24 Ağustos 2014 11:54

IŞİD'in Irak'taki kaderi ne olacak?

Irak'ta Cumhurbaşkanı Fuad Masum'un hükümeti kurma yetkisini Nuri el Maliki yerine Haydar el Abadi'ye vermesiyle başlayan 'yeni' süreç; IŞİD'in Irak'taki varlığı açısından da 'yeni' bir dönemin işaret fişeği olabilir.

IŞİD\'in Irak\'taki kaderi ne olacak?
Paylaş

Arif KOŞAR

Irak'ta Cumhurbaşkanı Fuad Masum'un hükümeti kurma yetkisini Nuri el Maliki yerine Haydar el Abadi'ye vermesiyle başlayan 'yeni' süreç; IŞİD'in Irak'taki varlığı açısından da 'yeni' bir dönemin işaret fişeği olabilir.

ABD Başkanı Obama New York Times'a verdiği bir röportajda, IŞİD'in 9 Haziran'da Musul'u işgal etmesine sessiz kaldığını, bunu Maliki yönetimini sıkıştırmak amacıyla yaptığını, bizzat ve net bir şekilde açıklamış, "IŞİD Irak'ta yükselişe geçer geçmez hava saldırılarına hemen başlamadık. Çünkü böylesi bir müdahale Başbakan Maliki'nin üzerindeki baskıyı alırdı." demişti. ABD, İran ve Maliki'nin önderlik ettiği Şii Hukuk Devleti ittifakının Abadi üzerinde anlaşmasıyla Maliki saf dışı bırakılmış, sert itirazları bir hafta bile sürememişti.

SÜNNİ AŞİRETLERİN DESTEĞİ AZALIYOR

Hükümet ve yönetim aygıtlarından giderek dışlanmaları Irak'ın orta ve kuzey bölgesindeki Sünni Arapların merkezi hükümetten ümidini kesmesine; kendi kendilerini yönetecekleri otonom bir bölge için yola koyulmalarına neden oldu. Irak doğumlu olan uzman Ali Semin'e göre; bu süreçte Sünni aşiretlerin, IŞİD'le kurdukları ilişkisi açısından 3 grup tanımlanabilir: Birincisi Bağdat'la işbirliği yapan ve El-Kaide ile mücadele eden Diyala ve Selahaddin bölgesindeki Sahva güçleri. 2007'de ABD tarafından Maliki'nin desteğiyle kurulmuşlardı. İkincisi; 'Şii baskısı' karşısında IŞİD tarafından korunma ihtiyacı duyan aşiretler. Bunlar Maliki ile baş edemediği için IŞİD'i bir kurtarıcı olarak gördüler. Üçüncüsü ise ne Bağdat'la ne IŞİD'le işbirliği yapan aşiretler.

IŞİD'in bölgedeki egemenliği, bu ikinci grupta ifade edilen aşiretlerin desteği olmadan mümkün değildi. Saddam döneminden kalan Baasçılar ve komutanlardan oluşan bir grup da IŞİD'e destek verdi. Saddam'ın ikinci adamı İzzet İbrahim El Duri'nin kurduğu Nakşibendi Ordusu IŞİD'le birlikte hareket ediyor. Ensar El-İslam, Irak İslam Ordusu, Irak Aşiret Devrimcileri ve 1920 Devrim Tugayları isimli örgütler de silahlı güçleriyle IŞİD'in ilerlemesine destek oldu.

Şimdi asıl soru şu: IŞİD'in Sünni aşiretler ve eski Baasçı kadrolarla kurduğu ittifak; Maliki'nin ABD ve İran desteğiyle ekarte edildiği bir tabloda devam edebilir mi? IŞİD'in Sünni bölgelerde kazandığı 'toplumsal destek'; ABD, İran ve yeni bir koalisyonla kurulacak merkezi hükümet ve ordunun müdahalesi karşısında kalıcı bir başarı sağlayabilir mi?
Tabi; bu soruya verilecek cevabın temel varsayımı; Abadi'nin kuracağı hükümette Sünnilerin taleplerinin karşılanması; Sünni aşiretlerin belirleyici bir bölümünün IŞİD'le ittifaktan çekilmesi... Ki Maliki'nin Yeşilçam filmlerini hatırlatırcasına "kullanılmış mendil gibi" bir kenara atılması; zaten Sünni aşiretlerin Irak merkezi hükümetine bağlanması içindi: Abadi de bunun için var.

IŞİD'DE 2011 ÖNCESİNE DÖNÜŞ MÜ?

İşte bu olası varsayımı kabul ettiğimizde, IŞİD'in Irak'taki varlığının kademeli olarak azalacağı; belki Suriye'de yoğunlaşacağını söylemek müthiş bir kehanet değil. Şu nedenlerle:
Birincisi; Sünni aşiretlerin IŞİD'le ittifakı ya da desteği; IŞİD'in Selefi cihadcı ideolojisini paylaştıkları için değil Maliki'nin mezhepçi politikalarının egemen olduğu Irak merkezi hükümetine olan tepkilerindendi. Bu tepki ve öfke; 2011'den bu yana Suriye 'cihad'ında savaşarak güçlenen IŞİD'in önderliğinde birleşti. Ancak; aşiretler ideolojik ve siyasi vizyon açısından IŞİD'den oldukça farklı. Siyasal hedefleri; bir İslam devleti, hele hele IŞİD'in yönettiği bir Selefi devlet kurmak değil; Irak'ı, en azından kendi yaşadıkları bölgeleri Şii yönetiminden kurtarmak. Başka bir deyişle Maliki'den...

İkincisi; önemli Sünni liderler ortak kaleme aldıkları açıklamada; güvenlik ile yönetim konularında Sünnilere eşit haklar tanınması durumunda yeni hükümete katılabileceklerini söyledi. Açıklamada, Sünni bölgelere yönelik top atışlarına son verilmesi ve bu bölgelerin yerel halk tarafından yönetilmesi vurgusu yapıldı. Irak ordusunda reform çağrısı yapan Sünni liderler, siyasi mahkûmların da serbest bırakılması gerektiğini vurguladı. BBC'ye konuşan Anbar'dan bir kaynak açıklamanın 6 Sünni bölgesindeki liderlerce kaleme alındığını ve "devrimci aşiretler ile askeri konsey" tarafından da onaylandığını söyledi.

Üçüncüsü; Sünni aşiretlerin bir bölümü, Abadi'ye hükümeti kurma yetkisinin verilmesiyle birlikte IŞİD'e olan desteklerini sonlandırdıklarını açıkladı. Açıklamanın yetkinin Abadi'ye verilmesiyle bir ilgisinin olmadığını söyleseler de görünen köy kılavuz istemiyor. Daha önce ülkedeki en güçlü Sünni aşiret liderlerinden Ali Hatem Süleyman da, Sünnilerin hakları korunduğu takdirde, yeni başbakan ile çalışmaya hazır olduğunu açıklamıştı. Öte yandan IŞİD kontrolündeki Sünni bölgeler olan Musul, Tikrit ve Enbar'da elektrik, su, akaryakıt ve gıda sıkıntısı devam ediyor. Yaşanan belirsizlik, istikrarsızlık, yokluk ile sosyal ve ekonomik hayatın durma noktasına gelmesi nedeniyle yerel halk, örgüte tepki göstermeye başladı. Musul'daki aşiret liderleri, IŞİD yöneticilerinden elektrik ve akaryakıt krizine bir an önce çözüm bulmalarını istedi. Irak'ın toplumsal yapısında egemen olan aşiretlerin 'u' dönüşü yaptığı/daha da yapacağı düşünüldüğünde IŞİD'in 'toplumsal' zemini de giderek zayıflıyor.

Dördüncüsü; Irak'ta Sünnilerin çoğunlukta olduğu bölgelerin valileri, bir süre önce ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'ye mektup göndererek, IŞİD'e karşı ABD'nin desteğini istemiş, ardından görüşmeler başlamıştı. ABD'nin stratejisi, Irak'ta 'uzun vadeli güvenlik' ve 'toprak bütünlüğü'nün sağlanması için Sünni aşiretler ile IŞİD arasındaki bağın kırılmasını... Görüşmelere katılan Nineveh, Selahaddin, Diyala ve Anvar eyaletleri, aynı zamanda Sünnilerin 2006-2008 yılları arasında ABD'nin desteğiyle El-Kaide'ye karşı Sünni Uyanış (Sahwa) olarak adlandırılan ayaklanmanın da merkezinde olan eyaletler. ABD desteğiyle yeni Sünni silahlı örgütlerin kurulması da tartışılıyor.

Beşincisi; Abadi'nin başbakanlığında Sünnileri de içeren merkezi bir Irak ordusunun; Sünni bölgelerdeki IŞİD'e karşı savaşı; Maliki'nin Şii ordusundan oldukça farklı bir anlama sahip. Maliki'nin ordusu Sünni bölgelerde bir Şii saldırısını temsil ederken, ortak ordu Sünnilerin mezhepsel karşı çıkışından azade olacaktır. Tabi; 'ılımlı' Şii Abadi, Sünnilerin katılımını sağlayacak kadar 'ılımlı' olabilirse.

Altıncısı; bazı cihatçı örgütler IŞİD'e biatlarını açıklasa da; önemli Selefi cihadcı 'alim'ler ve örgütler; IŞİD'i tecrit ettiler. Bunlardan Şeyh Ebu Basir El Tartusi, IŞİD'i 'Harici' olmakla 'suçlamış' ve 'direnişçileri' IŞİD'e katılmamaları konusunda uyarmıştı. Tartusi, "Bunlar, kin, isyan, düşmanlık ve haksız yere kan akıtmayı bünyelerinde birleştirmişlerdir" derken yine önemli isimlerden Berkavi "Müslüman'ın Müslüman'ı öldürmesine cevaz vermek ahlaksızlıktır" demişti. Suriye'de OSÖ, el-Nusra ve İslami Cihad da bir fiil IŞİD'le savaş halindeki örgütler.

SURİYE YOLU...

Bu tabloda; IŞİD'in Irak'taki kaderi açısından iki sonuç olabilir:

Bir; eğer Abadi formülü tutmazsa, Sünni aşiretlerin de Irak merkezi hükümetine karşı konumlanmasıyla Irak'taki iç savaş; tam bir Sünni-Şii savaşı halini alabilir. Bu içinden çıkılmaz bir kaos senaryosu. IŞİD tam da bunun örgütü...

İki; ABD, İran, Irak merkezi hükümeti, Sünni aşiretler, Kürt Bölgesel Yönetimi, YPG, PKK'nin saldırıları ve aşiret desteğinin azalmasıyla IŞİD giderek zayıflayacak, moral üstünlüğünü yitirip 2011 öncesi marjinal Irak el-Kaide'si statüsüne gerileyecek. IŞİD, Irak'ta kaybettiği bölgeler arttıkça, henüz doğrudan bir müdahalenin söz konusu olmadığı Suriye'ye odaklanacak.
İşte bu durumda; bir üçüncü senaryo da gündeme gelebilir: IŞİD'e karşı mücadele bayrağı altında; Suriye topraklarına müdahale...

ÖNCEKİ HABER

Ferguson’da gülümseme özgürlüğü

SONRAKİ HABER

Lice’nin Göbeklitepe’si

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...