan hükümet ise, geceyi ABD’nin yanında geçirmekten hiç de rahatsız olmayacaktır. Saldırganlık ve savaş politikalarının içerideki yansıması koyulaşan baskı ve yasaklamalar olacaktır. Fırsat bu fırsat, az buçuk demokrasiden ne varsa tümünden vazgeçmemiz istenecektir. İsterse IŞİD gibi bir cinayet şebekesiyle savaşıyor olma kılığında olsun, ABD’nin Ortadoğu’daki hiçbir hareketi kabul edilemez, onaylanamaz, desteklenemez. Bölge halklarının, başta Kürtler olmak üzere, bu can pazarında kurabilecekleri ilişkileri anlayışla ve saygıyla karşılamaya hazırız, ama burada, bu ülkede antiemperyalist-demokratik mücadelemizi ertelememiz için hiçbir sebep yoktur. 

ÖNCEKİ HABER

Emperyalist seferberlik

SONRAKİ HABER

Berberleri taşıyan otobüs devrildi: 13 ölü, 25 yaralı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...