13 Eylül 2014 11:34

Rehine yakını: Obama planı endişelerimizi arttırdı

ABD’nin IŞİD planı rehin tutulan 49 Musul Konsolosluğu çalışanının yakınlarının kaygılarını iyice arttırdı. Ailelerin yaklaşık 3 aydır süren acılı bekleyişi hükümetten bir yanıt bulmazken; ABD Başkanı Obama’nın Türkiye’yi de kapsayan askeri planı, rehine yakınları için yeni bir korkulu süreci başlattı.

Rehine yakını: Obama planı endişelerimizi arttırdı
Paylaş

Arif KOŞAR
İstanbul


ABD’nin IŞİD planı rehin tutulan 49 Musul Konsolosluğu çalışanının yakınlarının kaygılarını iyice arttırdı. Ailelerin yaklaşık 3 aydır süren acılı bekleyişi hükümetten bir yanıt bulmazken; ABD Başkanı Obama’nın Türkiye’yi de kapsayan askeri planı, rehine yakınları için yeni bir korkulu süreci başlattı.

Rehineler içinde 14 aylık bebekleri bulunan bir aile... Konsoloslukta güvenlik elemanı olarak çalışan Hakan Yıldız, hizmetli olarak çalışan eşi Nermin Taşdelen Yıldız ve bebekleri Kuzey Yıldız... 2.5 yıl önce evlenen, bir yakınlarının ayarladığı ‘Musul fırsatı’nı değerlendiren aile yaşadıkları ekonomik sıkıntıların biraz olsun hafifletmeyi planlarken hiç beklemedikleri bir tablo ile karşı karşıyalar.

Nermin Taşdelen Yıldız’ın abisi Muammer Taşdelen’le sürecin başından itibaren yaşadıklarını, hissettiklerini ve bundan sonrası için beklentilerini konuşuyoruz.

Musul'daki IŞİD işgalini duyunca neler hissettiniz?
Kendileriyle Haziran'ın 7'sinde yaptığım görüşmede Musul'da gerginliğin tırmandığını, Başkonsolos Öztürk Yılmaz'ın bakanlığa tahliye için yazı yazdığını ve cevap beklediklerini söylemişti. Hatta İstanbul'a gece gelecek olurlarsa havalimanından kendilerini almamızı istemişti.
Daha sonra 10 Haziran'da görüştüm kardeşimle... Bir gece önce çatışmaların yoğunlaştığını, geceyi sığınakta geçirdiklerini ve her an tahliye haberini beklediklerini söyledi bana...
11 Haziran'da saat 11.30 gibi kız kardeşim aramış...
Sesi biraz endişeliymiş. Konuşma, "Hakan geldi galiba, kapı çalınıyor..." diyerek kesilmiş...
Almış, götürmüşler...
Okuldan eve gelmiştim... Bütün gece uyku uyumamış, sabah yaptığım tüm aramalar sonuçsuz kalmıştı... Telefon bir türlü cevap vermiyor, ‘şebekeye ulaşılamıyor’ diyordu... Öyle mistik şeylere falan inanmam ama akşamdan beri yüreğimi bir şeyler sıkıştırıyor, içimi bir sıkıntı basıyordu...
Bizimkileri aradım (Annem ve babamı) ... Haberleri yoktu... Ben de huylandırmak istemedim onları... Kızkardeşime döndüm, onu aradım:
-Abi, biz saat 11.30 gibi görüştük, dedi.. Ama "Hakan geldi galiba..." diyerek kapattı telefonu... Ondan sonra da bir daha ulaşamadım...

Peki ya büyükelçiliğin basıldığını ve çalışanların rehin alındığını duyunca ne yaptınız?
Saat 15.00 gibi okuldan bir arkadaşım aradı... “IŞİD, Musul Konsolosluğunu basmış, haberin var mı?​” diye... Başımdan aşağıya kaynar sular boşaldı... Ne yapsam, ne etsem...

Devlet kurumlarıyla görüşmeleriniz oldu mu? Ne dediler?
Bakanlığın telefonlarına ulaşılamıyordu. Zor bela, bir telefon düştü...
Kimlik bilgilerimi istediler, verdim... Cep telefonu,  iletişim bilgileri falan... Konsolosluk Genel Müdürlüğü'ne bağladılar... “Durumu değerlendiriyoruz, biz size döneceğiz” dediler.. 19.00-19-30 gibi döndüler... “Bakanlığımız ve tüm yetkili kurumlar en üst düzeyde durumu ‘hassasiyetle’ takip ediyoruz” dediler... “En kıza zamanda geri getirmeye çalışıyoruz...”

Peki sonrasında rehinelerle ilgili sağlıklı bilgi alabildiniz mi?

"En kıza zamanda geri getirmeye çalışıyoruz...” 94 gün boyunca bakanlıktan bu ifadeleri yüzlerce kez duydum...

Sizce ne yapılmalıydı? Konsolosluk zamanında boşaltılmalı mıydı?
Konsolosluk, 2 Eylül 2013'ten itibaren iki defa saldırı görmüş. Ocak 2014'ten itibaren bakanlığa tahliye ve güvenlikle ilgili raporlar gidiyor... Ben, strateji ve istihbarat uzmanı olmadığım halde akıbeti görebiliyorsam, Dışişleri'nin hayli hayli görmesi gerekiyordu. Yoksa “Balkanlardan Ortadoğu'ya kuş uçsa haberimiz olur” diyen hükümet, 49 kişinin neden tahliye edilmediğinin açıklamasını yapamaz... Bu işin altındaki gizli hesaplar da elbet bir gün açığa çıkar...

Çevreniz ve akrabalarınızdan nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Tekirdağ/Saray'daki ailemin yanına gittim... Her ne kadar haber vermek istemesem de haberleri olmuş. Annem; 73, babam 74 yaşında... Her ikisinin de kalp rahatsızlığı var. Ayrıca annemde hipertansiyon da var... Korkuyorum...
İlk bir hafta, ‘umutkâr’dık... Bugün yarın deyip bekledik. Bakanlığı her arayışımızda, bugün yarın diyorlardı... Medyada haberlerin yasaklanmasından sonra, bu durumun Erdoğan'ın "seçim yatırımı" olduğu söylentileri yapıldı... Ramazanda bırakılır dediler... Olmadı... "Kısmet bayrama" dedik, olmadı... Cumhurbaşkanlığı seçimlerine endekslediler, yine olmadı... Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna, 49 kişiyi göz göre göre rehin bırakan Davutoğlu Başbakanlık koltuğuna oturdu da, "Rehineler" bir türlü Türkiye'nin gündemine oturmadı...


KONSOLOSLUKTA KAÇ KİŞİ ÇALIŞTIĞINI BİLE BİLMİYORLARDI

Hükümetten beklentileriniz neler, rehinelerin kurtarılması için ne yapılmalı?
Haziran'ın 27'sinde Dişişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru, Ankara'da rehine aileleri ile bir toplantı tertip etti. Aileler telefonla aranıp, toplantıya davet edildi. Bizler de büyük umutlarla kalkıp gittik. Ama toplantıda sadece "sürecin hızlı geliştiği", refleks bir tavrın bu yüzden geliştirilemediği yönünde açıklamalar yapılıp, sürecin sorumluları aklanmaya çalışıldı. Bizlere brifing veren yetkililer, daha konsoloslukta kaç kişinin çalıştığını, kaçının Özel Harekat Polisi, kaçının konsolosluk personeli olduğunu dahi toplantı salonunda rehine yakınlarının gözü önünde birbirleriyle istişare ederek öğreniyorlardı...
Toplantı sonrası www.change.org’da bir imza kampanyası başlattım. 17 Temmuz'da TBMM'de, CHP İstanbul 3. Bölge Milletvekili Sn. Umut Oran ile bir basın açıklaması yaparak konuyu "basın yasakları"na rağmen gündeme taşıdık. 7 Ağustos'ta Change.org'ta toplanan 10 bin imza ile birlikte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu ve Asya-Pasifik İşleri Müsteşar Yardımcısı Ömer Önhon hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na TCK m.257 ve TCK m.305'ten suç duyurusunda bulunduk... 7 Ağustos'ta Dışişleri Bakanlığı ile tekrar randevu ayarlayıp, diğer rehine aileleri ile birlikte Naci Koru ve diğer bakanlık yetkilileri ile görüşme yaptık.
Görüşmelerde, "gelinen nokta"nın dünden farklı olmadığını gördük...
Çeşitli görsel ve yazılı medya kuruluşlarıyla temasım oldu. Bu temaslar, bakanlık yetkililerince "şöhret" olmaya çalışmak olarak algılandı.


BAYRAMDA BİLE ARAYAN OLMADI

Sizi hükümet temsilcileri hiç aradı mı?
Ortalıkta yoğun bir sessizlik hakim... Bizler kendilerini aramadıkça, bakanlık yetkilileriniz bizleri arayıp sorduğu yok... Davutoğlu, Ramazan Bayramında Konya'da kaç kişi ile bayramlaştığını yazıyor twitter hesabından... Ama rehine ailelerine bir "geçmiş olsun" mesajı bile çekmiyor... Gerisini siz düşünün işte...

IŞİD'e karşı hükümetin tutumu da oldukça tartışma konusu oldu. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yaşadıklarımız tam bir karabasan... Televizyon ekranının karşısında, elimizde telefonlarla sabahlıyoruz.. Tahammül sınırını aştı artık bu süreç... Sabah akşam "acaba bugün bir gelişme var mı?" diye çırpınıp duruyoruz...
Artık bu süreci sallamanın, süreci farklı hesaplar için kullanmanın bir anlamı yok. Takke düştü, kel göründü... Sürecin bu noktaya gelmesinin müsebbibi bu hükümet... Birinci öncelikleri oradaki 49 canı sağ salim yakınlarına kavuşturmak olmalı...


OBAMA PLANI ENDİŞELERİMİZİ ARTTIRIYOR

ABD planı ve operasyonunu rehineler açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
"Çekirdek Koaliyon" tabir edilen güçlerce yürütülecek olan "Obama" planı dahilinde bir operasyon bizim endişelerimizi daha da arttırıyor. Süreç, her gün daha da kötüye gidiyor...  96 gündür orada iki bebek, üç de kadın var. 49 insanın sevdiklerinin sesini duyamadan geçirdiği 96 günden bahsediyoruz. Bütün dünyadan tecrit edilmiş 49 insan. Telefon yok... Sosyal hayat yok... Bomba sesleri arasında uyuyorlar... Rüyamda görsem korkacağım türden silahlı adamlar gündelik yaşamlarının bir parçası olmuş... Hasta olsan, derdini anlatana kadar ölür gidersin... Böyle bir ortamda geçirilen ve daha da ne kadar gün geçirileceği belli olmayan 96 karanlık gece... Gel de endişelenme...
 

ÖNCEKİ HABER

Dayikên Şemiyê, Temizöz\'ün tahliye edilmesine tepki gösterdi

SONRAKİ HABER

‘Sadece parası olanın okumasına zemin hazırlayacak’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...