14 Eylül 2014 09:03

İnsanlığın sorunlu gözleri

Marc Thompson, bu yazıyı ABD'deki Ferguson olayları sırasında evrensel için yazmıştı. California Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden yeni mezun olan Thompson, geçtiğimiz günlerde aracında yanmış olarak bulundu. Thompson’ın ölümünün sorumlusu henüz bulunamadı.

İnsanlığın sorunlu gözleri
Paylaş

Marc Thompson, bu yazıyı ABD'deki Ferguson olayları sırasında evrensel için yazmıştı. California Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden yeni mezun olan Thompson, geçtiğimiz günlerde aracında yanmış olarak bulundu. Thompson’ın ölümünün sorumlusu henüz bulunamadı.

 

Marc THOMPSON

Ölüm, yas ya da kutlama, öfke ya da neşe, huzur ya da kargaşa zamanı olabilir; bu kaçınılmaz sonu kendimiz ve sevenlerimiz için nasıl karşılayacağımız bize kalmıştır.

Ferguson’da Michael Brown isimli 18 yaşındaki siyah genç, 28 yaşındaki beyaz polis memuru Darren Wilson tarafından vurularak öldürüldü. Bu olayla ilgili gözlemlenecek en önemli şey Brown ile polis arasında yaşananlardan çok olaya gösterilen yerel ve ulusal tepkidir. İsyanlardan yağmalara, oturma eylemlerinden kitlesel medya mesajlarına, halk tepkisi hızlı ve kararlı bir biçimde kendini gösterdi. Şu açık ki bu olay, Brown ve Wilson’dan çok daha fazla kişiyi etkiledi. Ferguson polisi, şehrin ve korumaya yemin ettikleri insanların kontrolünü kaybetmekten korktu. Fergusonlular adalet için haykırıyor; bence bu adalet arayışı, koruyucularına duydukları inancı pekiştirme amacı taşıyor. Bazıları bundan Wilson’un tutuklanmasını anlarken bazıları ise ailelerinin geleceğini de güvenceleyen daha kapsamlı ve sistemsel bir değişim istiyor. Şu çok açık ki, insanlar güvende hissetmek istiyor.

25 yaşında bir siyah erkek olarak ailem ve arkadaşlarım duydukları öfke ve acıya iştirak etmemi istiyor. Ancak onlara benim bu genç adamın talihsiz ölümü sebebiyle dehşete düşmediğimi nasıl açıklayabilirim? Öfke ve dehşete kapılmak için önce şaşırmam lazım. Bu olay kesinlikle şaşırtıcı değil. Küçük yaşlarımdan itibaren ABD’nin benim gibi siyah bir erkek için tehlikeli bir yer olduğu bana öğretilmiştir. Bu ülkede yaşarken  beyaz mevkidaşlarımdan daha farklı zorluklarla karşılaşacağım anlamına gelir bu. İş ayrımcılığından, mağazalarda alışveriş yaparken talip edilmeye, ilk elden öğrenmişimdir ki Beyaz Amerika benden korkuyor. Her zaman için komik bulduğum şeyse bu hislerin karşılıklı olmasıdır.

Her gün kültürüm, geleceğim ve yaşamımdan endişe içerisindeyim. Bunun üzerine şu soruyu sormaya başladım: “Ben onlardan, onlar da benden korkuyorsa, birbirimizi nasıl anlayabiliriz?​” Bu soru beni bugüne kadar takip etti. Bu korkunun sonuçları gün gibi ortadadır, siyahlar kendilerini korumakla yükümlü insanların ellerinde ölmekten korkarken ana akım medya bu hikayeleri çarpıtmalıdır ki, koruyucularımıza duyduğumuz inancı kaybetmeyelim.  Eğer inancımızı kaybedersek adalet ve eşitlik yalanı da yıkılır ve kendi adaletini kendi sağlamaya çalışanlara dönüşürüz. Bu da keyfini çıkardığımız sahte barışı bozar ve genel nefret çarkını güçlendirir. Ben dahil pek çok kişi bir değişimden yana, siyahlar ve müttefiklerimiz böylesi bir değişikliğin olumlu sonuçlar vermesini umuyor ancak ben, halihazırda davrandığımız gibi davranmayı sürdürürsek sonucun böyle olacağını düşünmüyorum.

Siyah insanlar kolluk güçleriyle karşılaştığında, masumdan çok suçlu oldukları varsayılır ve bu, bu ülkenin bizim inanmamızı istediği şeye karşıdır. Siyahlar olarak çoğunlukla kolluk güçlerinin bize daha farklı davranacağını varsayarız. Gördüğüm kadarıyla siyahların çoğunluğu kanıtlar ortaya çıkmadan ve duruşma yapılmadan Wilson’ı suçlu olarak kabul ediyordu. Bu döngü, biz kolluk güçlerine, bize nasıl davranıldığını hissettiğimiz şekilde davranmadığımız sürece değişmez. Bu döngüyü bir noktada kırabilmek için kendi perspektifimizi dışarıda bırakabilmeli ve daha olgun insanlar olabilmeliyiz. Söylemek, yapmaktan çok daha kolay ancak gerçekten değişim istiyorsak güvensizlik, korku, nefret ve acının alevlerine hayranlık besleyip duramayız. Siyahlar ve bizimle birlikte duranlar bir yargılamanın Amerika’daki ırkçılığı sona erdirmeyeceğini bilmeli. Bu durumda beyazlar kendilerini saldırılmış hissedecek ve bu işleri daha iyi değil daha kötü yapacak. Umarım bir gün halkım “Bir göze bir gözün, tüm dünyayı kör edeceğini*” anlar.

*Mahatma Gandhi

ABD gelecekteki bir liderini daha kaybetti

ÖNCEKİ HABER

ABD gelecekteki bir liderini daha kaybetti

SONRAKİ HABER

Ya Çarşı darbe yapsaydı?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...