Adını kurşuna yazdılar

Nuriye ZEYBEK

Bilirim Bay’ım!

Çok şiddetli seversiniz siz kadınları. Öyle böyle değil sevginiz. Sevdiniz mi, ölümüne, öldüresiye seversiniz. Delikanlı adamsınız, kolay mı? 

Soyadınızı vermişsinizdir. Namusunuzdur artık. Öyleyse zimmetinize geçirebilirsiniz kadın hayatlarını. Nasılsa Tanrı da sizden yanadır. Kadın kullarına erkeğe itaati emretmiştir. Zinhar karşı gelemez size. 

Dayak cennetten çıkmıştır icabında. 

Kocasısınız ya “vurduğunuz yerde gül biter.” 

Öyle buyurmuşlar sizden evveldekiler. 

Vurduğunuz yerde gül açtırırsınız, lakin kıymetinizi bilmez, nankörlük eder şu kadın milleti. 

Bilirim Bay’ım! 

Ölümcüldür sevginiz. Genetiğinize işlemiştir şiddet; inancınıza, törenize, örfünüze, adetinize sinmiştir zifiri. 

Adetiniz yedi kat yerin dibine batsın e mi? 

Türkülerinize, şarkılarınıza, şiirlerinize mıh gibi çakılmıştır öldürmek:

“Ya benimsin ya toprağın!” diye diye seversiniz. 

“Kız ben seni vurmaz mıyam, saçlarından asmaz mıyam!..”

“Bir çılgınlık eder vururum seni!”

“Git ara bul getir, saçlarını yol getir!”

“Gören Allah, bilen Allah. Biri ikiye bağlarsan seni vururum ben!” 

“Başkasını seversen bil ki yaşatmam seni!” diye diye seversiniz.

Annem derdi ki:

“Göğsü merhametli olanın işidir sevmek. Göğsünde merhamet olmayanın sevgisi zehirlidir.” 

Kadın hayatlarına zehir gibi sızıyorsunuz Bay’ım!

Kadın boşanmakla kurtulamıyor erkek şiddetinden. Eceli oluyorsunuz alimallah. 

Medeniyet neresi Bay’ım?

İnsanlığı hangi adreste buluruz? 

Geçtiğimiz günlerde, sokak ortasında dört aylık hamile eşini tekme tokat döven adamı dehşet içinde izledim TV’de. Adam acımasızca dövüyordu hamile karısını. Hızını alamayıp kadıncağızın yüzünü ısırmaya kadar da vardırmıştı işi. 

Tüylerim ürpermişti. Tuhaf olansa bu vahşet sahnesinin kenarından sessizce geçip gidenler de insan kılıklı yaratıklardı. Nasıl bu kadar duyarsız olduk, o da ayrı bir konu. “Duyarsızlık” deyince aklıma karısını tornavida ile “kırk üç” yerinden yaralayan adamın ekranlara çıkartılıp alkışlatılması geldi. Yapımcısını bilmiyor, ilgilenmiyoruz, programın ekran yüzü Songül Karlı. 

İyi bir şey yaptığını savunan Sayın Bay’ın, özür bekleyen mağdur kadından, izleyiciden, halktan özür dilemek şöyle dursun, üstüne üstlük takdir ve teşekkür bekler bir hâli vardı. 

Reyting uğruna kadın katilleri, ekranlarda cirit atar oldu. İşin ilginç ve yürek acıtan yanı ise buna önayak programların ekran yüzlerinin kadın oluşları.

En son örnek de namı diğer “Gönüllerin Sultanı” Seda Sayan’dan geldi. Beş kez evlenmiş, iki eşini ve bir arkadaşını öldürmüş bir adamı programına konuk aldı. Sözüm ona, katili ekranlardan tanıtacak, böylelikle adamın bir daha kadınları kandırmasını önleyecekmiş!.. 

Kanım dondu izlerken. Üç can almış soğukkanlı katil, ekranlarda arsızca konuşurken kanım dondu damarlarımda.

Allah’tan farklı kesimlerden tepkiler yağdı bu programcılara. Umarım böylesine şuursuz yayın anlayışı son bulur. 

Ülkemizde kadın cinayetleri hız kesmeden devam ediyor. Her gün, her Allah’ın günü, en az 4 kadın canının, bir erkek tarafından hunharca alındığına şahit oluyoruz. Kadınlar, ya namus cinayeti adı altında ya kıskançlık krizi ya da ekonomik nedenlerden dolayı en yakınlarındaki erkekler tarafından öldürülüyorlar. 

Siz yok musunuz Bay’ım!

Yaşadığınız ülkede değil, gittiğiniz ülkelerde de değişmiyor kurallarınız. 

Şöyle bir bakıyorum da; kadın haklarının en çok uygulandığı Avrupa ülkelerine de taşıyorsunuz vahşetinizi. Avrupa’da işlenen kadın cinayetleri azımsanmayacak çoklukta. Hangi ülkede yaşarsanız yaşayın, bir türlü kahrolası şiddet duygusunun önüne geçemiyorsunuz. 

Hangi ülkede yaşarlarsa yaşasınlar, bir türlü erkek hegemonyasından kurtulamıyor kadınlar. 

Bizim kadınlarımız. 

Adınızı alınlarında kara yazgı gibi taşıyan kadınlarımız. 

Adını kurşunlara yazdığınız kadınlarımız. 

Kör bıçakları bileyip hayatlarını delik deşik ettiğiniz kadınlarımız. 

Siz iyi seversiniz Bay’ım!

Ekranların sultanı, cevval kadın Seda Sayan’ın piyasaya yeni çıkan albümünde seslendirdiği bu türkü de sizlere gelsin:

“Arabım Fellahi / Severem billahi / Çekerem silahi / Vururam vallahi...”