24 Ağustos 2014 11:10

Bosna’dan Şengal’e gizlenen suçlar

İkinci Paylaşım savaşından sonra, en büyük kitle kırımlarından biri Bosna’da yaşandı. 1992-95 yılları arasında meydana gelen çatışmalarda, 200 bin insan hunharca katledildi. Ekranlara düşen toplu işkence ve infaz görüntüleri, durumun bir savaştan öte soykırıma dönüştüğüne işaret ediyordu. Dizginlerinden boşanmış Sırp milliyetçiliği (faşizmi) aman nedir bilmiyordu. Kolları akrep dövmeli Sırp ölüm mangaları, her yerde ölüm kusuyordu.

Bosna’dan Şengal’e gizlenen suçlar
Paylaş

Ercüment AKDENİZ

İkinci Paylaşım savaşından sonra, en büyük kitle kırımlarından biri Bosna’da yaşandı. 1992-95 yılları arasında meydana gelen çatışmalarda, 200 bin insan hunharca katledildi. Ekranlara düşen toplu işkence ve infaz görüntüleri, durumun bir savaştan öte soykırıma dönüştüğüne işaret ediyordu. Dizginlerinden boşanmış Sırp milliyetçiliği (faşizmi) aman nedir bilmiyordu. Kolları akrep dövmeli Sırp ölüm mangaları, her yerde ölüm kusuyordu.  

Toplu katliam ve toplu mezarlardaki artış, “uluslararası askeri müdahale” için dünya kamuoyunda yeterli duyarlılığı oluşturduğunda; ABD ve NATO nihayet harekete geçebilecekti! Bu durum, dünya jandarmalığına soyunan ABD ve bir emperyalist savaş örgütü olan NATO için yeni bir savaş doktrini demekti. Yani önce ırkçılık üzerinden etnik milliyetçilik kaşınıyor, sonra halklar arasında boğazlaşmaların önü açılıyor ve nihayet kurtarıcı edasıyla girilen topraklarda yeni hakimiyet alanları oluşturuluyordu.

RAMBO’DAN “KİLLİNG SEASON”A…

Albay Benjamin Ford, Bosna’ya asker çıkaran ABD birliklerinden birini komuta eder. Gördüğü sahneler dehşet vericidir; esaret altına alınan Bosnalılar, Austwicht’i hatırlatan toplama kamplarında bir deri bir kemik kalmışlardır. Vücutları işkence izleriyle dolu yüzlerce ceset, vagonlarda üst üste yığılmıştır. Bu artık sabrın taştığı andır! Kamptan sorumlu Sırpları, uluslararası mahkemelere teslim etmek yerine hemen oracıkta infaz etmek yeğdir. Ne var ki Emil Kovac, bu toplu infazdan ağır yaralı olarak kurtulacaktır. Kovac’ın, infaza katılan ABD’li askerlerin izini bulması, mafya ilişkilerini devreye sokmasıyla mümkün olacaktır… Başrollerini Robert De Niro ve John Travolta’nın oynadığı 2013 yapımı bu filmin adı “Killing Season” yani “Öldürme Mevsimi”dir.

Rambo, nasıl ki bir Bush (baba-oğul Bush) dönemi filmi olduysa, “Öldürme Mevsimi” de bir Obama dönemi filmi oldu. Yani “Öldürme Mevsimi”, Bush dönemi savaş stratejisinden Obama tipi savaş stratejisine geçişin ideolojik-kültürel bir üst yapı filmi olarak ortaya çıktı.

İsterseniz şimdi Stallone’nin canlandırdığı Rambo karakterini biraz hatırlayalım; Vietnam Gazisi Rambo, ülkesine döndüğünde kendini toplum tarafından dışlanmış bulur. Kötü polis şefiyle birlikte o aslında bütün bir Amerikan toplumuyla (Vietnam sendromunu üzerinden atamamış Amerikan toplumu) hesaplaşacaktır. Polis şefiyle işi bittiğinde Rambo, Vietnam topraklarına geri dönecek ve intikamını kötü alacaktır! “Rambo”, Amerikan toplumunun yenilgi algısını ve dolayısıyla Amerikan toplumunda oluşmaya başlayan savaş karşıtlığını ters yüz etmeyi hedefleyen manipülatif bir beyaz perde oyunundan başka bir şey değildir. Fakat sonuç fevkaladedir ve Rambo bir film kahramanı olmanın ötesine geçerek, ABD’nin Irak’tan Afganistan’a uzanan askeri operasyonlarının bir sembolü haline gelir.

Irak işgalinin ardından ordularını Ortadoğu’dan Afganistan’a kaydıran ABD için bu kez bir günah çıkarma seansına ihtiyaç vardır. “Yüzleşme”, “savaş suçları”, “kilise”, “günah” ve “arınma” temalarının bolca işlendiği “Killing Season”, tam da bu ihtiyaca yanıt verir. Kaslı bir savaş makinesi olan Rambo’nun aksine; yaşlı ve Hemingway okuru bir entelektüel olan emekli Albay Benjamin Ford, Sırp faşist Kovac’la birlikte Bosna’daki savaş suçlarıyla yüzleşecektir. (Küçük bir anekdot: Albay Ford, yaşlı olduğu kadar savaş tekniklerini en üst seviyede kullanan bir adamdır. Çünkü Amerikalıların, aksiyon sahnelerinde yenilmeye hâlâ tahammülleri yoktur)

SUÇLAR VE BAĞIŞLANAN GÜNAHLAR

Sırp faşizminin sembolü olmuş akrep dövmesini kolundan silmeyen Kovac’ın ve Sırp milliyetçilerinin suçları ve günahları bellidir. İyi de Albay Benjamin ve ABD’nin Bosna savaşındaki suçları ve günahları nelerdir? Filmin senarist ve yönetmenine göre tek yanlış (suç) vardır; o da albayın yetkisi olmadığı halde infaz kararını vermesidir! O “tek suç”la yüzleşme sırasında albayın yaşadığı iç çelişki ve çatışmalar ise Amerikan demokrasisinin bir erdemi olarak sunulmaktadır. Oysaki beyaz perdenin arkasında gizlenen asıl suç; bir halklar mozaiği olan Balkanlarda, ABD ve diğer emperyalist güçler tarafından kışkırtılan ırkçılık ve milliyetçiliktir; acımasızca devreye sokulan provokasyonlar ve eli kanlı çetelere yapılan silah sevkıyatlarıdır!
Filmde, dişe diş kana kan süren bir aksiyon sahnesinin ardından Albay Benjamin, Sırp Kovac’a şöyle bir fıkra anlatır:

“Yaşlı bir İtalyan günah çıkarmak için kiliseye gider. Nazilerden kurtarıp evine aldığı genç kadın onu cinsellikle ödüllendirmiştir. Üstelik bu ödüllendirme hali yıllarca sürmüştür. Rahipten günahlarını affetmesini isteyen yaşlı İtalyan, şu yanıtla karşılaşır:

- Savaşta olur böyle şeyler, oldu ve geçti diye düşün.

Yaşlı İtalyan, aldığı bu cevap üzerine hemen bir soru daha sorar:

- Peki, ya o hâlâ savaşın devam ettiğini sanıyorsa?​”

Tıpkı fıkradaki hikaye gibi; Hollywood sineması ABD’nin savaş doktrinlerini bağışlamaya yarayan o günah çıkarma odasından başka bir şey değildir. Ve Hollywood, rahibin eline, en rezil savaş suçlarını örtmesi için bir incir yaprağı tutuşturmaktan da geri durmaz.

ŞENGAL 2014; DEJAVU

Irak’ta, bu dönem için kara operasyonlarından uzak duran ABD’nin IŞİD’i havadan bombalaması sevinçle karşılandı! ABD müdahalesi için “uluslararası duyarlılık”, bu kez yüz binlerce Êzidi’nin Şengal dağlarına kaçmasını ve yeni bir Kerbela sahnesinin yaşanmasını bekledi.

Bundan on ya da yirmi yıl sonra “Rambo” filmi gibi acaba seriye bağlanmış bir “Killing Season 2” filmi mi izleyeceğiz, kim bilir?

Kafa kesip göz oyan, kadın ve çocukları köle pazarlarında satan eli kanlı bir IŞİD militanıyla emekli bir Amerikalı bombardıman uçağı pilotunun hesaplaşma macerasına ne dersiniz? 

ÖNCEKİ HABER

Seçimle gelen 12 Eylül, ‘efendi millet’ ve otoriterlik

SONRAKİ HABER

Hah! Bir hortumumuz eksikti, şimdi tam oldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...